Ergenlik Dönemi Depresyonu
Yazar Esra Büyükkurt • Psikolog • 17 Ocak 2020 • Yorumlar:
Depresif bozuklular belirli bir süre boyunca devam eden, ergenlerde gündelik yaşamda işlevsel yönden olumsuzluklara sebep olan semptomlar olarak tanımlanabilir. Depresyonun ergenlerde görülme oranı yüksektir. Ergenlik bir geçiş dönemi olduğu için ergenin bocalamalar yaşayıp karamsarlığa düşme olasılığı artar.
Ergenlik dönemindeki depresyon çoğu zaman tekrarlayıcı özelliktedir. Yapılan izleme çalışmalarına göre iki sene içerisinde depresyonun tekrarlama ihtimali %40, beş sene içerisinde tekrarlama olasılığı %70 dir. Tekrarlamayı etkileyen durumlar arasında belirtilerin fazlalığı, psikotik özelliklerin olup olmaması, psikososyal etkenler, hastalığın erken başlangıçlı oluşu ve şiddeti yer alır (Tamar ve Özbaran, 2004). Ergenlik depresyonu genellikle kronik seyirlidir ve yetişkinlikte yaşanacak depresyon ve psikolojik uyumsuzluk olasılığını arttırır (Reinecke ve Diğerleri, 2016).
Ergenlikteki depresyona kız ergenlerde, düşük sosyo-ekonomik düzeyli aile çocuklarında, aile yaşantıları problemli olanlarda, benlik saygısı düşük olanlarda, derslerinde başarısız olanlarda ve olumsuz yaşam deneyimi olanlarda daha sık rastlanır (Öy, 1995). Bazen bir duruma bağlı kısa süreli depresyonlar görülebilir. Bu depresyonda ergen anlaşılmadığını düşünür, karamsardır, üzüntülüdür. Bu durum çoğu zaman müdahaleye gerek olmaksızın kendiliğinden yok olur (Kulaksızoğlu, 2004). Gerçek depresyonda ise belirtiler daha ağırdır.
Ergenlerde depresyon teşhisinin konulabilmesi için faaliyetlere karşı ilgisizlik veya hoşnutsuzluk, aşırı hassasiyetten biri mutlaka olmak koşuluyla, iştah veya kilo kaybı veya artışı, uykusuzluk ya da fazla uyku, psikomotor gerileme ya da heyecan, yorgunluk veya halsizlik, suçluluk ya da değersizlik, düşünme odaklanma ve karar vermede yetersizlik, ölüm düşüncesi ya da intihar girişimi belirtilerinden 5 tanesinin 2 haftalık süre boyunca görülmesi gerekir (Reinecke ve Diğerleri, 2016). Çocuk ve ergenlerde depresyon kendini asabiyetle de gösterebilir (Morrison, 2016).
Ertem ve Yazıcı’ya (2006) göre ergenlik dönemindeki gençlerin yarısından fazlası bedensel gelişimlerinin farkında olmalarına rağmen ruhsal gelişimleri konusunda yeteri kadar farkındalıkları yoktur. Erkek ergenlerde depresyon görülme şekli daha çok ağır depresyon şeklinde, kız ergenlerde görülen depresyon ise daha çok orta ve hafif düzeydedir. Kendini başarısız olarak gören ergenlerde ağır depresyonun daha çok olduğu, geniş ailelerde yaşayan ergenlerde ağır depresyon belirtilerinin daha fazla görüldüğü anlaşılmaktadır.
