Gebeliğin İlk 3 Ayında Yaşanan Sorunlar ve Öneriler
Yazar Umut Dilek • Kadın Hastalıkları Ve Doğum Uzmanı • 28 Haziran 2021 • Yorumlar:
Bu dönemde karşılaşılan başlıca sorunlar arasında bulantı, kusmalar, kasık ağrısı, sık idrara çıkma, koku ve tat duygusunda değişiklikler, uykuya meyil ve unutkanlıktır.
Bulantı şikâyetleri özellikle sabah saatlerinde daha yoğun olabilir. Çoğunlukla kusma şikâyeti eşlik etmez. Ancak kusma düzenli beslenmeyi bozacak kadar şiddetli ve beraberinde kilo kaybı var ise mutlaka gebenin doktora başvurması gerekecektir. Sık olmayan kusma ve bulantı şikâyetleri varlığında genellikle beslenme önerileri ile çoğunlukla bu problemlerin üstesinden gelmek mümkündür. Örneğin sık aralıklarla az miktarda beslenme, kuru gıdalar (tuzlu kraker, grisini) tüketmek, sulu, yağlı, salçalı veya soslu gıdalardan kaçınmak, mutfağın iyi havalandırılması, bazen yemek yapmaktan kaçınmak alınabilecek basit önlemlerdir. Bulantı ve kusmanın şiddetli olduğu hallerde ancak doktor önerisi ve izni ile ilaç kullanılabilir.
Rahim içi gebelik olduğu saptanan, kanaması olmayan bir gebede müphem kasık ağrısı şikayetleri olabilir. Giderek şiddeti artmadıkça, belli bir bölgeye sınırlı olmadıkça ve periyodik bir ağrı olmadığı hallerde çoğunlukla önemli bir probleme bağlı değildir. Bunun aksi olduğu durumlarda vakit geçirmeden hekime başvurulmalıdır.
Sık idrara çıkma gebelerin en sık karşılaştığı sorunlardan biridir. Büyüyen gebe rahminin mesaneye baskısı, gebelikte yükselen bazı hormonlar, mesanenin idrar yapmayı takiben tam boşalamaması durumunda ortaya çıkar. İdrar yaparken yanma şikâyeti eşlik etmediği sürece idrar yolları ile ilgili bir probleme işaret etmez. Uykuya meyil ve unutkanlık gebelikte artan bazı hormonların sonucunda ortaya çıkan sorunlardır.
Gebeliğin tüm dönemlerinde olduğu gibi vajinal kanama, sınırlı giderek şiddeti artan karın ve kasık ağrısı, fışkırır tarzda kusmalar, idrar yaparken yanma bu dönemde de doktora başvurmayı gerektiren problemlerdendir.
GEBE İZLEMİ VE BAKIMI
Antenatal bakım veya gebe izlemi, ideal olarak gebeliğin planlanması ile başlayan ve doğuma kadar uzanan süreçte, gebenin olası tıbbi, ruhsal ve sosyal problemlerini önlemeyi; eğer ortaya çıkmışlarsa bunların tedavisini hedefler. Gebe izlemi ve bakımının başlıca amaçları, anne ve fetusun sağlık durumlarını belirlemek, gebelik haftasını doğru olarak saptamak, gebelik komplikasyonları yol açabilecek olası ve kaçınılabilir riskleri belirlemek ve bunları düzeltmek, anneyi gebeliğe, doğuma ve emzirme sürecine hazırlamaktır.
Gebelik Öncesi Muayene
İdeal olan gebelik planlayan bir çiftin, gebelik öncesinde hekime başvurmasıdır. Özellikle şeker hastalığı, astım, hipertansiyon, epilepsi (Sara), tiroid hastalıkları (Guatır) gibi hastalığın kontrolünün gebelik seyrini belirlediği problemlerde bu ilk başvuru önem kazanmaktadır. Yine gebelik öncesinde başvuru ile kusurlu doğumlara yol açabilecek kan sulandırıcılar, hipertansiyon ilaçları bazı yağda eriyen vitaminler, epilepsi ilaçlarının, daha güvenli ilaçlarla değiştirilmeleri söz konusu olabilir. Bu dönemde rubella (kızamıkçık), hepatit B için bağışıklığı olmayan kadınlar aşılanabilir. Gebelik planlayan kadınlara folik asit desteği başlanmalıdır. Gebelik planlayan kadın adet gecikmesinin olması durumunda doktora başvurmalıdır.
