Ebeveyn Ölümünün Çocuk Üzerindeki Etkileri
Yazar Sinem Erusta • 25 Ocak 2024 • Yorumlar:
Ölüm, bilişsel olarak anlaşılması oldukça karmaşık, duygusal olarak da üzerinde konuşulması zor bir konudur. Ölümlerin çoğu ölen kişinin yakınları için ani ve beklenmediktir. Ani ve beklenmedik ölümler daha fazla kaygı yaratırken üstesinden zor gelinmesi güç etkilere yol açar.
Çocuklar ise farklı ölüm olaylarından farklı şekilde etkilenir .Farklı ölüm türleri içinde şüphesiz ki çocuğu en fazla etkileyeni anne veya babasından birinin ölümüdür. Çocuklar için zorlu bir yaşam deneyimini beraberinde getiren anne baba kaybı, çocuğun pek çok sorunla karşı karşıya kalmasına , fiziksel, duygusal ve sosyal açıdan zarar görmesine,bu sorunların tüm yaşamlarını etkileyebilecek boyutlara ulaşabilmesine sebep olabilmektedir.
Ebeveynin ölümü sadece sevgi veren ve günlük gereksinimleri karşılayan birinin kaybına değil, dengenin ve günlük yaşamın alt üst olmasına yol açar . Birçok çocuk , ölen ebeveynnin geri dönmeyeciğini kabullenmekte zorlanır. (Dyregrov, 2000).
Çocuklar için güven ve destek sağlayan, bakan, büyüten kişiler anne babasıdır.. Bu kişilerin ölümü durumunda çocuğun hayatı birçok açıdan etkilenmektedir.Anne ya da baba kaybıyla yaşamlarında meydana gelen değişikliklere çocukların uyum sağlaması çoğunlukla kolay olmaz. Çocukların kişilik ve gelişimsel özellikleri, içinde yaşadıkları çevre ve ölüme ilişkin kültürel değerler, kaybın nasıl gerçekleştiği de kaybın çocuk üzerinde ki etkilerini ve ölüme vereceği tepkiyi etkileyen faktörlerdir.
Ölüm, çocuklar için anlaşılması zor bir kavramdır. Çocukların anne ya da babasının kaybı çocuğun yaşamına yeni zorluklar getirmektedir. Kaybı izleyen süreçte çocuklar bir yandan ölüm olayını anlamlandırmaya çalışırken, diğer yandan da anne ya da babanın kaybını kabullenmeye ve değişen yaşam durumlarına uyum sağlamaya çalışmaktadırlar (Attepe, 2010).
Çocukların anne veya baba kaybının yatarttığı duyuyla başa çıkabilme becerisi ve yeni yaşamına uyumu çevrelerinde bulunan yetişkinlerin kayıp karşı sında sergiledikleri tepkiler fazlasıyla etkilenir. Yetişkinlerin uygun desteği sağlayabilmesi için , çocukların ölümü algılama biçimini ve çocukların kendileri ile benzer şekilde yas tutamayacaklarının farkında olmaları gerekir.
Ölen kişi her kim olursa olsun, çocukları anlamak ve korumak için çocukların tepkileri hakkında bilgi sahibi olmak ve durumu gerektiği gibi ele almanın yollarını bilmek gerekir. Çevredeki yetişkinler, çocuğun başına gelen olayları kavrayıp, anlamasına yardımcı olabilirlerse, çocuklar bu zor dönemleri daha kolay atlatırlar (Dyregrov, 2000).
Ölüm kavramının farklı yaş dönemlerinde nasıl algılandığı ve buna göre ölüm algısının gelişimi oldukça önemlidir. Araştırmalara bakıldığında genelde ölüm kavramının yaş, deneyim, kültür, inanç sistemi ve bunun gibi faktörlerden etkilendiği ortaya çıkmıştır. (Fatma Tahta, 2015)Bu faktörler çocukların anne baba kaybını algılamalarında ve yaşadıkları yasla başa çıkmalarında etkili olmaktadır.
Çocukların bireysel ve gelişimsel özelliklerine göre kayba nasıl tepki vereceklerinin bilinmesi, yas sürecini yaşayış biçimleri çocuklara nasıl davranılacağının ,destek oluna bileceğinin bilinmesi açısından önem taşımaktadır.
