Engellilerde Doğru ve Bilinçli Beslenmenin Önemi
Yazar Zuhal Aynacı Bayel • Diyetisyen • 28 Şubat 2018 • Yorumlar:
Doğum anı ile başlayan insan ömrü, doğum hatta konsepsiyon öncesi ve doğum ile ilgili pek çok etmenden etkilenmektedir. Özellikle bebeklik dönemi içerisinde sakatlığa yol açabilecek bir nedenin önlenmesi birden çok değişkene bağlıdır. Ayrıca akraba evliliğinin % 17-27 gibi bir oranda görüldüğü ülkemizde, akraba evliliğine bağlı gelişen, metabolik, nörolojik bozuklukların ve sakatlıkların erken tanınması önem kazanmaktadır. Özellikle aile bireylerinden birisinde tanısı konulmuş genetik bir bozukluk varsa, genetik danışmanlık daha da önem kazanmaktadır. Çocuklarda engeliliğe neden olan etmenler dört grupta incelenmektedir:
A. Doğum öncesi Gebeliğin özellikle ilk üç ayında uzun süren yüksek ateş,
Gebelik döneminde geçirilen çeşitli hastalıklar, Gebelikte doktor denetimi dışında ilaç kullanımı, Alkol, sigara ve benzeri madde kullanımı, Annenin geçirdiği bazı kronik hastalıklar (hipotroidi vb ), Yetersiz ve dengesiz beslenme, Gebelik sırasında geçirilen kazalar.
B. Doğum sırası Doğum sırasında çocuğun oksijensiz kalması (anoksi), Zor ve uzun süren doğum, Doğum sırasında beyin zedelenmesi, Erken doğum ve düşük doğum ağırlıklı bebek.
C. Doğum sonrası Yeterli miktarda anne sütü almaması, Çevre kirliliğine maruz kalması, Uyaran eksikliği, Demir eksikliği, Merkezi sinir sisteminin enfeksiyon hastalıkları (menenjit gibi), Metabolik hastalıklar (fenilketonüri, hipotroidi vs), Geçirilen kazalar sonucu beyin zedelenmesi.
D. Genetik nedenler Akraba evlilikleri (ailede zihinsel özürlülük nedeni olan genlerin varlığında hastalık ortaya çıkar), Gebelikle İlişkili Engelliliğin Önlenmesinde Beslenme Tedavisi Çocukların sağlıklı olarak doğması annenin dengeli ve yeterli beslenmesi, bebeğin ve kendi sağ- lığının korunması ve bu konuda bilinçlendirilmesi büyük önem taşımaktadır.
Gebelikte beslenme ile bebeğin doğum ağırlığı, beyin gelişimi, intrauterin ölüm, prematürelik ve preeklampsi arasındaki ilişki çeşitli araştırmalarla kanıtlanmıştır. Gebelikte anne ve bebeğin sağlığını olumsuz etkileyen bazı etmenler vardır: Annenin erken yaşta veya geç yaşta çocuk sahibi olması Gebelik sayısı Son iki gebelik arası süre Gebelikte geçirilen enfeksiyonlar Kullanılan ilaçlar Annenin kronik hastalıkları Işın (radyasyon) alması Besinlerle küf, pestisit ve mantar artıklarının alınması Annenin yetersiz ve dengesiz beslenmesi Sosyo-ekonomik düzeyi düşük toplumlarda gebe kadının gebelik sü- resince 6.5 kg ağırlık kazanmasına karşılık, yeterli ve dengeli beslenen toplumlarda bu artış 10.5 kg’ı bulmaktadır.
Gebelikte yeterli ağırlık kazanamayan kadınların çocuklarının % 14’ü prematüre veya düşük doğum ağırlıklı (Engelli Çocuklarda Beslenme Tedavisi Engelli çocuklarda iki tür beslenme bozukluğu vardır: Obezite: Alınan enerjinin harcanan enerjiden az olması sonucu oluşur. Kronik beslenme yetersizliğinin en önemli göstergesi olan boy kısalığı, uzun kemiklerdeki gelişme geriliği ve fiziksel aktivitenin az olması obezite sorununu gündeme getirmiştir.
