Ergenlerde Depresyon : Maskeli Depresyon
Yazar Mehmet Enver Bayatlı • Psikolog • 11 Şubat 2019 • Yorumlar:
Ergenlik, çocuklukla yetişkinlik arasında kalan bir ara dönemdir. Ergenlik dönemi, duygusal oluşumların, zihinsel değişimlerin ve fiziksel olgunluğun bir bileşenidir. Bu dönem, heyecanlandırıcı ve canlandırıcı aynı zamanda ürkütücü ve karıştırıcıdır.
Ergenlik dönemi, genel olarak 11-21 yaş dönemi arasında yaşanan dalgalanmaların yoğun olarak yaşandığı gelişim açısından zor bir geçiş dönemidir. Bu dönemde; fiziksel, duygusal ve psiko-sosyal bir çok değişim ve gelişim yaşanır. Genel olarak bu dönemde ergenin duygularında istikrarsızlık olduğu gözlenir. Duygularını abartılı ve coşkulu yaşar. Diğer dönemlere göre daha yoğun olarak hayal kurar, gerçeklikten zaman zaman uzaklaşır. Zaman zaman yalnız kalma isteği içinde olabilir. Kendini yorgun hissederek buna bağlı olarak çalışmaya karşı isteksizliği dikkat çekebilir. Bedensel değişikliklere bağlı olarak çekingen olabilir. Kendini saklama ve bu değişimlerden çevreyi haberdar etmeme isteği ile birlikte, arkadaşlığın bu dönemde çok önemli bir odak noktası olduğu gözlenir. Ergenin bu dönemde ,beğenilme ve taktir edilme ihtiyacı ön planda olduğu için, bu ihtiyaç aile içinde giderilmediği taktirde aile dışına yönelme sıklıkla gözlenir.
Ergenlik dönemi, insan gelişiminin en hızlı büyüme evrelerinden biridir. Ergenin somut yapısıyla ilgili olarak en önemli gelişmeler boy ve ağırlık artışı, iskelet ve kas gelişimi, iç salgı sistemindeki gelişme ve çeşitli organlarda görülen büyümelerdir. Bu dönemde yaşanan fiziksel ve hormonel değişiklikler içinde belirgin olarak gözlemlenen, erkeklerde; ses kalınlaşması, kızlarda ise; göğüs gelişimi ve belirli bölgelerde görülen yağlanmalardır. Duygusal ve davranışsal alandaki değişimler incelendiği zaman; bu dönemde ailenin dengeli ve uyumlu çocuğu gider yerine, zor beğenen ve tepkilerini ani veren, duygularını iniş çıkışlı yaşayan, sevinç ve öfkesini abartılı olarak gösteren, bazı durumları kendisi ve etrafı için çok çabuk sorun haline getirebilen, derslere ilgisi azalmış, kişisel istekleri artmış, kendine verilen hakları yetersiz bulan, kural tanımayan, dağınık, yalnız kalmayı ve gizliliği tercih eden, bir gruba dahil olmaktan hoşlanan ve çoğunlukla arkadaşlarıyla birlikte olmak isteyen bir birey gelir.
Bu dönemde ergenlerin, anne-baba ile ilişkilerindeki bağımlılık giderek azalır. Kendi kararlarını kendileri verme ve özgür olma isteğinin yanında, tümüyle bağımsız olmaya da hazır değillerdir. Bu nedenle, ailelerin öneri ve yönlendirmelerine de gerek duymaktadırlar. Ergenler istekleri doğrultusunda anne-babalarıyla bazı ufak tefek çatışmalar yaşayabilecekleri gibi bu çatışmalar zaman zaman öfke patlamalarına da dönüşebilir. Anne babalar bu patlamaları kendilerine yapılmış bir saygısızlık veya bir başkaldırı gibi görmemelidirler. Bu durumda onun sakinleşmesini beklemek ergene anlaşıldığı hissini verecektir.
Yaşanan ve yaşanabilecek çatışmalar ergenlerin büyüyüp söylecek sözü olan birer birey olduklarının bir göstergesidir. Ancak aileler tarafından, çatışmaların uygar bir şekilde, kırıcı ve örseleyici olmadan yapılabileceği düşüncesi ergene kazandırılmalıdır. Çocukların ergen olduğu bu çağlarda büyük olasılıkla anne babalar da sorumlulukların getirdiği sorunlarla başa çıkmaya çalıştıkları bir dönem yaşamaktadırlar. Karşılıklı anlayış ve hoşgörüyle ergenler, ilişkilerinin daha az sorunlu olacağı yönünde cesaretlendirilebilirler.