GELİŞİMSEL AÇIDAN ÖLÜM KAVRAMI
Bebelik Dönemi
Ölümü kavramı yoktur. Ancak bakım verenin yokluğunu farkına varabilir.
Normal yas tepkileri Çocuk ebeveynini aramak, çağırmak, ağlamak, başkası tarafında rahatlatılmayı reddetmek, uyuşukluk ile birlikte duygusal içe çekilme, üzgün yüz ifadesi, yaşına uygun etkinliklere katılmaya isteksizlik, yeme ve uyku sorunları olarak gözlenirken, Komplike yas tepkileri kısıtlanmış duygulanım, bakım veren kişiyi anımsatan her şeye karşı aşırı duyarlılık, ayrılık kaygısı, bağlılığın kopması, daha önce kazandığı gelişimsel özelliklerin kaybı şeklinde gözlenebilir.
3-6 Yaş Dönemi
Ölüm geçici ya da kademeli, geri dönülebilir ve nihai olmayan bir durum olarak görülür. Büyüsel düşünme hakimdir. Yoğun duygulanım ile baş edemez. Sürekli ölen kişiyi bulmaya çalışırlar. Yaşam rutininin değişmesinden ve yakınlarının yas sürecinden etkilenirler. Sıklıkla geçici olarak enürezis, enkoprezis, bebeksi konuşma, parmak emme, kardeş ya da ebeveyni ile uyumak isteme, yeme ve uyku alışkanlıklarında değişme gözlenebilir.
Komplike yas tepkileri ise sık ağlama, öfke patlamaları regresyon, yatak ıslatma, yapışma davranışı, uyku sorunları ve yaşıt ilişkilerinde sorunlar olarak ortaya çıkabilir.
6-9 Yaş Dönemi
Ölümü kendi suçu olarak veya bir cezalandırılma gibi algılar Ölümün bir sona erme ya da yaşam işlevlerinin durması olduğunu kavrayışı kademeli olarak gelişir. Yedi yaşlarında ölümün kaçınılmaz ve herkesin başına gelebilecek bir durum olduğunu kavramaya başlarlar. Büyüsel düşüncenin bazı yönleri hakimdir. Bu yaş grubunda ölümü bir ruh, hayalet, ya da melek gibi düşünebilir. Ölenin davranışlarını taklit edebilirler.
Okulda odaklanmada güçlük, okul reddi, bedensel belirtiler; özkıyım düşünceleri; regresif davranışlar komplike yas tepkileri olarak karşımıza çıkar .
9-12 Yaş Dönemi
Ölüm bilişsel olarak farkına varılır. Ölümün bir son olduğu algılanır. Ölümün nasıl ve neden olduğuna ilişkin sorular ve ölümün mekanizmasına ilişkin meraklar gelişmiştir. Endişe, utanç, suçluluk, üzüntü ve öfke şeklinde duygusal tepkiler gözlenir. Ölüme karşı gösterilen yas tepkisi cinsiyete göre değişiklik gösterir.Sıklıkla erkekler saldırganlık ve yıkıcı davranışlar ile yas tepkileri gösterir. Kızlar ise bağlanma davranışında ve yapışmada artma biçimindedir.Komplike yas tepkileri olarak ise terk edilme korkusu, yakınlarını veya kendinin öleceğine dair korkular gelişebilir.
Ergenlik ( 12 yaş ve Üstü)
Ölüm geri dönülmez olduğu algısı gelişmiştir. Ölüm mutlak bir gerçektir ancak kendileri için uzak bir gelecekte olduğunu düşünürler. Yakın çevresinde bir ölüm olayı yaşandığında suçluluk, kızgınlık veya sorumluluk duyabilirler. Komplike yas tepkileri olarak duygudurum dalgalanmaları, sürekli öfke, düşük okul başarısı, okul reddi, ısrarlı depresyon, sosyal geri çekilme/izolasyon, madde kötüye kullanımı ve cinsel davranış gözlenebilir (Bildik, 2013).
