Duygusal Güvenlik
Yazar Ceylan Ayseli • Psikolog • 24 Mart 2020 • Yorumlar:
Duygusal olarak güvende hissedebilmek ve güvenebilmenin etkileri yaşamımız boyunca aldığımız kararlardan, düşüncelerimize, davranışlarımıza, sorumluluk duygumuza, empati kurabilmemize, kendimiz, insanlar ve diğer canlılarla olan iletişimimize kadar geniş bir yelpazeye yayılmaktadır.
Özellikle erken çocukluk döneminde temeli atılan güvenlik duygusunun nasıl geliştiği bazı ailesel faktörlere bağlıdır. Özellikle sınırlar konusunda zorlanan ebeveynlerin kendilerine zaman ayırıp, bu soruları cevaplandırmaya çalışmalarında yarar olacaktır.
Öncelikle ebeveyn olarak kendinize zaman ayırabiliyor musunuz? İç kaynaklarınız ve ihtiyaçlarınıza ne derece kulak veriyorsunuz?
Ailenizle birlikte zaman geçirirken gerçekten anda kalabiliyor musunuz, yoksa geçmiş veya gelecekte misiniz? Kaygılarımız, anın tadını çıkarmanın önüne geçiyor mu?
Sınır koyabilme ve cezalandırma arasındaki farkı gerçekten biliyor ve yaşamınızda uygulayabiliyor musunuz?
Aile yapınıza ve kültüre bağlı olarak belirlenen sınırlar koruma amaçlı, net ve tutarlı mı, yoksa sıklıkla ihtiyaca odaklanmak yerine anlık olarak değişkenlik göstermekte mi?
Duyguları gerçekten anlayabiliyor musunuz? Yoksa geçmiş çocukluk deneyimleriniz, ailenizle olan iletişiminizi sekteye uğratacak şekilde geri geliyor mu?
Pozitif duygular olduğu kadar, negatif duygularında deneyimlenmesi için alan açıyor musunuz? Kendiniz ve aileniz için sağlıklı duygu düzenleme becerileri geliştirmek amaçlı motivasyon kaynağınız nedir?
Eğer çocuğunuzun sizinle “inatlaştığını” düşünüyorsanız; sınırlarınızı gözden geçirmekte yarar olacaktır. Sınırlar ne kadar şefkatli, duyguları anlayan, net ve tutarlı ise, çocuğunuz o kadar size ve çevresine güvenecek, koyulan sınırların ihtiyaçlarına müdahale değil, onu korumaya yönelik alınan önlemler olduğunu anlayacaktır. Böylelikle, "ben güvendeyim" hissini geliştirebilecektir. Unutulmamalıdır ki, çocuklar deneyerek öğrenir. Bu sebeple, bu öğrenme süreci hemen gerçekleşmeyecek, zaman ile birlikte öğrenme içselleştirilecektir.
Şimdi biraz düşünelim; size her zaman tutarlı ve net yaklaşan yakın(lar)ınıza ne kadar güvenirsiniz? Sizi yargılamadan dinleyen, duygunuzu anlayan, fakat aynı zamanda sizin iyi olma halinizi düşünerek objektif şekilde sizinle konuşan veya yardımda bulunan yakın(lar)ınıza ne derece güvenirsiniz? Bu kişi(ler)den gelen öneri ve tavsiyeleri uygulamak size nasıl hissettirir?
Peki, kendi ihtiyaçlarına göre önceliklerini belirleyen, bazen sizi kabul ettiğini hissettiren ve bazen de reddedici bir tutum sergileyen bir yakınınızın yardımı mı sizi daha çok çeker kendine?
Tam olarak çocuğunuzun beklediği bu… “Merak, keşif ve öğrenme ihtiyacımı, beni yargılamadan, duygularıma müdahale etmeyecek şekilde, sadece beni severek, kabul ederek ve koruyarak karşılayabilecek yetişkinlere ihtiyacım var…”
Unutmayın; duyguyu anlamadan davranışa müdahale etmeniz mümkün değildir. Duyguyu anlamanın yolu ise sizin kendinize zaman ayırmanız ve iç kaynaklarınızı (şefkat, tolerans, empati) beslemenizden geçer.