Film Değerlendirme Yazısı: Hayat Var
Yazar Dilara Devecioğlu • Psikolog • 7 Haziran 2022 • Yorumlar:
Filmin adını baz alarak yapabileceğimiz tüm öngörüler, zannediyorum ki bu senaryo için çok iyimser kalırdı. 13-14 yaşlarında bir genç kız, Hayat, yatalak dedesi ve babasıyla bir yaşam sürmekte. Aynı evin içinde barınmaktan kasıtsa yaşamak, evet, üçü bir arada idare ediyor gibi görünüyorlar. Fakat işin perde arkasında, özellikle Hayat için, güçlüklerle dolu bir yaşantı var. Anne ve baba boşanmış, diğer deyişle parçalanmış bir ailenin meyvesi Hayat. Haftanın neredeyse her gününü babası ve dedesiyle yaşadığı evde geçirirken, bir gün ya da belki birkaç saat için de annesi ve yeni eşiyle birlikte kalıyor. Yeni doğmuş bir erkek evlat... Muhtemeldir, aynı evde yaşasalardı annesi, oğluyla ilgilenmesi için Hayat’ı bir hizmetçi gibi kullanırdı. Görüştükleri kısacık zaman diliminde bile, ‘’Kızım, versene mamasını!’’ ikazıyla, adeta bebeğe bakım vermekle yükümlü bir çalışan olduğunu hatırlatıyordu. Sert çıkışları bununla sınırlı kalmamıştı gördüğüm kadarıyla. Erinlik dönemine ilk adımı, adet görmeye başladığı gün, annesinin ‘’Kadın oldun!’’ diyerek bir tokat çarpması, seyir esnasında beni şoka uğrattı. Bu sürecin genç için daha anlamlı ve korkusuz, kaygısız ilerleyebilmesi adına, ebeveynlerin çok dikkatli, temkinli ve anlayışlı olması gerekir. Bir genç kızın büyüdüğüne şahitlik etmek, ana baba için çok anlamlı ve özel algılanmalıdır. Bu süreçte, uygun şekilde bilgi aktarımı ve sosyal destek ile gencin yaşayacağı kaygılar azaltılmalı; yaşanılan değişmelerin natürelliği ve herkesçe yaşanır olduğu bilgisi de ekstra sunulmalıdır.
Hayat’ın psikoseksüel gelişim evrelerinde bir takılma yaşadığını düşünmekle beraber, sıkça kameraya yansıyan birkaç kare ile bu fikri destekliyorum: Elini ağzına götürüp parmağını emdiği ve bir keresinde de bebek emziğini taktığını görüyoruz. Gelişim evrelerindeki bu aksaklık, sanıyorum yalnız bununla sınırlı değil. Bu genç kızın, sözlü ve sözsüz iletişimde yaşına nazaran geri dönük hal ve hareketler içerisinde olduğunu gözlemledim. Bu gerilikte, bizzat anne ve babanın payının olduğunun anlaşılması zor olmadı. Özellikle, her gün birlikte kısa süreli seyahat halinde olmalarına rağmen baba ile kızın güçlü bir iletişim kuramadıklarını gördük. İletişim kopukluğu yahut hiç denecek kadar az olması, Hayat’ın yaşına uygun kelime ve cümle tercihi ve tavır ve davranışlarındaki yansımayı etkilemiştir. 13-14 yaşlarında bir genç kızın üretebileceği ifadelerden yoksun, fakir bir dili vardır. Filmde, belki de yönetmenin vermek istediği mesajlarını kapsaması nedeniyle genç kız pek konuşturulmamıştır, konuştuğu sıralarda da üç beş kelimeden öte cümle kurmamıştır.
Hayat, sürekli televizyon karşısında, ebeveyn denetiminden mahrum, içi doldurulmamış bir yaşam sürmektedir. Anlaşılan, televizyondan öğrendiği şarkıları mırıldanıp, kendince melodiler kurarak keyiflenmektedir. Aynı zamanda, okul korosunda şarkı söylemektedir. Tüm bu hayat karmaşasının içinde, kendisine bir çıkış yolu arar gibi, film boyunca müzikten aldığı güçle ayakta durmuştur. İzlerken şaştığım bir diğer nokta, Hayat’ın dinlemekten keyif aldığı şarkıların yine yaşına yakışır olmamasıydı. Bu kez farklı olarak, yaşına hitap etmeyen, daha olgun şarkılar tercih ettiğini görüyoruz.
Kısa da olsa, yatalak dedeye birkaç söz ayırmak istiyorum. Hayat’ın üstüne gelişigüzel atılmış koca bir yük daha... Yalnız torunluk etmek, el öpüp su getirmekten ötesi olunca ‘’yük’’ diye adlandırmak absürt gelmesin kulağa. Yemek, içmek, yıkanmak türevi de dahil dedesinin tüm ihtiyaçlarını karşılıyor Hayat. Belki de bu yakınlıktan doğan ufak tefek benzerlikleri mevcut dede torunun. Agresif, huysuz, ağzı bozuk dede; aynen anne ve babanın genç kızda bıraktığı tahribat gibi başka oluklar oluşturuyor.
Değinmeden geçmemek lazım olan bir konu: cinsel taciz. Mahalle bakkalında yaşadığı talihsiz olay, anlaşılan Hayat için bir anlam taburesine oturamamış. Sonrasında, ikinci bir kez maruz kaldığını zannediyorum, tekrarlanan acı vaka, Hayat için daha anlaşılır olmaya başlıyor. Bu deneyimi, muhtemeldir ki korkunç bir anı olarak yerleşiyor. Gayriihtiyari, sandalla gezinen bir beye, ‘’Abi, benimle evlenir misin?’’ deyişindeki safça anlayışın altında, bu yolla kendini kurtarmak isteğinin yattığını anlıyorum.
Özetle, filmden çıkarılacak çok mesaj vardı. Görmekte zorlandığımız hayatlara ışık tutarak, bizi o hayatların içinden insanların yaşamlarına ortak etti. Bir genç kızın yaşadığı zorluklar, anne ve babanın kişinin çok yönlü gelişimindeki etkisi, kişinin bizzat kim olduğuna nasıl şekil verdikleri açıkça görülüyordu. Tüm bu olayların içinden sıyrılıp kendine yeni bir senaryo çizen Hayat, son sahnede görünen o ki, şimdi asıl kimliğini arayış çabasında!