ANNE BABA KAYBININ ETKİLERİ
Kayıp, bireylerin yaşamında önemli yer tutan bir yaşam olayı olarak değerlendirilmektedir. Olumsuz bir yaşam olayı olarak değerlendirilen kayıp, özellikle kaybedilen kişi anne ya da baba olduğunda çocukların ruh sağlığını etkilemektedir. Çocukluk çağındaki yakın kaybının depresyon ile ilişkili olabileceği saptanmıştır. Ebeveyn kaybı ruhsal bir travma olarak ele alınmaktadır. Ebeveyn kaybı yaşayan çocukların psikolojik, davranışsal ve duygusal açıdan savunmasız hale geldiği söylenmektedir (Uluğ, 2008).
Erken çocuklukta ebeveyn kaybı uzun dönemde etkilerini koruyacak travmatik bir yaşantı olarak görülmektedir (Berna Güllüoğlu, 2017).
Çocukların büyük bir çoğunluğu ölen ebeveyinin geri dönemeyeceğine inanmak istemez.Böyle bir ölüm çocuğun içine öylesine işler ki ,ölümü kabul edebileceği bir mesafede tutar (Dyregrov, 2000). Çocukların çoğu ağlamaz , gündelik hayatın aynen devam ettiğini görmek istercesine okula gitmek ..vb taleplerde bulunabilir.Güçlü durumlar bir film izlerken,herhangi bir nedenle acı çeken insanları dinlerken ortaya çıkabilir.
Yaşamın ilk yıllarında psikolojik ve fiziksel ereksinimlerin karşılanması noktasında ebeveyine bağımlı olan çocuklar anne veya babalarını kaybettiklerinde temel gereksinimlerini karşılayan kişiyi kaybetmiş olurlar.Okul öncesi çocuklar olaydan kendilerini sorumlu tutma eğilimdedir.Kayıp yaşayan küçük çocuklar genelde suçluluk hissedebilirler. Küçük çocuklar neden-sonuç ilişkisini kavramakta güçlük çektiklerinden bunu adeta bir ceza olarak da nitelendirebilirler. Çocuklar hala güvende oldukları ve sevildikleri duygusunu hissettiklerinde bunun üstesinden gelebilirler. Kızgınlık duygusu hem küçük çocuklarda hem de yetişkinlerde görülebilir. Kayıp sonrasında çekilen acılardan Ölen kişi sorumlu tutulabilir. Acıya eşlik eden bencilce ilgiler de bazen yaşanabilir. Böyle zamanlarda yakın çevrenin desteği çok önemlidir (Yıldız, 2004).
Ölen kişiyi yüceltme eğilimi, bazı çocuklar için o kişiye açıkca kızgınlığı ifade etmeyi engellediği için çocuk bu öfkeini çevresine yöneltir.Bu tip tepkiler geride kalan ebeveyinin çocukla ilişki kurmasını güçleştirir. Bu tür sorunlar ,çocuklar ailede alıikanlıklarrın ,tutumunların ve kuralların olduğu gibi devam etmesini talep ettiklerinde ortaya çıkar (Dyregrov, 2000).
Bir ebeveynin kaybı ile kalan ebeveynin de evin düzeni ile ilgili tüm sorumluluklar kendisine kalmış olduğundan bunlarla fazla meşgul olacağı için ya da belki de sadece kendi yası ile meşgul olacağı için aslında çocuk, her iki ebeveynini birden kaybetmiş sayılabilir (Uluğ, 2008).Bazı çocuklar ve ergenler hazır olmadıkları halde yaşlarına uygun olmayan sorumluklar almak zorunda kalabilir.Bu durum tamamen olumsuz bir durum değildir.Çocuğu üstlendiği görevin üstünden gelebilmesi durumunda olgunlaşma ve büyümeyi teşvik edebilir.Öte yandan ,çocuğun sağ kalan ebeveyini ile karşılıklı dayanışma olgunlaşmasını, bağımsızlaşmasını yetişkin rolüne doğru adım atmasını kolaylaştırır (Dyregrov, 2000).
Çocuğun ebeveyinin ölümüne karşı geliştireceği tepkiler kaybedilen kişinin ölüm şeklinden de etkilenir şayet kaybedilen ebeveyin bir şiddet olayı sonucunda kaybedildiyse çocuğun yaşadığı kaygı ve korkusu çok daha yoğun hale gelebilir.
Erken yaşta anne veya babasından birinin ölümüne şahit olan çocukların yaşamının ilerleyen yıllarında psikolojik sorunlar geliştirmeye daha yatkın olduğu, özellikle depresyon ve özkıyım riskinin normal popülasyona oranla daha yüksek olduğu, ölümün ani olduğu ve çocuğun ölen kişinin yerine koyabilecek bir yakını olmadığı durumlarda bu riskin arttığı bilinmektedir.
