Evlilik Çıkmazı ve Boşanmanın Önüne Geçme
Yazar Kamil Demir • Psikolog • 24 Aralık 2020 • Yorumlar:
Hangimiz mutsuz olmak için evleniyoruz ki?
Bunca düğün telaşı duygusal ve maddi yatırım, heyecanlar, hayaller, mutsuz bir evlilik için mi?
Evli çiftleri çözümsüzlüğe iten sebepler nelerdir?
Bu yazımda çiftleri çözümsüzlüğe iten nedenlere ve çözüm yollarına yer verdim. Evlilik aslında farklı iki insanın yeni bir hayat dönemini paylaşmaya başlaması olarak değerlendirilir. İnsanın hayatındaki her değişim strese sebep olur, bu iş değişikliği de olsa, şehir değişikliği de olsa; ancak evlilik gibi köklü değişimlerinin yeri daha bir farklı olmaktadır. Birbirinden farklı iki insanın aynı evi, aynı hayatı paylaşmaya başlamaları çok önemli bir uyum sorununu beraberinde getirebilir. Uyum sorunu yaşayan bazı çiftler zamanla uyum sağlayabilirler. Bizim esas konumuz uyum sağlayamayan veya sonradan uyumu bozulan çiftlerin nasıl evlilik çıkmazına düştükleri ve bunu nasıl aşacaklarıdır.
Evlilik çıkmazı ciddi olarak karşımıza çıkar ama burada bazıları, boşanmayı tercih eder, bazıları da katlanmayı. Boşanmak kolay olandır, katlanmaksa zor ve yıpratıcıdır. Bana göre ise boşanmak ve katlanmanın ikisi de birbirinden farksız, ben onarmayı öneriyorum.
Evlilik duygusal bir süreçtir. Mantığa da ihtiyaç vardır ama sadece mantığa baktığımızda bu evlilikte çok işleyen bir şey değildir. Bir kadın ve bir erkek evlilikten ne ister?
İlk önce bu soruya cevap bulmaya çalışalım. Kadın eşinin gözünde değerli olduğunu hissetmek ister, kendine değer verildiğini hissetmediğinde kadın için evlilik çıkmazı başlamıştır. Erkek ise erotizm, düzen ve eşini mutlu ettiğini görmek ister. Bunları göremediğinde ise erkek için evlilik çıkmazı başlamıştır. Elbette ki kadın da düzeni ve eşinin mutluluğunu ister, erkek de eşi tarafından önemli olduğunu hissetmek ister ama birincil ihtiyaçlar yukarıda değindiklerimdir. Eşinin gözünde değerli olduğunu hissetmeyen kadın erotizmi yansıtamaz, düzende kalamaz ve mutsuzluğunu sürekli dile getirir. Eşiyle erotizmi yaşayamayan ve eşinin sürekli mutsuzluğunu gören ve düzeni bozulan erkek de değer verdiğini eşine hissettiremez ve bir paradoks başlar.
Bu birbiriyle beslenen dev bir olumsuzluk çukuru oluşturur ve çifti git gide bu batağa doğru çekmeye başlar. Bundan dolayı da bir sürü sorun çıkar, çiftler sorunların çıkmasıyla ya da birbirlerini suçlayıp durmalarıyla uğraşıp dururlar. Soruna değil yapıya odaklanmak gerekir.
Aile yapısında 3 temel unsurun varlığından söz edebiliriz.
Çatışma Çözme, Arkadaşlık ve Paylaşılan Anlam
Bu alanlarda yaşanan sıkıntılar yapısal sıkıntılardır ve bir sürü sorunu da beraberinde getirir. Bu da beraberinde çok sık duyulan “İLETİŞİMSİZLİK” noktasına gelinmesine sebep olabilir. İş aile olunca bozan da düzeltmesi gereken de bir kişi değil, çiftlerin her ikisidir. Çünkü gelinden nokta da her ikisinin de doğrudan ya da dolaylı katkıları vardır. Yapısal sorunları halletmek için adım adım adım ilerleyelim.
