GDO'lu ürünleri Kısırlık ile İlişkisi Var Mı?
Yazar Ali Süha Sönmez • Üreme Endokrinolojisi Ve İnfertilite Doktoru • 28 Aralık 2016 • Yorumlar:
GDO nedir?
“Genetiği Değiştirilmiş Organizma” kelimelerinin kısaltılmış şekli olan GDO
bir canlının kendi genetik mirasında var olmayan gen ya da genlerin canlıya
nakledilmesi ile oluşmuş organizmaya verilen addır. Günümüzde gen
teknolojileri pek çok alanda toplumsal hayatımıza yenilik ve kolaylık getiriyor olmakla
birlikte bizler genellikle GDO tanımını özellikle hububat, sebze, meyve gibi farklı besin
kaynaklarının dışarıdan gen nakledilmiş veya genlerinde değişiklik yapılmış hali olarak
tanıyoruz. Oysa bugün kısırlık tedavilerinde kullanılan hormonların bir kısmı bu teknoloji ile
üretiliyor, elma yerken veya süt içerken ayni zamanda gen teknolojisi sayesinde
aşılanabileceğimizi konuşuyoruz.
Besin üretiminde GDO uygulamalarının temel amacı günümüzde dış ortamdan çabuk
etkilenen besin kaynaklarının bu yöntem kullanılarak çevreden gelecek olumsuz koşullara ve
etkilere (virüs, bakteri, kurtçuk, böcek, sıcak, soğuk, don vs.) karşı daha dirençli hale
getirilmeleri ile verimliliğin arttırılması. Doğal olarak elde edilmek istenen amaç ise daha
fazla miktarda ve daha dayanıklı ürün elde edilmesi vasıtası ile besin maliyetini azaltmak,
dünyadaki mevcut ve gelecekte olası açlıkların önüne geçebilmek.
Diğer taraftan ilk GDO uygulamalarından günümüze 15 yıldan fazla süre geçmiş olmasına
karşın beklenen faydalarının ne kadarının gerçekleştiği halen tartışılan bir konu. Adı geçen
organizmaların üretiminde DNA teknolojileri kullanıldığından, organizma içerisine dışarıdan
nakledilen genler nedeniyle biyolojik çeşitlilik, türlere ait genetik miras ve doğal hayatın
devamlılığını tehdit ediyor oluşu veya bu genlerin ürünlerinin elde edilen besin maddesinin
tüketilmesi ile farklı organ ve sağlık problemlerine neden olabiliyor olmaları son yıllarda
ciddi bir tartışma konusu.
GDOlu besinlerin insan sağlığı üzerindeki olası etkileri
Her geçen gün GDOlu besinleri dost ya da düşman olarak gösteren pek çok makale ortaya
çıkıyor olmasına karşın insan sağlığı yönünden oluşan riskleri değerlendirebilecek çalışma
sayısı ne yazık ki son derece az. .Gerçekleştirilen bu çalışmaların da büyük bir kısmı deney
hayvanları ile gerçekleştirilmiş çalışmalar olduğundan ürünlerin insan üzerinde benzer bir etki
yapıp yapmayacağı da tam olarak bilinmemekte. Bununla birlikte GDOlu ürünler verilerek
beslenmiş deney hayvanlarında karaciğer, pankreas, böbrek gibi farklı organlarda problemler
gözlenebildiği bildiriliyor.
GDO’lu besinlerin kullanımı sonrasında oluşabileceği düşünülen potansiyel risklerin başında
dışarıdan eklenmiş veya değiştirilmiş genlerden elde edilen gen ürünlerinin oluşturabileceği
alerjik reaksiyonlar gelmekte. Bir diğer risk, özellikle GDO teknolojisinde kullanılan
antibiyotik genlerinin ürünün tüketimi sonrası bireyin sindirim sisteminde yer alan bakteriler
tarafından alınarak zararlı bakterilerin antibiyotiklere direnç kazanmaları. Ayrıca GDOlu
besinlerde istenilen gen ürününün arttırılması bazı durumlarda istenmeyen ve besin değeri
olmayan oluşumların da birikmesine sebep olabilmekte. Bazı çalışmalar özellikle doğada
bozulabilir olan tüketim öncesi yıkanarak uzaklaştırılabilen bazı tarımsal ilaçların gen
teknolojisi ile bitki içerisine sokulması ile genetik olarak üretilmesi nedeniyle yıkama ile
uzaklaştırılamadığını, bu nedenle yüksek miktarlarda tüketilmelerinin sağlık sorunları
yapabileceğini de vurgulamaktalar. Çalışmalarda belirtilen risk oranları düşük olsa da henüz
GDOlu besin üreticilerinden veya sektörden bu risklerin var olmadığını veya önemsiz
olduğunu belirten, belgeleyen kayda değer bir demeç veya çalışma mevcut değil.
GDO ve kısırlık: Bir bağlantı var mı?
İnsan sağlığı bakımından GDO kullanımı sonrası etkilenebileceği belirtilen bir diğer sistem
üreme sitemi. Geçmiş yıllarda yapılan çalışmalar GDOlu soya ile beslenen sığırlarda üreme
problemlerinin oluşabildiğini belirtiyorlar. Özellikle 2008 yılında Avusturya Hükümetinin
desteklediği bir çalışmada GDOlu ürünler ile beslenen farelerin kontrol grubunda bulunan ve
GDO içermeyen besinler verilen farelere kıyasla üreme kapasitelerinin ve yaşam sürelerinin
anlamlı olarak azaldığı belirtilmekte. İnsanda henüz GDOlu ürünlerin kısırlık üzerinde negatif
etkisinin gözlendiği bir çalışma bildirilmemiş olmakla birlikte olası etkileri üzerine genel
sağlık bilgileri kullanılarak yorum yapmak mümkün.
Üreme sistemimiz ve organlarımız iç ve dış ortamlardan gelecek etkilere karşı çok
hassaslardır. Bunun en güzel örnekleri kanser tedavisi sırasında kullanılan kemoterapi ve
radyoterapi ajanlarının kullanımı, yüksek miktarlarda alkol ve sigara kullanımı sonrasında
üreme hücrelerinde gözlenen bozulma ve kayıplardır. Dolayısı ile GDOlu besinler ile
normalden yüksek miktarlarda alınabilecek ve kanserojen veya alerjen etki gösterebilen dış
kaynaklı maddeler doğrudan üreme fonksiyonlarını etkileyebilirler. Her ne kadar kısırlık
belirli oranda anne ve babamızdan aldığımız genetik mirasımız ile ilgili olsa da, sağlıklı
üreme fonksiyonuna sahip olmanın sağlıklı beslenme ile doğrudan ilişkili olduğu artık bilinen
bir gerçek.
Dolayısı ile gen teknolojisi günümüzde pek çok alanda fayda sağlıyor olsa da günlük
beslenmede kullandığımız ürünlerin mümkün olduğu kadar doğal içerikli olmalarını seçmek
üreme sistemimiz açısından son derece önemli.
Yazar
Ali Süha Sönmez Kadın Hastalıkları Ve Doğum, Üreme Endokrinolojisi Ve İnfertilite Prof. Dr.
Randevu al Profili görüntüleyinYorumlar: (0)
Yazar
Ali Süha Sönmez
Kadın Hastalıkları Ve Doğum, Üreme Endokrinolojisi Ve İnfertilite Prof. Dr.