Malnütrisyon: Gereksinim duyulan besinlerin uzun süre eksik alınmasıdır. Hareket azlığı olan bu çocuklar (kas distrofisi, kaslarda güçsüzlük, yürüyememe) beslenme açısından iki grupta incelenmektedir. Büyüme gelişme geriliği gösteren ve kötü beslenme tablosu gelişmiş çocuklardır.
Malnütrisyonun sonuçları şunlardır: İşlevsel kapasite düşer. Fiziksel aktivite azalır. Gastrointestinal sistemde işlevler azalır. Bağışıklık sistemi olumsuz etkilenir. Psikolojik işlevlerde, yaşam kalitesinde kötüleşme gözlenir. Büyüme ve gelişme yavaşlar. Hastalığın maliyeti artar.
Klinik Beslenme veya Tıbbi Beslenme Tedavisi: Hastanede yatan veya evde tedavi gören hastaların doğrudan prognozunu etkileyen yaşam kalitesi üzerine fazlası ile etkili olan destek tedavisidir.
Hangi Hastalara Beslenme Desteği Verilmelidir?
Aşırı kas kaybı olan güçsüz hastada Protein enerji malnütrisyonu gelişmiş hastada Fizik tedavi ve rehabilitasyon yapılan hastalarda Çocuğun hiçbir işlevini yapamadığı durumlarda Sık enfeksiyon geçirilmesi durumlarında İlgisizlik ve besin alımındaki zorluklarda Artan hospitalizasyonda verilmelidir. Beslenmede Temel İlkeler Enfeksiyonlara karşı direncin arttırılması, bağışıklık sisteminin güçlendirilmesi Büyüme ve gelişmenin sağlanması Diyetin çocuğun yaşına ve vücut ağırlığına ve genel klinik durumuna göre ayarlanması. Artan enerji gereksiniminin sağlanması, malnütrisyon gelişiminin engellenmesi, gelişmiş olanlarda en uygun beslenme tedavisinin ve beslenme desteğinin yapılması Besin Alımını Zorlaştıran Etmenler Besin çiğnemede zorluk Besin yutmada zorluk Yemeği geri çıkarma ve dişleri sıkma, zor çiğneme Sürekli sulu besin alımına bağlı konstipasyon Besini ağıza götürememe, kendi başına yemek yiyememe Beslenirken ve besin tüketiminde yetersizlik nedeniyle beslenme desteği gereklidir. Sinir Hücrelerinin Oluşumunda Rol Alan Besin Öğeleri Protein ve lipidler Sodyum, potasyum ve diğer elektrolitler B grubu (folik asit, B12, B6 ) vitaminleri Glukoz rol alır. Hastalarda en çok rastlanılan beslenme sorunları çiğneme, yutma güçlüğü ve özefajial reflüdür. Özefajiyal reflü gelişmiş hastalara oral beslenme (değişik lezzetteki ürünler, günlük beslenme ekleri), gastrostomi tüpleriyle beslenme ve besini red anoreksi hali ve buna bağlı olarak enteral beslenme ürünleri önerilmektedir. Bu hastalarda standart polimerik ve konsantre polimerik enteral ürünler kullanılabilir. Bu ürünler enerji, protein, vitamin, mineral ve izelement açısından zengindir. Karnitin, biotin, kolin, inositol ve taurin gibi merkezi sinir sistemini destekleyen besin öğelerini içermektedir. Ayrıca bu hastalarda modüler ürünlerden karbonhidrat ve protein modülleri de kullanılabilir. Karbonhidrat modülleri maltodekstrin içerirler ve polisakkaritlere göre kolay çözünür, sindirilirler.