Çatışma Çözme: Hem bireysel hem de eş olarak hayatımız boyunca binlerce sorunla karşılaşacağız, sorunlardan kaçmak yerine onları çözebilecek bir yapıya sahip olmamız daha işlevsel olacaktır. Problem çözememekte ilk etken eşinizin sizi anlamamasıdır. Eşiniz sizi anlasaydı herhangi bir problem kalmayacaktı. Sürekli kendinizi eşinize anlatmaya çalıştınız, anlamadığı yerde belki bağırdınız, farklı yaptırımlar uyguladınız ve belki de anlamasından ümidi kesip anlatmayı bıraktınız. Size kesinlikle katılıyorum, tabi küçük bir farkla, eşiniz sizi anlamadı ve anlasaydı hiç bu noktalara varmayacaktınız ama sizde anlaşılmayan olduğu kadar anlamayan tarafsınız. Siz de eşinizi anlamadınız. Anlamadınız çünkü duydunuz onu, dinlemediniz. O konuşurken ona dinlediğinizi hissettirmediniz belki ya da o, konuşurken kafanızda ona vereceğiniz cevapları düşündünüz, “o öyle değil, işine geldiği gibi anlıyorsun” diye binlerce defa araya girdiniz. Belki de anladınız ama anladığını fark ettiremediniz ya da anlarsam kabul ederim diye düşündünüz, bir savaş meydanında gibi kazanmak için her yol mubahtır deyip ona haklı yönlerinizle saldırdınız. Evet, çünkü aslında ikiniz de haklıydınız.
Problem çözememekte ki diğer etkenlere bakacak olursak: Eleştirmek, Küsmek, Hakaret Etmek, Savunmak, Şiddet ve Eşinizi değiştirmeye çalışmak olabilir. Bunları ne kadar çok kullanıyorsanız evlilik çıkmazı o kadar derinleşecektir. Problem çözerken sakin kalmak çok önemlidir. Çünkü “Söz Ola Kese Savaşı, Söz Ola Kestire Başı” demişler ve çok da doğru söylemişler. İnsan öfkeliyken ağzından çıkanlara dikkat edememekte ve karşısındakini ve kendini yakıp geçebilmektedir. Bir şeyleri söyledikten sonra pişman olmanın hiçbir anlamı yok, önemli olan baştan kontrol altında tutabilmektir. Bu yüzden hep sakinleşmeyi hem de sakinleştirmeyi öğrenebilmek gerekir.
Sorun çözebilmekte diğer bir adım da her zaman kazanamayacağını bilmektir. Problem durumlarında her iki kişinin de kazanabileceği bir çözüm yolu bulmak zordur ve her zaman mümkün olmayabilir. O yüzden bazen çiftlerden biri fedakarlık yapacaktır. Hep aynı taraf yapmadıktan sonra da bunda herhangi bir sakınca yoktur. Kişiler kendilerini de tanımalıdırlar.
Kendilerini tuzağa düşüren duygularını bilmeliler ve tuzağa düşmemek adına bu açıklarını da onarmaya çalışmalıdırlar. Problem çözmeyle ilgili bir diğer adım da görünenle değil altında yatanla da çalışabilmeyi öğrenmektir. Sorunların yansımaları asıl olandan farklı olabilir. Bir baş ağrısının binlerce sebebi olabilir, baş ağrısıyla çalışmak yerine baş ağrısına neden olan durumu bulup, onu onarmaya çalışmak daha işlevsel olacaktır.
