Ergenlikte Sigaraya Başlamak, MS Riskini Arttırıyor

Yazar Sultan TarlacıNörolog • 28 Ocak 2020 • Yorumlar:

Bağışıklık sisteminin, sinir sistemini zedelemesi ile ortaya çıkan Multiple Skleroz (MS) hastalığı, duyu ve güç kayıplarına neden oluyor.

En sık görülen başlangıç belirtisi: Duyusal şikâyetler

Multiple Skleroz, bağışıklık ya da bedenimizin savunma sisteminin sinir sistemini (beyin, omurilik) zedelemesi ve onu yabancı kabul ederek saldırması ile ortaya çıkan bir hastalıktır. Normalde sinir sitemimiz, bağışıklık sisteminden uzakta, adeta saklı bir ortamdadır. Ancak, sebebini tam olarak anlayamadığımız nedenlerle, baştan ve kontrolden çıkan bağışıklık sistemimiz, kendi sinir sistemine saldırmakta ve hasarlar oluşturmaktadır.

Hasarların yerleşimine göre şikâyet ve bulgular da değişken olmaktadır. Hastalığın en sık başlangıç belirtisi duyusal-hisle ilgili şikâyetlerdir. Genellikle, elimi ayağımı hissetmiyorum değil de uyuşma-karıncalanma-keçelenme tarzında olur. Duyusal belirtiler, anlık izlenen belirtiler olarak hastaların %50-70’inde ortaya çıkar.

Bu belirtilere dikkat!

-Uyuşma

-Karıncalanma

-İğnelenme

-His azalması

-Gerilme

-Uyuşturulmuşluk hissi

-Kum üzerinde yürüme hissi

-Kaşınma

-Yanma

-Elektriklenme

-Yüze ani vuran elektrik çarpması

-Boyundan sırta ve ayaklara ani elektrik çarpması şeklinde olabilir.

 

Güç kaybı, en sık görülen ikinci belirti

Duyusal şikâyetlerin ardından MS hastalığının en sık, güç (motor) kayıpları ile kendini gösterdiğini kaydeden Prof. Dr. Sultan Tarlacı, sözlerini şöyle sürdürdü: 

Kuvvet ya da güç sorunları ile ilgili belirtiler, başlangıçta hastaların %32-40’ında görülmesine karşın, yıllar içerisinde %60 oranındaki hasta değişik ağırlıklarda güç kayıplarına maruz kalır. Bu doğrudan bir uzuvda kuvvet kaybı şeklinde olabileceği gibi, ‘ağırlaşma’, ‘sertleşme’, ‘direnç gösterme’ veya ‘ağrı’ şeklinde de olabilir. Bu tür belirtiler sıklıkla bacaklarda başlar. 

 

Görme kayıpları meydana geliyor

Üçüncü sırada ise, görme kayıpları ya da bozuklukları ile (optik nörit = görme siniri iltihabı) kendini ortaya koyar. Bu hastaların %15-20’ünde başlangıç belirtisidir.

 

17 yaşından önce sigaraya başlamak, riski artırıyor

Pek çok çalışmada MS’in başlangıç yaşı 29-32’dir. Kadınlarda, en sık ortaya çıktığı yaş erkeklere göre 5 yıl daha erkendir. Birincil ilerleyen tipte ise başlangıç yaşı 35-39 yaş ile biraz daha ileridir. Hastaların %5’inde ise başlangıç yaşı 8 yaşın altında ve 70 yaş üzerindedir. Genelde, bağışıklık sisteminden kaynaklanan tüm hastalıklar kadınlarda daha sık izlenir. MS’de de aynı durum söz konusudur. Kadın erkek oranı 1.77/1.00 kadardır. Yaklaşık kadınlarda 2 kat daha yüksek izlenir. MS köylü kadın ve erkeklerde daha nadirken, sosyo-ekonomik düzeyi yüksek kişilerde daha sıklıkla izlenir. Bu hem yerel olarak şehirlerde hem de dünya coğrafyasına bakıldığında aynı şekildedir. Bir araştırma sonucuna göre, 17 yaşından önce sigaraya başlamak MS gelişim riskini artırmaktadır.

 

Genetik etki ve çevresel nedenlerin etkileşimi ile ortaya çıkıyor

MS'de genetik üzerine eklenmiş çevresel nedenlerle, merkezi sinir sistemi olan beyin veya omurilikte sinir hücreleri uzantıları çevresini, adeta bir kablo telinin etrafındaki plastik gibi saran miyelin=yağ kılıfında bozulma ve zedelenme oluşur. Bunun ardından da şikâyetler ortaya çıkar.

 

MS tedavi edilebilir mi? 

Atak geçirdiği anlaşılan bir hastada uygulanan en etkili tedavi şekli kortizondur. Kortizon tedavisi MS ataklarında 1970 yıllarında kullanılmaya başlanmıştır ve atakların kutsal ilacıdır. Atakların bir kısmı kortizona çok iyi yanıt verip, atak öncesi duruma dönmeyi sağlayabilir. Yararlı etkisi ilk bir kaç günde ve haftada ortaya çıkar. Belli tipte MS tanısı almış hastaların, ataklarının sıklığını, şiddetini ya da atak olduğunda bıraktığı hasarları/sekelleri/izleri azaltmak için kullanılan tedavilerdir. 1993 yılında, Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (FDA), MS’in seyrini değiştirebilecek ilk ilaç olan interferon beta-1b’ye onay verdi. Bunun ardından koruyucu ilaç dönemi başladı. bu ilaçların özelliği, sadece atak olduğunda değil, atak olsun olmasın sürekli kullanımlarıdır. bu ilaçların önemli bir kısmı bedendeki savunma/bağışıklık sistemi üzerinden düzenleyici etki ederek hastalığın saldırganlığını ve de atakları engeller. bahsettiğimiz üç tedaviye tamamlayıcı tedavi diyebileceğimiz bir tedaviyi de ekleyebiliriz. Bu tedavi diyet, bitkisel tedaviler, günlük yaşam düzeninde değişiklikler, egzersizler (yoga, gevşeme egzersizleri) olarak belirtilebilir.

 

Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Yorumlar: (0)