İlk Gebelik Muayenesi; adet gecikmesini takiben ilk 6-8 hafta içinde yapılmalıdır. İlk muayenede;
a-Gebeliğin tanısı
*İdrar ve kanda gebelik testleri
b-Gebelik haftasının belirlenmesi,
c-Genel fizik muayene,
*Boy
*Kilo
*Kan basıncı
*Sistemik muayene
*Jinekolojik muayene ve smear alınması.
d-Laboratuar testleri
*Tam kan sayımı,
*İdrar incelemeleri ve idrar kültürü,
*Kan grubu,
*Rubella (Kızamıkçık), Hepatit B ve C, Sifiliz taraması
Gebelik takip muayenelerinin sıklığı aşağıda gösterilmiştir.
İlk muayene adet rötarını takiben ilk 6-8 hafta içinde yapılmalıdır. Bundan sonra, 32. gebelik haftasına kadar aylık, 32-36. gebelik haftaları arasında 2 haftada bir ve 36. gebelik haftasından sonra haftalık gebelik kontrolleri yapılmalıdır.
Gebelik İzleminde Düzenli Olarak Yapılması Gereken Muayeneler
Her muayenede, bebeğin büyüme ve iyilik hali, anne sağlığı, olası risklerin belirlenmesi, tarama testleri, koruyucu hekimlik kapsamında aşılama uygulamaları yapılmalıdır.
Arteryel Kan Basıncının Öçümü: En az 20 dakikalık bir dinlenme sonrası tercihan sağ koldan ve sağ kol kalp düzeyinde iken ölçülmelidir.
Vücut Ağırlığının Ölçülmesi: Gebelerin kilo alım seyrinin belirlenmesi gereklidir. Özellikle gebeliğin son 12-14 haftalık döneminde haftalık kilo alımının 1 kg’ dan daha fazla olması gebelikte hipertansif bozukluklar için uyarıcı olabilir.
Fundus-Pubis Ölçümleri: Onaltı-32. gebelik haftaları arasında fundus yani rahmin tepe noktasının yüksekliği gebelik haftası gösterir. Ancak doğru ölçüm yapılabilmesi için ölçümler öncesinde mesane boş olmalıdır.
Fetal (Bebeğin) Kalp Atımları: 18-20 gebelik haftasından itibaren fetoskop adı verilen özel araçlar ile anne karnındaki bir bebeğin kalp atımları saptanabilir. Normal bir fetüsde kalp atım sayısı 120-160 atım/dk arsında değişmektedir,
Leopold Manevraları: Miadında gebeliklerde fetusun duruşu, doğum yoluna girip girmediğinin saptanması için kullanılır.
TARAMA TESTLERİ
Tarama testleri, herhangi bir risk faktörü olmayan gebelere uygulanan testlerdir. Tarama testleri ile yüksek riskli olduğu saptanan gebelere kesin tanı testleri uygulanır. Benzer şekilde yüksek risk grubu olan (Örneğin geçmiş gebeliklerinde anomalili bebek doğurmuş ailesinde kalıtsal geçiş gösteren hastalık öyküsü olan, birinci derece akrabalarında şeker hastalığı öyküsü, anne ve/veya babadan birinin kalıtsal bir kan hastalığına sahip olduğu ya da taşıyıcı olduğu durumlarda) gebelerde tarama testleri ile vakit kaybetmeksizin tanı testlerine başvurulur. Gebelikte rutin uygulamaya giren başlıca tarama testleri, ilk başvuruda istenen idrar incelemeleri ve bazı özel enfeksiyon ajanları (Hepatit B ve C, Toksoplazma, kızamıkçık veya sfiliz) için bağışıklığın araştırıldığı kan testleridir. Bunların dışında anöploidi (Down Sendromu, Trizomi 13 veya 18, Turner Sendromu) adı verilen genetik problemlerin (kromozom sayısının normalin daha az veya fazla olduğu) taraması için çeşitli testler kullanılmaktadır. Bunlardan en fazla bilineni ilk trimester tarama testidir (ikili test). 24-28. gebelik haftalarında kliniğimizde izlenen tüm gebelere önerdiğimiz glukoz (şeker) yükleme testi takiplerde kullandığımız testlerden biridir.
İkili Test
11-14. Gebelik haftası arasında yapılan bir tarama testidir. Anne kanında ölçülen bazı hormon değerleri, ultrasonografik ölçümler ve anne yaşının dikkate alındığı bir tarama testidir. Ultrasonografik olarak ölçülen nukal saydamlık (ense saydamlığı, NT) ölçümü bu tarama testinin olmazsa olmaz bir parçasıdır.