Bu dönemde, ergenin duygu-durumunda gözlenen en büyük değişikliklerden biri ise, depresif duygu durumunda artıştır. Ergenlik dönemindeki depresif duygu durumu genellikle kısa süreli yaşanır. Ergen, kendini üzgün ve kötü hisseder ancak bu durum normal hayatına devam etmesini engeller nitelikte değildir.
Depresif bozukluğu tam olarak yaşayan bir ergen ise, kendini değersiz hisseder, arkadaşlarından ve sosyal ortamdan uzaklaşmayı tercih eder, enerjisi ve yaşam motivasyonu yaşıtlarına göre düşüktür, çabuk öfkelenir, eleştirilere karşı aşırı tepkiler verebilir, genellikle üzüntülü ve mutsuz ruh halinde gözlemlenir, özgüveni düşüktür, ideallerine ulaşamayacağına inanır, yapacağı işler ve hayatı konusunda karasızdır, konsantre olmakta zorlanır ve çabuk unutur, genel huzursuzluk hali yansıtır, yemek yeme ve uyku alışkanlıkları düzensizdir, otorite figürüyle ilgili sorun yaşar, madde bağımlılığı ve intihar eğilimi gösterebilir. Ergenin, depresyon bozukluğu göstermesinin nedenleri arasında; çocukluktan gelen sevgi yoksunluğu, yalnızlık duygusu, ölüm, ayrılık, çocukluk döneminde fiziksel ve cinsel tacize maruz kalma, sosyal beceri eksikliği, kronik ve genetik hastalıklar gibi travmatik süreçler, bunlara bağlı olarak ölüme merak, yakınlarını üzmek isteği yer alır.
Depresif duygu durumu birkaç saat içinde değişebileceği gibi birkaç gün de sürebilir. Depresif duygu durumunun sürekli olması, ergenin okul başarısının düşmesine, aile ve arkadaşlarıyla iletişim problemleri yaşamasına ve madde kullanımına neden olabilmektedir.
Gençlik çağında depresyonun ortaya çıkmasına neden olan üç önemli faktörden bahsedilebilir. Bunlar; biyolojik, psiko-sosyal ve bilişsel-davranışlar faktörlerdir.
Biyolojik etkileri inceleyen çalışmalar değerlendirildiğinde; tek yumurta ikizleri ve evlat edinilmiş çocuklarla yapılan çalışmalar sonucunda depresyonda kalıtımın önemli bir faktör olduğu bulunmuştur.
Depresyonun ortaya çıkma nedenleri arasında görülen psiko-sosyal faktörler incelendiğinde ise; çocukluk çağında yaşanan boşanma, ayrılık, aile bireylerinden birinin kaybı ve yaşanan sosyo-ekonomik güçlükler gençlik çağı depresyonunun ortaya çıkma riskini arttırmaktadır.
Bir diğer faktör olan bilişsel-davranışsal faktörler incelendiğinde, kişisel beceriler, benlikle ilgili çarpıtılmış düşünceler ve stres, gençlik çağı depresyonu için çalışılan konular arasındadır. Bu çalışmalardan yola çıkarak yapılan araştırmalarda, düşük hareket düzeyi ve kişiler arası iletişimin yetersiz kalması depresyonun süreklilik kazanma riskini arttırmaktadır.
Depresyon birtakım değişik rahatsızlıklarla birlikte seyredebileceği gibi tek başına da görülebilen ve tedavi edilmesi gereken bir rahatsızlıktır.Karşılaştığımız duygulanım bozuklukları arasında ergenlerde depresyon da sıklıkla görülmesine rağmen, belirtilerin, erişkinlerde karşılaştığımız klinik belirtiler kadar belirgin olmaması ergenlerdeki depresyonun – eşlik eden bozukluklar- semptomlarıyla karşımıza çıkmasına neden olmakta ve maskeli depresyon olarak ortaya çıkmasını sağlamaktadır.