EN MODA DİYETLER
Yazar Zülal Yalçın • Diyetisyen • 18 Şubat 2018 • Yorumlar:
Latince kökeni "günlük gıda tüketimi" anlamına gelmesine rağmen, bugün daha çok "formda kalmak ve sağlıklı olmak için beslenme" anlamına gelen "diyet" kelimesi, günümüzde herkesin yaşamının içinde yer alıyor.
Günümüzde "kilo vermek, kilo korumak amaçlı, yaşam biçimi olarak kabul edilen gıda ve içecek tüketimi" olarak tanımlanan diyet, coğrafi bölgelere, tüketim alışkanlıklarına dayalı yüzlerce farklı seçenekte karşımıza çıkıyor. Bunlardan en popüler olanları ise her zaman gündemde kalıyor.
Peki bu popüler diyetler neler ?
1)ALAN DİYETİ
Alan Diyeti, Dr. Barry Spears’ın geliştirdiği bir beslenme düzenidir. Beslenme düzeninde neredeyse yüzde 40 oranda karbonhidrat, yüzde 30 yağ ve yüzde 30 protein alımını kapsayan bir prensibine dayanır.
Rafine olmayan karbonhidratlar ve yağların tüketimine ağırlık verilen Alan diyetinde, işlenmiş besinleri değil karbonhidrat gereksinimin meyvelerden ve lif açısından zengin sebzelerden alınması önerilir. Alan diyeti, öteki diyetlerden farklı şekilde, alınan kalori oranının azaltılmasına dayanmaz. Besinlerin ”uygun bir biçimde paylaştırılmasını” tavsiye eder. Her öğün, bir porsiyon et, bir porsiyon etin neredeyse iki misli oranında iyi karbonhidrat ve zeytinyağı, fındık, ceviz gibi kötü olmayan yağlar tüketiliyor ise, sağlıklı bir şekilde yaşam sürmeye yardım eder.
2)ATKİNS DİYETİ
Yüksek proteinli en meşhur diyetlerden biridir. Dr. Atkins tarafından 1993 yılında ;yüksek protein, düşük karbonhidrat ve yüksek yağ prensipleri üzerine kurulmuş bir diyet sistemidir. Atkins diyeti, Dünya Sağlık Örgütü ve Amerikan Diyetisyen Birliği'nin önerdiği, yüksek karbonhidrat, az protein ve az yağ diyetinin tersine, %55-56 oranında yağ, %20 oranında karbonhidrat ve %25'lik bir protein diyetini benimsemektedir. Yüksek yağ, yüksek protein ve düşük karbonhidrat kombinasyonu ile vücuttaki yağ oluşumunun engellenip az oranda karbonhidrat tüketiminin vücuttaki insülin üretimini düşürdüğünü savunur. Bu sayede kişinin obez olma riski ve aşırı yeme isteği ortadan kalkar. Fakat yüksek miktarda yağ tüketimi kişinin kilo almasına rahatlıkla neden olur. İnsülin direnci sanılanın aksine obeziteyi direk tetiklemez, obezite sonucu kişilerde kanda meydana gelen bir hormon artışıdır. Bunun yanında Atkins, düşük miktarda karbonhidrat tüketimi iştahı engellediğini ve ketozise yol açtığını savunmaktadır. Yalnız ketozis kanda, çok düşük oranda karbonhidrat tüketildiğinde vücuda enerji sağlar. Fakat bunun ortaya çıkması kan pH’sını asiditeye kaydırdığı için pek tercih edilen bir yöntem değildir.
3)İSVEÇ DİYETİ
İsveç diyeti son dönemlerde oldukça yaygın bir şekilde tercih edilen ve kişilerin diyeti uygulamasından sonra hızlı bir şekilde kilo verilmesi ile daha da dikkat çekici olan bir diyettir. İsveç diyeti tam olarak 13 gün sürmekte ve her günün kendi diyet listesi bulunmaktadır. 13 gün boyunca diyeti uygulayan kişiler 7-20 kilo arası kilo vermektedir.
İsveç diyetini 13 gün boyunca kurallarına tamamen uyarak uygulayan ve zayıflayan kişiler, yiyeceklerin metabolizmada meydana getirdiği değişikliklerden dolayı 2 sene boyunca verdikleri kiloyu geri almamaktadırlar. Bu diyetin tercih edilmesinin en temel nedeni verilen kiloların kısa sürede geri gelmemesidir. Yalnız bu diyeti uygularken kişinin normal bazal metabolizması için gerekli olan enerjinin sağlanmadığı görülmektedir. Bu şekilde zayıflamak kişide sadece yağ depolarının değil diğer dokuların ve vitamin mineral depolarının da boşalmasına sebep olmaktadır. Çok sıkı kuralları olan bu diyet metabolizmayı oldukça zorlayan ve aç bırakarak kilo vermeye yardımcı olan bir yönteme sahip olduğu için tercih edilmemelidir.
3)MONTİGNAQ DİYETİ
Montignac diyeti, Michel Montignac tarafından ortaya atılan bir beslenme biçimidir. Michel Montignac, diyetlerin klasik ilkesi olan, “Kalori alımını kısıtla ve kalori harcamasını arttır.” tersine, “Kalori önemli değil, neyi neyle yediğin önemli.” ilkesini ortaya atmıştır. Besinlerin, glisemik indeks değerleri göz önüne alınmaktadır. Glisemik indeks ne kadar yüksekse, pankreas insülin hormonunu o derece fazla salgılar. Gereğinden fazla salgılanan insülin ise, dokularda daha fazla besinin depolanmasını sağlar. Dolayısıyla, glisemik indeksi düşük besinleri seçerek, şişmanlamanın önüne geçilebilir düşüncesine sahiptir.
