Erken İlişkiler Üzerine
Yazar Meltem Kurutaş • 12 Ağustos 2024 • Yorumlar:
Pek çok hayvan dünyaya geldiği andan itibaren bir parça başının çaresine bakacak becerilere sahip oluyor ve bağımsızlaşma süreci oldukça kısa sürüyor. Örneğin, yeni doğan bir tay, doğumundan birkaç saat sonra ayaklarının üzerine kalkıp yürüyebiliyor. İnsanlar ise prematüre dünyaya geliyor. Çok uzun bir süre hayatta kalmak için bakım verenlerine ihtiyaç duyuyorlar. Üstelik hayatta kalmaları sadece beslenme ve güvenlik ihtiyaçlarına da bağlı değil; temasa da ihtiyaç duyuyorlar. Sıcak ve sürekli bir ilişkiden bir ölçüde mahrum kaldıklarında ve yeterince kucaklanmadıklarında bebeklerin gelişimleri de sekteye uğruyor. Yani insanın bir ötekine muhtaçlığı doğar doğmaz başlıyor.
Hepimiz içgüdüsel olarak bir ötekine bağlanmaya programlıyız ve bu, hayatta kalmamız için gerekli. Erken dönemlerde gerçekleşen bağlanma ilişkisinde temel güven hissi gelişince, bu hisse sırtını yaslayıp dünyayı keşfe çıkmak da mümkün oluyor. Ancak ihtiyaçların karşılanmadığı ve yeterince kucaklayıcı olmayan bir ortamda güvenli bağlanma gerçekleşmiyor ve bu keyifli keşif de mümkün olmuyor.
İlişkiler içine doğan ve bu ilişkiler içinde büyüyen insan, kimliğini ve gelecekteki ilişkilerini bu erken deneyimlerin gölgesinde kuruyor. Orada olan biten aslında bitmiyor. Bir şekilde doyum almak, tanıdık olanda kalmak ya da çözüme kavuşmak sebebiyle tekrar tekrar ilişkilerde ve yaşantılarda gündeme geliyor. Örneğin, geçmişte yası tutulamayan bir kayıp ya da ayrılık, sonraki ilişkiler de açık ya da örtük bir biçimde gündeme gelebiliyor. Kişi fark ederek ya da fark etmeksizin ona zarar veren ilişkilerin içinde kalmaya devam edebiliyor. Yeni ilişkilerle ve yaşantılarla bazen yeni düğümler de atılıyor. Fark etmesi ve izini sürmesi daha karmaşık bir hal alabiliyor.
Ancak geçmiş yaşantılar ve ilişkiler her zaman bir düğüm olarak kalmıyor. Bazen sonradan kurulan ilişkiler bu düğümleri çözmeye yardım edebiliyor, ilişkide güvenlik hissi tesis edilebiliyor ve hangi yaşta olursa olsun keşif tekrar mümkün hale gelebiliyor. Etkili bir terapi de duygusal, zihinsel ve bedensel malzemenin izini sürerek bu düğümleri fark etmeye ve işlemeye, kişinin kendisiyle ve ötekilerle güvenli ve doyurucu ilişkiler kurmasına ve bir keşfe çıkmasına katkı sağlıyor.