Dengesiz beslenmede yetersiz besin tüketiminde, genel kas zayıflığında, sıvı beslenmede, kronik beslenme bozukluklarında ve sık geçirilen enfeksiyon hastalıklarında enerji kaynağı olarak kullanılırlar. Protein modülleri ise biyolojik değeri yüksek, toz formunda süt proteinidir. Yüksek miktarda kalsiyum ve az miktarda yağ içerirler. Genel beslenme yetersizliklerinde, besin tüketiminin azaldığı durumlarda, sık enfeksiyon ve kas gücünün azaldığı durumlarda, büyüme geriliği ve anoreksi durumlarında artan protein gereksinmesini karşılamak için kullanılır.
E Vitamini: E vitamini biyolojik etkinlik gösteren tokol ve tokotrienol türevleridir. En önemlileri α, β ve γ tokoferoldür. Standart E vitamini etkinliği gösteren α tokoferoldür. Klinikte eksikliğinde nöropati, myopati ve kardiyomyopati görülmektedir. α tokoferol hücre membranları ile etkileşim göstermektedir.
C Vitamini: Antioksidan bir vitamindir. Bağışıklık sisteminde, enfeksiyonların önlenmesinde ve demir eksikliği anemisinin önlenmesinde aktif görevi vardır. Günlük gereksinme 50-100 mg’dır.
Koenzim Q-10: Potansiyel tedavi değeri olan antioksidanlardandır. Koenzim olarak besinlerin vücut enerjisine dönüşmesine yardımcı olur. Enerji üretimindeki etkisinden kaynaklanan fiziksel dayanıklılığı arttırıcı etkisi vardır. Gereksinme yetişkinlerde: 30-90 mg/gün’dür. Hastalığın seyrine göre ve besin tüketimine göre doza karar verilir. Doğal olarak balık ve kırmızı ettte bulunmaktadır.
B1 Vitamini: Enerji alımı arttırıldığında tiamin alımının RDA’nın (0.5 mg/1000 kkal) üzerinde verilmesi gerekmektedir. Tiamin asetil kolin metabolizmasında presnaptik nöronların salınımında önemlidir. Tiamin yetersizliği kolinerjik sisteme zarar vermekte ve tiamine bağlı enzim yapısı değişmektedir.
D Vitamini ve Osteopeni Riski: D vitamini yetersizliği kalsiyum emilimi ile kemik ve kas dokusunu bozar. Antikonvülsan tedavi gören epileptik çocuklarda D vitamini eklenmesi osteomalasia ve rikets oluşumunu engeller.
Folik Asit: Bu tür ilaçlar enzimatik metabolizmaları sırasında kofaktör olarak folik asit kullanarak klinik düzeyde folat yetersizliğine (megaloblastik anemi) neden olmaktadır. Ağırlık kaybı, büyüme geriliği, kaslarda zayıflık oluşmaktadır. Yüksek enerjili, biyolojik değeri yüksek proteinden oluşan ve sık öğünler halinde beslenme tedavisi önerilir. Magnezyum: Kemik, protein, yağ asitlerinin oluşumunda, yeni hücre oluşumunda, B vitaminlerinin aktive olmasında, kas gücünün arttırılmasında görevleri vardır. ATP oluşumu için gereklidir. Yetersiz besin öğesi alımı,çoklu ilaç kullanımı, gastrointestinal işlevlerde ve renal tübüler işlevlerdeki bozukluk sonucu magnezyum yetersizliği gelişir.
Magnezyum yetersizliği sonucu nöromusküler ve kardiyovasküler hastalıklar, endokrin bozukluklar, sürekli yorgunluk hali görülmektedir.