Ergenlik döneminde depresyonla birlikte görülen öfke ve irritabilite onu yetişkin depresyonundan farklılaştırır. İlk kez madde kullanma deneyiminin depresyonla birlikte gerçekleşme olasılığı vardır. Bunun sebebi kendi kendini tedavi etmeye çalışma olabilir. Ergenlik dönemi inişli çıkışlı bir dönemdir ve bu doğrultuda deprese ergenlerin duygu ve düşüncelerinde daha hızlı iniş çıkışlar görülmesi olasıdır. Okul başarısında düşüş, evden ya da okuldan kaçma, arkadaşlık ilişkilerinde bozulma, sosyal faaliyetlere ilginin azalması, madde ya da alkol kullanımı ve intihar düşünce ve deneyimleri ergenlik dönemi depresyonunda görülebilir. Birincil durumda duygu durum bozuklukları öncesinde herhangi bir psikiyatrik bozukluk tespit edilmez. İkincil durumlarda ise obsesif kompulsif bozukluk, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, ayrılma anksiyetesi, önemli bir fiziksel problem ya da madde kullanımı depresyona öncülük eder (Tamar ve Özbaran, 2004).
Ergenlik döneminde anksiteye bozuklukları ve davranış bozuklukları belirleri benzerlik gösterebilir. Depresyon tedavi edildikten sonra konsantrasyonda güçlük ve hiperaktivite yoksa dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu tanısı dışlanır. Madde kullanımından kaynaklı duygu durum bozukluklarının, diğer duygu durum bozukluklarından ayrılabilmesi için öncelikle mutlaka detoksifikasyon yapılmalıdır (Özcan ve Karaman ve Özenç, 2013). Ergenlerde depresyon tanısı için erken başlangıçlı şizofreni tanısı dikkatlice dışlanmalıdır. Depresyon ve şizofreni ayrılamadığında depresyon tedavisine öncelik verilmelidir. Alınan sonuca göre tedavi süreci yeniden şekillendirilebilir. Yetişkin depresyonunda sık görülen baş ağrısı, ergen ve çocuklarda da görülür. Bunun yanında karın ağrısı, göğüs ağrısı gibi somatik yakınmalar görülür. Zaman zaman enürezis ve enkoprezisin de belirtilere eşlik etmesi regresyona sebep olabilir (Tamar ve Özbaran, 2004).
Çocukta depresyona neden olan anne baba tutularını açıklamada ebeveyn kabul-ret teorisi önemlidir. Buna göre insanın biyolojik olarak temel ihtiyaçları bakım, sevilme, korunma, ilgi görme gibi ihtiyaçlardır. Küçük yaşlarda bu ihtiyaçlar anne baba sayesinde karşılanırken ergenlik ve yetişkinlikte çevre ve arkadaşlık ilişkileri önem kazanmaya başlar. Küçük yaşlarda anne babası tarafından kabul görme yetişkin dönemde etrafındaki insanları kabul etmede önemlidir. Kabul-ret teorisine göre ebeveyn kabulü anne babadan görülen sevgi şefkat gibi olumlu duyguları, ebeveyn reddi ise anne babadan görülen ihmal, ilgisizlik gibi olumsuz yaklaşım ve duyguları ifade eder. Ebeveyn reddi bireyde birçok nevrotik ya da psikotik probleme sebep olabilir. Bu bağlamda, bağlılık duyduğu kişiler tarafından reddedilen birey kaygılı, çevresine karşı güvensiz ve gerçeklikten sapmış bir tutum sergileyecektir.
Bireyin algıladığı anne baba kabul ve reddinin ergenlerde oluşturacağı depresyon ve saldırganlıkla ilgili 13 ve 17 yaşındaki ergenlerle yapılan bir çalışmada kız ve erkeklerde anne baba reddi ile depresyon ve saldırganlık arasında ilişki olduğu gözlenmiştir. Ebeveynleri tarafında kabul görmediğini düşünen ergenlerdeki depresyon ve saldıranlık düzeyi, anne babasından kabul görenlere oranla yüksek bulunmuştur. Yapılan bir diğer araştırmaya göre anne-baba tarafından reddedilme depresyonun en önemli belirleyicisiyken, baba reddi kaygının en önemli belirleyicisidir (Önder ve Gülay, 2007).