Arkadaşlık: Çok sevdiğiniz bir arkadaşınızı düşünün, onun yanında vaktin nasıl geçtiğini anlamazsınız. Onunla birlikte olduğunu zamandan keyif alırsınız, birbirinizin nazını çekersiniz, birlikte güler ve bazen de birlikte öfkelenirsiniz. Eşiniz sizin yakın arkadaşınız olmalı, tabi ki sizde eşinizin. Evlilikte en önemli süreçler duygusal bağlar üzerine kurulmalıdır. Tabiri caizse birine gıcık oluyorsanız, her türlü davranışından rahatsız olursunuz. Eşinizle aranızda duygusal bir bağın canlı olması yukarıda bahsettiğimiz sorun çözme aşamasında siz güç verecektir.
Eşinizi ne kadar tanıyorsunuz? Sevdiği şeyleri ve sevmediği şeyleri ne kadar biliyorsunuz? Güncel sıkıntılarına ne kadar hakimsiniz? Ailesini ne kadar tanıyorsunuz? Tanımadığınız birini sevemezsiniz.
Eşinizi seviyor musunuz? İlişkinizde aşk bitti mi? Ya da aslında aşk nedir? Sevmek nedir ki, kimseyi durduk yere sevemeyiz, aslında birini sevemeyiz, o bize kendisini sevdirir. (Burada çocuklarımızla ilgili bir süre bir istisnai durum vardır.) Eşinizle paylaşımınız yoksa, ona özel zaman ayıramıyorsanız, akıllı telefonlarınıza gömülmüşseniz, onunla seks yaşamıyorsanız, sevgi faktörünün canlı kalması çok da değildir. Onun bir sorunu olduğunda, arkasında sizi göremiyorsa, destekçisi değilseniz burada da bir sorun oluşur. Çünkü siz yakın arkadaşınızın sorunlarını çözmede ona destek olursunuz.
Seks evlilik sisteminde çok çok etkilidir. Sevişmeyen çiftler aynı evi paylaşmak zorunda kalana, aynı sorunları yaşamak zorunda kalan iki farklı insandır. Sevişen çiftler biz olabilme noktasında olan çiftlerdir. Ama seks nedir? Seks deyince aklımıza gelen o tek şey, tek başına seks değildir. O seksin aşamalarından bir tanesidir. Seks özel insanla yaşanabilecek her şeydir. Ona güzel şeyler söylemek de sekstir, el ele yürümek de, sarılmak da, öpüşmek de ve son aşama da. Bol bol seks yapmak evliliği ayakta tutan en önemli etkenlerdendir.
Paylaşılan Anlam: Çiftler farklı kültürlere ait olabilirler. Siyasi görüşlerden, dini inançlara, etnik kökenlerden, aile yapılarına, mutfak kültüründen, çocuk yetiştirme düşüncelerine kadar farklı düşünüyor olabilirler. Her şeyimizle aynı olan bir eş bulmak zor olsa gerek. Benzer bakış açılarına sahip olmak işi kolaylaştırabilir ama olmadığı durumlarda da ortak bir bakış açısı bulmak ve karşımızdakine saygı duymak gerekir. Söylemesi kolay olan ama uygulamada ciddi çabalar sarf etmeyi gerektiren bir durumdur. Evlilik böyle bir şeydir ve yapısal olarak onarılmadığı durumlarda sorunlarda kimin ne kadar haklı olduğunun önemi yoktur ve kişilere hiçbir şey kazandırmaz. Ve ciddi bir yatırım yapmak gerektirir evliliğe, birbirinizden ne zaman vazgeçerseniz, uğraşmayı ne zaman bırakırsanız, gene aynı aşamaya gelirsiniz. Eskisi gibi değil yani evliliği sürdürmek. Eskiden evlilik daha kolaydı, başladı mı bir şekilde giderdi ama artık öyle değil. Dünya değişti, siz de değişin. Dünya size ayak uydurmayacak, siz dünyaya ayak uyduracaksınız. Bu yazımda küçük görünen sorunlara ve nedenlere değindim. Aklınıza bu küçük sorunlar bir evliliği nasıl yıkabiliyor ki diye bir şey gelebilir. Atom bombası da küçüktür ama etkisi çok büyük, diyorum.