Anne Kanında Hücre Dışı DNA Testleri
Onuncu gebelik haftasından itibaren uygulanabilir. Down sendromu, trizomi 13 ve 18’in taraması için yapılan bir ileri tarama testidir. Pozitif olması durumunda şüpheli bulgular amniyosentez (AS) gibi geleneksel bir genetik tanı yöntemiyle elde edilen hücrelerde kromozom analizi ile doğrulanmalıdır. Bu nedenle yöntem tarama testi olarak kabul edilerek “non-invasive prenatal test” (NIPT) olarak adlandırılmaktadır.
NIPT, genel olarak Trizomi 21 (T21), Trizomi 18 (T18), Trizomi 13 (T13) gibi daha sık görülen kromozom anomalileri için tarama testi olarak kullanılmaktadır.
Gebelikte Eser Element ve Vitamin Desteği
İdeal olarak gebelik planlanması ile beraber günlük 0,4 mg folik asitin anne adayına verilmesi gereklidir. Bu folik asit desteği 12. gebelik haftasına kadar devam etmelidir. Folik asit desteği nöral tüp defekti (beyin ve omurilik anomalisi) öyküsü olanlar, antiepileptik ilaç kullanan kadınlarda daha fazla önem kazanmaktadır. İlk trimesterin bitmesi ile vitamin D desteğine başlanmalı ve doğumdan sonra 12. Haftaya kadar devam edilmelidir. Benzer şekilde gebelerin 16-20. gebelik haftasından itibaren 30-60 mg elementer demir içeren demir preparatları alması ve doğumdan sonraki 3. aya kadar devam etmesi gereklidir.
Gebelikte Aşılama
Gebelikte canlı viral aşılar uygulanmamalıdır. Tifo ve sarı ateş gibi enfeksiyonlara karşı yapılan aşılar risk-fayda oranı dikkate alınarak uygulanmalıdır. İnfluenza (mevsimsel grip) aşısı 1. trimesterden sonra uygulanabilir, Ekim ve Kasım aylarında yapılmaya başlanmalı, Aralık ayının sonuna kadar aşılama işlemleri tamamlanmalıdır. Kuduz, tetanoz aşısının toksoidinin, hepatit A ve B aşılarının, kapsül aşılarının (meningokok, pnömokok ve H. İnfluenza aşıları) uygulanma şartları gebelik öncesi ile aynıdır. Bunlar içinden tetanoz aşısı difteri aşısı ile beraber gebeliğin 20. Haftasından başlanarak 4 hafta ara ile uygulanan toplam iki doz şeklinde gebelere uygulanmalıdır. Doğum sonrasında belirlenen aralıklar uygulanarak aşılama şeması tamamlanmalıdır.
Gebe İzlemi Sırasında Sık Sorulan Sorular
a.Egzersiz: Gebelik sırasına egzersiz kısıtlamasına gerek yoktur. Ancak gebede ve fetüste yaralanmaya neden olabilecek sporların yapılması önerilmez. Gebelik öncesinde düzenli egzersiz yapan hastaya bunları gebelikte de devam ettirmesi önerilebilir. Gebeler yürüyüş, hafif tempoda koşu (son dönemler hariç), yüzme gibi sporlar yapabilir. Ancak egzersiz, kilo kontrolü için yapılmamalıdır.
Gebelikte egzersiz uygulamalarının rölatif kontrendikasyonları aşağıdadır;
-
Vajinal kanama,
-
Erken doğum tehdidi,
-
Rahim ağzı yetersizliği
-
Su gelmesi
-
Preeklampsi
-
Erken doğum için risk faktörlerinin varlığı.
b.Seyahat: Genel sağlık veya gebelik seyri ile ilgili bir problem olmadıkça, gebeliğin 36. haftasına kadar uçak yolculuğu mümkündür. Otomobillerde emniyet kemerlerinin kaza sırasında fetal yaralanma sıklığını arttırdığına dair somut bir veri yoktur. Trafik kazalarında fetus (bebek) ölümünün en önemli nedeni emniyet kemerlerine bağlı travma değil, anne ölümüdür. Emniyet kemerleri gebenin karnının üst kesiminden ve teğet ve kalça seviyesinde vücut eksenine dik olacak şekilde takılmalıdır. Otomobillerde kaza sırasında hava yastıklarının açılmasının anne ve fetus üzerinde olumsuz etkisi yoktur.
