Ebeveyn Tutumlarının Çocuğun Kişiliğine Etkisi

Yazar Ayşe GirginPsikolog • 24 Ağustos 2019 • Yorumlar:

Kişilik kalıtımla getirilen özellikler olmakla birlikte, aynı zamanda çevrenin kişiye kazandırdığı özelliklerin tümüdür. Bireyin ilk çevresi ailesidir, dolayısıyla kişilik gelişimi ilk olarak ailede başlar. Davranış şekillerini çocuk burada yaşayarak öğrenir. Doğru-yanlış, günah-sevap, sevgi, saygı ve diğer toplumsal değerleri çocuk burada kazanır. Aile çocuğun psikolojik, sosyolojik ve fizyolojik ihtiyaçlarını karşılar. Bağımsızlık, aidiyet, sorumluluk, paylaşma gibi hayat boyu gereksinimi olan şeyleri de burada görür. (‘’Kişiliğin sağlıklı temelleri de bu ortamda atılmaktadır. Sevgiyle büyüyen çocuk güvenmeyi ve diğer insanlara sevgiyle yaklaşmayı öğrenir. Temel güven duygusu böyle bir ortamda gelişir, olgunlaşır ve hayat boyu devam eder. Aile içindeki bireylerin etkileşimi çocuğun aile içindeki konumunu belirler. Çocuk toplumsal bir birey olarak kendine bir model arar ve bunu ailesinde bulur. İlk modeller ana babalarıdır. Çocuğun kişilik gelişimde aile en önemli basamaktır’’.)(Kırkıncıoğlu,2003) Anne-babayı taklit etme bu dönemde başlar. Bebeklikten çocukluğa geçtiği dönemlerde yeni beceriler öğrenmeye ve davranışlarını kontrol etmeye başlar. Bu dönemde ailenin hatalı yönlendirmesi çocuğun gelişimini olumsuz etkileyebilir. Ebeveynler bazen çocuğa çok şey vermenin onu daha çok geliştirdiğini düşünebilir, aksine bu çocuğun gelişimini engeller. Bazen de gerekenden az şey vererek uygunsuz davranış geliştirmesine sebep olurlar. Bireyin kişiliğinin gelişmesinde en önemli etmeni ailesi oluşturur. Anne-baba- çocuk arasındaki iletişim çocuğun davranışlarını etkilerken, gelecek davranışlarını da biçimlendirir. Yeşilyaprak (1989)’a göre anne-baba tutumlarının kişilikte etkisi çocuğa uygulanan ödül ve cezalar yoluyla netleşir. Ailedeki ilişki temelde anne-babanın birbirlerine ve çocuğa olan tutumlarına bağlıdır.

1.Anne-çocuk ilişkisi

Çocuğun anneyle ilişkisi daha anne karnındayken başlar. Bebek tekme attığı zaman anne elini karnının üzerine koyduğunda bebek sakinleşir, bu da anne çocuk ilişkisinde fiziksel temasın ne denli önemli olduğunu gösterir. Çocuk annenin kokusunu, ısısını tanır, aslında konuşamayan bebeğin anneyle iletişim şeklidir bu durum. Günalp (2007)’e göre bu dönemde iletişimin olmaması ya da eksik olması çocuğun ileriki yaşlarda davranış bozuklukları göstermesine neden olabilir. Anneyle bu dönemde yeterince vakit geçiremeyen çocuklarda zihinsel ve sosyal gelişim gecikmeleri ya da gerilikleri olabilir. Annenin bebeğin ağlandığında acıktığını ya da altına yaptığını anlaması ve onun gereken ihtiyacını gerektiğinde karşılaması bebekte güven duygusu oluşturur.

2.Baba-çocuk ilişkisi

Günümüzde annelerin çalışma hayatına daha fazla katılımıyla birlikte babanın rolü ve etkinliği daha fazla artmıştır. Bu durum baba-çocuk ve anne-çocuk etkileşimi açısından ne gibi farkların olabileceği sorununu gündeme getirmiştir. Anne ve babanın çocuk gelişimindeki rolleri birbirini tamamlayan durumdadır. Ebeveynler kişiliğin farklı yönlerini etkilemektedir. İlk çocukluk döneminde kız çocuğunun babaya, erkek çocuğunun anneye hayranlığı vardır fakat erkek çocuk babası, kız çocuk annesi gibi olmak ister. Anne ve baba rol model olduğu için erkek çocuk babası gibi traş olmak isterken kız çocuk annesi gibi yemek yapmayı isteyebilir. O dönemde baba güç ile simgeleştirilir, ‘’benim babam en güçlü, benim babam herkesi dövebilir’’ düşüncesi vardır. Çocuğun güç timsali bir babayla o dönemde kendini özdeşleştirmesi çocukta güven duygusu oluşturur. Günalp (2007)’e göre baba yoksunluğu çocuğun psiko-seksüel gelişim dönemini olumsuz etkiler. Babası olan ve olmayan erkek çocuklar karşılaştırıldığında babasız çocukların akran ilişkilerinin zayıf, okul başarılarının düşük olduğu ve daha az erkeksi davranışlarda bulundukları gözlemlenmiştir. Çocuğun her türlü gelişiminde anne- baba tutumu önemlidir. Kişilik gelişimi yaşam boyu devam etse de, kişiliğin temeli çocuklukta atılır. Anne-babanın ve diğer aile bireylerinin çocukla etkileşimi çocuğun kişiliğini ve davranışlarını etkiler. Ebeveynlerin çocuğa karşı tutumları ‘’demokratik, otoriter, aşırı koruyucu ve ilgisiz’’ olmak üzere dört başlık altında ele alınır.

