FARKLILIKLARI KABULLENMEK YA DA KABULLENMEMEK II
Yazar Mine Aktaş • Psikolog • 24 Kasım 2017 • Yorumlar:
Önceki yazımda farklılıklarla dolu bir dünyada benzeyerek ya da benzeterek yaşamaya çalışıyoruz, hem kendimize hem de sevdiklerimize hayatı çekilmez hale getiriyoruz, O halde ne yapmalıyız da hayatı çekilmez duruma getiren yıkıcı çatışmalardan, anlaşmazlıklardan kendimizi korumalıyız? Bu konuda sihirli bir reçete var mı? Bu soruların cevabını sonraki yazımda vereceğim demiştim…
Yıkıcı çatışmalar ve anlaşmazlıklardan korunmanın sihirli bir reçetesi ne yazık ki bu güne kadar yazılmadı… Ancak bununla birlikte bazı temel ilkelere uygun hareket edildiğinde farklılıkların, uzlaşma, dostluk, yaratıcılık ve sinerji ile sonuçlanmasının olanaklı olacağı birçok araştırma ile ortaya konuldu.
Farklılıklardan kavga değil de zenginlik yaratmanın ilk adımı, onu reddetmek yerine kabul etmektir… (Sanırım redetmek kabul etmekten daha kolay geliyor insanlara) Bunu farklılıkların doğanın ve onun en güçlü varlığı olan insanın temel özelliği olduğunu, farklılıkları yok etmenin insanları yok etmek anlamına geleceğini, bunun da mümkün olmadığını aklımızdan çıkarmayarak başarabiliriz... Bu noktada bir başka gerçeği daha hatırlamak işimizi kolaylaştırabilecektir… O da; bireysel farklılıklar karşısında başkasından değil de kendimizden sorumlu olduğumuz, dolayısıyla başkalarını değil de kendimizi değiştirmeye çaba göstermemizin daha doğru olacağıdır…
Kendimizi kontrol edebilme, değiştirebilmenin en kolay yolu; kendimizi ve farklılıklar karşısındaki tutumumuzu tanımaya çalışmaktır… Ben kimim? Nelerden hoşlanıyorum? Nelerden hoşlanmıyorum? Başkalarıyla ortak yanlarım neler?.. Onlardan ayrılan yanlarım neler?.. Başkalarından farklı olduğum konularla onlarla nasıl etkileşim içinde oluyorum?.. Farklı görüş ve düşünceler karşısında nasıl davranış gösteriyorum? Bu davranışlarımla hangi sonuçlara ulaşıyorum?.. Ulaştığım sonuçlar beni ne kadar mutlu ediyor?.. Karşımdaki insanı ne kadar mutlu ediyor? Beni ve çevremdekileri ne kadar rahatsız ediyor? Bu güne kadar farklılıklar karşısında gösterdiğim tutumların sonuçları neler oldu? vb. gibi soruları cevaplandırarak bunu başarabiliriz. Kendimizi ve farklılıklar karşısındaki tutumumuzu bilmemiz, bizi çoğu zaman farkında olmadan gösterdiğimiz yanlış ve ani tepkilerden koruyarak, farklılıklar karşısında daha akılcı davranmamıza yardım edecektir… Bu da farklılıklarla dolu bir dünyada mutlu olmayı başarabilmemizi kolaylaştıracaktır.
Eğer, evde anne ve babalar; okullarda öğretmen ve yöneticiler; işyerinde işgörenler ve patronlar; maçlarda izleyici, yollarda sürücü kısaca insanlar olarak kavgasız yaşamak ve mutlu olmayı istiyorsak; önce insan olduğumuzu ve dolayısıyla farklı olduğumuzu kabullenmeliyiz... Bireysel farklılıklara hoşgörüyle yaklaşmalıyız… Sonra da kendimizi bilmeliyiz. Yoksa mutluluğun yazılmış bir reçetesi henüz ne yazık ki bulunamadı.
Dostlukla…