Erken çocuklukta baba kaybıyla bağlanma biçimlerini ve yakın ilişkilerdeki psikolojik eğilimlerin değerlendirildiği araştırmada, babalarını kaybeden yetişkin şehit çocukları içinde romantik ilişkisi olanların, romantik ilişkisi olmayanlara göre ilişkiye odaklanma, ilişki doyumu, ilişkide kendine güven ve içsel ilişki kontrolü psikolojik eğilimlerinden daha yüksek puan aldıklarını göstermektedir. Ayrıca, güvenli bağlananların sağlıksız bağlananlara göre ilişkiye odaklanma, ilişki doyumu, ve ilişki girişkenliği psikolojik eğilimlerinden daha yüksek puan aldıkları tespit edilmiştir. Bağlanma biçimlerini yordayan değişkenlere bakıldığında ise ilişkiye odaklanma, ilişki girişkenliği ve dışsal ilişki kontrolü değişkenlerinin güvenli bağlanmayı yordarken, ilişki korkusu ve ilişki girişkenliği değişkenlerinin ise korkulu bağlanmayı yordadığı tespit edilmiştir. Kayıtsız bağlanmayı yordayan değişkenlerin ilişki korkusu ve ilişkiye odaklanma; saplantılı bağlanmayı yordayan değişkenlerin ise ilişkiye odaklanma ve içsel ilişki kontrolü olduğu belirlenmiştir (Berna Güllüoğlu, 2017).
Aile içindeki kayıp yaşayan ebeveyn için de zorlu bir süreçtir. Kişisel kayıp duygusunun yanı sıra aileyi toparlamak, yeniden yapılandırmak ve organize etmek, güvenli bir hale getirmek hayattaki ebeveynin sorumlulukları arasındadır (Yıldız, 2004).Tüm aileyi etkileye bu kayıp ve yas sürecinde aile yakınlarıyla sürüdülecek ilişki çocuğun kendini güvende hissetmesine sürecin daha sağlıklı atlatılmasına yardımcı olur.
Ailede ölüm sebebiyle aşırı koruyucu yaklaşım yerine eski ilişkiler aynı düzeyde sürdürülmeye çalışılmalıdır.Aile üyeleri kayıpla yaşamayı öğrendiklerinde çocukların endişelerini ve meraklarını giderecek şekilde açıklamaları yapmalıdırlar. Kayıp yaşayan ailelerde uyum süreci yaklaşık 18 ay ile 24 ay arasında değişebilir. Çocuğun kayıp yaşamadan önceki alışkanlıklarına dönebilmesi çok önemlidir (Yıldız, 2004).
Önemli bir yaşam olayı olan anne baba kaybı çocuklar için travmatik etki bırakabilecek bir yaşam deneyimidir. Çocuk üzerinde ki yas sürecinin sağlıklı atlatıla bilmesi için etkinin azaltıla bilmesi için yas sürecindeki çocukların doğru bir şekilde değerlendirilmesi, yaşına ve gelişim dönemine uygun açıklamalar yapılması,çocuğun çevresindeki yetişkinlerin yas belirtilerine duyarlı olması , kendini ifade etmesinin sağlanması, duygularının açığa çıkarılması, yaşına uygun açıklamalar yapılması ve gerekli görüldüğü takdirde profesyonel yardım alınması yararlı olabilir.
Anne baba kaybının çocuklar için doğurduğu önemli sonuçlardan biri de, çocukların kurum bakımına alınmasıdır. Böyle bir durumda kurumda çalışan profesyonellerin de çocuğun ihtiyaçlarını karşılayabilmesi için çocukların bireysel ve gelişimsel özelliklerini dikkate alarak, çocuklarda yas tepkilerine duyarlı olması gerekmektedir. Çocukların kayıpla baş etmesinde iki önemli nokta bulun- maktadır. Birincisi, çocuğun duygularını dile getirmesine yardımcı olunmasıdır. İkincisi ise çocuğun bulunduğu gelişim dönemine uygun açıklamalar yapılmasıdır (Attepe, 2010).
Sinem ERUSTA
Uzman Psikolog-Aile Danışmanı