Demokratik anne-baba tutumu: Ebeveyn tutumları arasında en ideal olanıdır, burada önemli olan şey sevgi ve disiplindir. Bu tür ebeveynler çocuklarını desteklerler ama sınırda koyarak onları kontrol etmeye çalışırlar. Çocuklarıyla ilgilenirler, onları dinlerler ve herhangi bir karar verilmesi halinde onlarında fikirlerine başvururlar. Evin sınırları açıkça belirtilir ve onunda duygularını ifade etmesine olanak sağlanır. Ailenin de sınırları bellidir, çocuğa sevgi ve destek verilir. Bu tür tutuma sahip olan ailelerin çocukları ailesini seven, sayan ve aynı zamanda ailesinden bağımsız olan fertlerdir. Çocuk kendi duygularını ve düşüncelerini açıklar ve saygı duyulmasını bekler. Aile sadece çocuğa yol gösterir, çocuğun kendi fikirlerini uygulamasına karışılmaz. Bu tutum içerisine yetişen bireyler, bağımsız, becerikli ve kendi başına ayakta duran, özverili, arkadaşçıl ve saygılı kişilerdir.

Otoriter anne-baba tutumu: Bu tutumu gösteren ebeveynlerde sevgi ve şefkat eksiktir, aynı zamanda eğitim konusunda da baskı vardır. Çocuk bir kabahat işlediğinde şiddet göstererek cezalandırılır. Korkuya dayalı bir ilişki vardır, çocuğa söz hakkı tanınmaz. Bu durumu yaşayan çocuklar ebeveynlerine uysal görünerek içlerinde nefret ve öfke besleyebilirler. Öfke duygularını şiddet görürüz diye ebeveynlerine yansıtmazlar ve kendilerine yöneltirler. Bu tür tutumla yetişen çocuklar suça meyilli, güvensiz ve güvenilmez, kendisine ve çevresine sevgi göstermeyen kaygılı bireyler olurlar.

Aşırı koruyucu anne-baba tutumu: Çocuklarını çok severler ve disiplin çok azdır. Çocuk istediğini anında yapar, sınırlama ve denetim yoktur, bu yüzden aileler bu çocuklar üzerinde otorite sağlayamazlar. Bu tür tutuma sahip aileler çocuklarına ‘’ ayy çocuğum sen yapamazsın, sen yorulma ben yaparım’’ tavırları sergiledikleri için çocuklar kendileri yapamaz ve ne yapıp yapmayacağını bilemezler. Aileye bağımlı ve kurallara bağlı bireyler olurlar. Aileleri bireyselleşmelerine izin vermediği için dış dünyadaki sorunları abartılı algılayabilirler.

İlgisiz anne-baba tutumu: Çocuğun varlığının yokluğunun belli olmadığı, sevginin ve ilginin az olduğu ebeveyn tutumudur. Çocukla kurulan ilişkiler sadece yüzeyseldir, ebeveyn disiplini zayıftır fakat bu disiplinsizlik ebeveynlerin çocuğu umursamadıklarından kaynaklanır. Çocuk anne-babanın ilgisini ve dikkatini çekmek için farklı davranışlar sergileyebilir. Hasta taklidi yaparak ailesinin onunla sürekli ilgileneceğini düşünebilir. Çocuk ilgi istediğinde aileler sert, sevgisiz ve ilgiden uzak tavırlar gösterdiği için çocuk içine kapanan, konuşmadığı için dil gelişimi problemleri yaşayan bir birey haline gelebilir. Aileler açısından baktığımızda bu tutumu sergileyen ailelerin evlilik hayatı kötü gidiyor olabilir ya da yoğun iş temposunda çalışıyor olabilirler. Çocuk açısından incelediğimizde ise bu tür ailelerde yetişen çocuklarda ilgi ve sevgiyi dışarıda arama, evden kaçma, madde bağımlısı olma ya da arkadaş gruplarına aşırı bağlılık davranışları görülebilir. Bu çocuklar yalnızlık hisseden, depresif ve saldırgan, sosyal ilişkileri olmayan insanlar haline gelebilirler.

Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Yorumlar: (0)

Yazar

Ayşe Girgin

Psikoloji Uzm. Kl. Psk.

Randevu al