Erişkin Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu
Yazar Ozan Pazvantoğlu • Psikiyatrist • 2 Aralık 2017 • Yorumlar:
Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu (DEHB) çocukluk çağında başlayan, buna karşın özellikle
çocukluk döneminde tedavi alınmamışsa belirtileri önemli oranda erişkinlikte de devam eden, akademik,
sosyal ve iş yaşamını olumsuz yönde etkileyen ve kalıtsal özelliği yüksek nörogelişimsel bir bozukluktur.
Yakın zamana dek sadece çocukluk dönemine özgü bir hastalık olarak zannedilirken özellikle son
yıllarda dünya genelinde yapılan araştırmalarla bu hastalığın erişkin dönemde de sürdüğü ve pek çok
soruna yol açtığı ortaya konmuştur. DEHB’li bireylerde dikkatin, aktivitenin ve dürtüselliğin (sonuçlarını
yeterince düşünmeden ve değerlendirmeden davranma, ani kararlar verme) düzenlenmesinde yaşanan
zorluklar sonucu, yaşamın ilk yıllarından başlayan olumsuzluklar her yaş döneminde farklı yaşam
sorunlarına neden olabilmektedir. DEHB tanısına sahip çocuklar okul çağlarında ders başarısızlıkları,
disiplin cezası alma, okuldan atılma, sınıfta kalma gibi sorunlar yaşarken bu hastalığı erişkin dönemde
süren bireylerin karşılaştığı zorluklardan bazıları şunlardır; eş-partner ilişkilerinde başarısızlık sonucu sık
eş-partner değiştirme, evlilik sorunları, boşanma, cinsel yolla bulaşan hastalığa sık yakalanma; sık iş
değiştirme, işsiz kalma, gelir düzeyi düşüklüğü; sosyal yaşam ve kurallara uyum zorlukları ve bunlar
sonucunda sıkça karşılaşılan adli sorunlar, trafik cezaları, riskli davranışlar; alkol ve madde kullanımı gibi
sorunlu yaşam olayları.
Bu bireyler, iş yaşamlarında, normalde tahammül edilebilecek sorunlarla karşılaştıklarında bile,
dürtüsellikleri gereği düşünmeden hareket ederek işten ayrılabilirler. Durağan (örn. masabaşı işler gibi)
bir işte çalışmakta iseler, hiperaktiviteleri nedeniyle sıkılıp kendileri için daha uygun, hareketli (sık
seyahat gerektiren, sahada çalışılan) iş arayışına girebilirler. Bu nedenle, iş değiştirme oranları yüksektir.
DEHB’li erişkinlerin kurallara uyma zorlukları, hem çocukluk dönemlerinde okul yaşamlarında hem erişkin
dönemde iş yaşamlarında zorluklara yol açarak disiplin cezası almalarına, okuldan ya da işten
atılmalarına yol açabilir. Ayrıca, benzer şekilde hareketlilik ve dürtüsellik kaynaklı sorunları trafik kazaları,
trafik cezalarına sıkça maruz kalma, fiziksel kaza ve travma yaşamalarına; dikkatsizlik sorunları iş
kazalarına neden olabilir.
Bu hastalığa sahip bireylerin riskli sporlara ilgi duymaları, sık olarak hobi değiştirmeleri, aynı anda birden
çok işle, aktiviteyle (kurslar, eğitimler vb) uğraşmaları buna karşın bunların çoğunu tamamlayamadan
yarım bırakmaları sık rastlanılan durumlardır.
DEHB’na sahip erişkin bireyler eş-partner ilişkilerinde de sık olarak sorun yaşarlar. Bunun ana
sebeplerinden biri çocukluk döneminden beri sahip olunan bu hastalık ile ilişkili olarak “bağlanma”
sorunları yaşamalarıdır. Bağlanma kavramı, kuramın geliştiricisi Bowlby tarafından, “çocuk ile bakım
vereni arasında gelişen ve yaşam boyu sürekliliği olan, çocuğun bakım verenine yönelik yakınlığını
sürdürmeye hizmet eden duygusal bir süreç” olarak tanımlamıştır. Daha sonra bu temel kuramdan yola
çıkılarak bağlanma; “insanların kendileri için önemli gördükleri kişilere karşı geliştirdikleri bağ” olarak
yeniden tanımlamıştır. Buna göre, bebeklik veya çocukluk döneminde anne-babalarla kurulan
bağlanmanın bir benzeri, erişkin dönemde duygusal eş ilişkilerinde yeniden yaşanır. DEHB tanısına
sahip çocukların ebeveynleri ile kurdukları bağlanmada sorunlar olabilmesi bu çocukların kendi erişkinlik
dönemlerinde de güvenli, sürekliliği olan ve doyurucu ilişkiler yaşamasına engel olabilmektedir. Bu da sık
eş değiştirme, evlilik dışı ilişkiler yaşama, ilişkilerden yeterli doyum sağlayamama gibi sonuçlar
doğurmaktadır.
Öte yandan bu bozukluk ve yarattığı olumsuz sonuçlar çok erken yaşlardan beri var olduğu için bir
hastalıktan ziyade huy, kişilik özelliği olarak değerlendirilir. Bu nedenle çoğu zaman tedavi arayışına
girilmez. Bu da, aslında tedavi ile giderilebilecek ya da azaltılabilecek sorunların sürmesine neden olur.
DEHB’nin belirtilerinin hem diğer birçok psikiyatrik hastalığın belirtilerini taklit etmesi, hem de hekimler
tarafından dahi yeterince tanınmaması nedeniyle hatalı tanı ve yanlış ya da yetersiz tedavi gibi olumsuz
sonuçlar doğabilmektedir. Bu bozukluğun tedavisiz kalmasının sonuçlarını tek bir cümleyle özetlemek
gerekirse; kişinin hayatın her alanında (akademik, mesleki, sosyal yaşam, özel yaşam) bir türlü tutarlı bir
denge tutturamaması ve aslında sahip olduğu potansiyele ulaşamaması, bunu ortaya koyamamasıdır.
Tüm bunlardan anlaşılacağı gibi, genel kanı olarak çocukluk çağına özgü olduğu sanılan DEHB’nun
erişkin yaşamda da etkilerinin sürdüğü, tedavisi edilmediğinde oldukça olumsuz sonuçlara neden
olabildiği, buna karşın hem ilaçlar (antidepresan ilaçlar ve psikostimülan ilaçlar) ile hem de psikoterapi
yöntemlerinden (bilişsel-davranışçı terapi) yararlanılarak tedavi edilebileceği, en azından olumsuz
etkilerinin azaltılabileceği söylenebilir.