Montignac ‘a gore besinler sınıflandırılır. Temel ilke protein ve yağ içeren gıdalarla karbonhidratları birbirinden ayrı tüketmektir.Yalnız besinlerin öğünlerde ayrıştırılması gibi bir konunun bilimsel dayanağı yoktur. Ayrıca karbonhidratlar ve yağlar aynı öğünde alındığında kan şekeri daha yavaş yükselir . Glisemik indeksi 50’nin üstündeki karbonhidratlar tamamen yasaklanmıştır. Yüksek yağlı bir diyettir.Bu diyetle enerji kısıtlaması belli aşamalarda vardır ve kişi bu yüzden kilo verebilir.Ama uzun sure devam ettirilmesi kan lipit profile yönünden olumsuz etki yaratmaktadır ve sürdürülmesi zordur.
4)PALEO DİYETİ (TAŞ DEVRİ DİYETİ)
Taş Devrinde yaşayan insanlar avcılık ve toplayıcılık ile yaşamlarını devam ettiriyorlardı. Hayatta kalabilmek için besinlerini avlanarak sağlıyorlar ve %60 ını çiğ olarak tüketiyorlardı. Bu diyet ismini taş devri dönemindeki insanların beslenme alışkanlıklarından aldığı için Paleo diyeti olarakta adlandırılır.
Diyette sebzeler pişmemiş olarak ya da pişmesi gerekenler buharda pişirerek tüketiliyor. Ekmeğin hiçbir çeşidi tüketilmiyor. Mısır, patates,havuç gibi nişasta içeriği yüksek sebzeler çok az tüketiliyor. Yağ olarak tereyağ ve zeytinyağı tercih ediliyor .
Diyette protein/yağ oranı 3/1 şeklinde ve toplam alınan karbonhidrat miktarı gün içinde 60 gr ‘mı geçmiyor. Kalori kısıtlaması olmayan bu diyette yiyecekler doyana kadar tüketilebiliyor.
Diyetin, doğal ürünlerin tüketimini ve işlenmiş besinlerin kısıtlanmasını sağlaması olumlu bir özellik olsa da diyetteki besin öğelerinin dengeli olmayan dağılımı metabolizmayı uzun vadede olumsuz etkilemektedir. Kardiyovasküler hastalıkların riskini ortaya çıkarmaktadır.
5)DUKAN DİYETİ
Fransız olan Doktor Pierre Dukan tarafından oluşturulan diyettir. Dukan diyeti temel olarak 4 aşamadan oluşuyor. Bu aşamalarda toplam 100 gıdaya yer veriliyor ve kalori kısıtlaması yoktur.
Atak Aşaması: 68 adet saf protein yenebiliyor, 2-7 gün arası sürüyor, ilk hafta içinde 1-4 kilo arası kilo verilmesi bekleniyor, günde 1.5 kaşık yulaf kepeği yenebiliyor, günde 20 dakika egzersiz yapılması gerekiyor
Seyir Aşaması: 68 adet saf proteine 32 adet sebze ekleniyor, her 6 günde 1 kilo verilmesi bekleniyor, günde 2 kaşık yulaf kepeği yenebiliyor, günde 30 dakika egzersiz yapılması gerekiyor.
Sağlamlaştırma Aşaması: 68 protein, 32 adet sebzeye tam tahıllı ekmek, meyve ve peynir çeşitleri ekleniyor, seyir aşamasında kaybedilen her kilo için sağlamlaştırma aşamasına 10 gün ekleniyor, günde 2 kaşık yulaf kepeği yenebiliyor, günde 25 dakika egzersiz yapılması gerekiyor.
Dengeleme Aşaması: Tüm gıda guruplarından yiyecekler tüketilebiliyor, ömür boyu sürüyor, günde 3 kaşık yulaf kepeği yenebiliyor, günde 20 dakika fiziksel aktivite yapılması gerekiyor .
Bu diyett avantaj ve dezavantajlarını karşılaştıracak olursak ;Protein içeriği yüksek olduğu digger protein ağırlıklı diyetler gibi hızlı kilo verilmesini sağlar. Kalori hesabının olmaması diyette izin verilen gıdaların sınırsız tüketilmesine olanak sağlar. Fakat çok sıkı bir diyet olması yönünden uygulaması zor ve sıkıcı olabilmektedir.Serbest tüketilebilecek besinler listesinde 100’e yakın besin bulunsa da aslında bunların çok az bir kısmına ülkemizde ulaşılabiliyor olması bir dezavantajdır. Diyetin başında protein ağırlıklı beslenme nedeniyle ağız kokusu, halsizlik gibi bazı belirtiler yaşanabilmektedir. Tahıl ve besin lifi bakımından zengin sebze, meyvelerin kısıtlı olması özellikle başlangıç aşamasında kabızlık gibi sindirim sorunlarına yol açabilir.
Sonuç olarak Dukan diyeti de dahil olmak üzere bütün popular diyetleri dönemsel olarak kilo verme amaçlı yapmak sağlığımıza büyük zararlar verir. Bunun yerine kişinin kendi metabolizmasını tanıyıp ,yaşam tarzına uygun olarak konunun uzmanı olan bir diyetisyen ile kişiye özel beslenme programı yapması çok daha sağlıklı bir yatırım olacaktır.