Çinko: Büyümenin sağlanmasında, protein sentezinde, bağışıklık sisteminde serbest radikallere karşı vücudun korunmasında, yapısal enzimatik ve düzenleyici proteinlerin yapısında bulunan vazgeçilmez bir elementtir. 300’den fazla enzimin yapısına girer. Merkezi sinir sisteminde nörosekretuvar ürün veya kofaktör olarak ek görevi vardır. Nöronların sinaptik veziküllerinde çinko yüksek oranda bulunmaktadır. Bu nöronlar en çok beyinde bulunmakta ve eksikliğinde yapısal olarak protein metabolizması bozulmakta ve malnütrisyon ve gelişme geriliği oluşmaktadır. Günlük gereksinme ortalama 15 mg’dır.
Demir: Bu çocuklarda yetersiz alım yanında, demir emilimini azaltan etmenler (fitatlar, tanenler, emilim bozukluğu, proteinden fakir diyet) demir yetersizliğine neden olmaktadır. Dikkat azlığı ve güçsüzlük gibi belirtilerle hastalığın zorluğunu arttırır. Karnitin: Karaciğer ve böbreklerde elzem aminoasitlerden lizin ve metioninden sentezlenir. En önemli görevi uzun zincirli yağ asitlerinin (12 - 18 C) mitokondrial matrikse transferini sağlayarak yağ asitlerinin β oksidasyona uğramasında görev alır. Oksidasyon ürünü olan asetil CoA sitrik asit siklusuna girerek ATP şeklinde enerji oluşumunu sağlar. Karnitin bu özelliğinden dolayı kas dokusuna enerji sağlar ve kasın çalışma hızını arttırır.
Uzun Zincirli Çoklu Doymamış Yağ Asitleri: Göz ve beyin dokularının gelişimi için gereklidir. Merkezi sinir sistemi, hücrelerin işlevsel hale gelmesi, en güçlü antienflamatuvar etki ve bağışıklık sisteminin güçlenmesi için günlük diyetisyen ve hekimin önerdiği dozlarda omega-3 yağ asitlerinin alınmasında yarar vardır. Konstipasyon: Bu çocuklarda sık görülen kabızlık sorununu gidermek için sıvı ve posa alımı arttırılmalı, laksatif etkili kuru meyve gibi besinler diyete eklenmelidir.
İştahsızlık: Yaşamın belirli dönemlerinde görülebilir ve besini red veya az bir besinle yetinme şeklinde olabilir. Bu bireylerde depresyon tedavi edilmeli, ilgi çekici başarılabilecek uğraşılar bulunmalı, fiziksel ağrıların azaltılması, besinlerin çekici formda hazırlanıp sunulması grup içinde, pikniklerde ve aşırı ısrarlardan kaçınılarak iştahın uyarılması gerekmektedir.
Aşırı Kilo Alımı: Düşük enerjili dengeli diyet planlanmalı, yüksek enerji içeren besinlerden (abur cubur gibi boş kalori kaynaklarından) sakınmalıdır. Aşırı kilo alımının önlenmesinde ve boya göre vücut ağırlığının dengelenmesinde öğün atlanmamalı, yeterli ve dengeli beslenme programları uygulanmalı ve besinler sağlıklı pişirme yöntemleri ile pişirilmelidir.
Sonuç olarak, günlük öğün sayısı arttırılmalı, gece beslenme desteği verilmeli, yaşa uygun iyi kalite protein içeren besinler ile vitamin ve mineral desteği sağlanmalı, besin alımının zorluğu nedeniyle gastrostomi tüpleri veya nazogastrik tüpler uygulanmalıdır. Bu hastalara yeterli enerji içeren, vücutta yapılmayan maddeler (elzem yağ asitleri ve bazı vitaminler) eklenerek, kayıpları karşılamaya yetecek miktarda su ve organik maddeler içeren ve vücut proteinlerinin korunmasını sağlayacak miktarda aminoasit sağlayan dengeli bir diyet verilmesi ilk başta yapılması gereken işlerden biri olup ihmal edilmemelidir.