c. Alkol ve Sigara: Fetal alkol sendromu ve büyüme geriliği alkol ve sigaranın bilinen olumsuz etkileridir. Bu nedenle her ikisi de gebelik sırasında kesinlikle kullanılmamalıdır.
d. Konstipasyon (Kabızlık): Gebelikte kabızlığa eğilim artmaktadır. Kabızlık ve buna bağlı anüs bölgesinde çatlaklar ve hemoroitler gebenin yaşam kalitesini bozabilir. Kimi zaman kanamaya yol açabilir. Oturma banyoları, diyette posalı gıdaların tüketiminin arttırılması, günlük sıvı alımının arttırılması bu şikâyetleri azaltacaktır. Bunlara rağmen şikâyetlerinizin devamı durumunda doktorunuza başvurmanız önerilir.
e.Bulantı ve Kusma: Gebeliğin 14. haftasına kadar bulantı ve kusma olgularda sık izlenen şikayetlerdir. Bu haftadan sonra devam eden ve inatçı kusmalar varlığında altta yatan organik nedenler araştırılmalıdır.
f.Sırt Ağrıları: Gebelerin yaklaşık % 50’ sinde bel ve sırt ağrıları izlenebilir. Sırt ağrıları, yerden bir cisim alınırken artıyorsa hastalara çömelerek almaları veya otururken ortaya çıkıyorsa yastık desteği kullanmaları önerilebilir. Şiddetli sırt ve bel ağrılarında ortopedik nedenler dışlanmamalıdır.
g. Reflü ve Regürjitasyon: Gebelerin yemek sonrasında yediklerinin yemek borularına geri gelerek yanma ve ağrıya yol açtıkların sıklıkla şikâyet ederler. Ortaya çıkan bu şikâyete reflü adı verilmektedir. Reflü şikâyeti esas olarak ortaya çıkan bazı fizyolojik değişikliklerin sonucudur. Sık aralıklar ile beslenme ve sırt üstü yatmaktan kaçınma şikâyetlerin sıklığını azaltacaktır. Yanma şikâyetlerinin eşlik ettiği gebelerde ilaçlar tedavide yardımcıdır.
h. Lökore (Akıntı):
ı.Cinsellik: Gebelikte; erken doğum tehdidi, plasenta previa totalis (Bebeğin eşinin önde olması), düşük tehdidi, rahim ağzı yetmezliği ve buna bağlı gebelik kaybı öyküsü olmadıkça, 36. gebelik haftasına kadar çiftler cinsel ilişkide bulanabilirler. Doğum sonrasında tekrar cinsel aktiviteye başlama zamanı tartışmalıdır. Doğumu takiben ilk 2 haftada cinsel ilişki kesinlikle önerilmez. Genellikle doğumu takiben 4-6 hafta sonra cinsel ilişkiye başlanması önerilir.
i.Diş Tedavisi: Gebelik sırasında dolgu, kanal tedavisi, diş çekimi gibi diş tedavileri uygulanabilir.
j:Emzirme ve Gebelikten Korunma: Emzirme, adet görmeyen ve bebeğini sadece anne sütü ile düzenli olarak besleyen kadınlarda yumurtlamayı baskılaması nedeni ile kadında gebelikten korunmayı ilk 3 ay % 96 sağlamakla beraber 3. aydan itibaren başka bir yöntem istenmeyen gebeliklerin önlenmesi amacıyla kullanılmalıdır.
GEBELİKTE ULTRASONOGRAFİ
İnceleme sırasında X-ışını (Röntgen ışınları) kullanılmaz, ses dalgalarından yararlanılır. Ultrasonografi teknolojisindeki gelişmeler hem inceleme süresini kısaltmış, hem görüntü kalitesini arttırmış olup günümüzde gelişmiş ultrasonografi sistemleri ile gerçek zamanlı 3 boyutlu incelemeler yapılabilmektedir. Bütün bunlara rağmen, 2 boyutlu gerçek zamanlı ultrasonografik incelemeler, halen günümüzde ultrasonografi ile saptanan anomalilerin % 90-95’ ini tespit etmemizi sağlamaktadır. Ultrasonografiden gebelikte, embriyo ve fetüsün yapısal değerlendirilmesinde, büyüme ve gelişmesinin izlenmesinde, bebeğe giden kan akımının incelenmesinde, fetal iyilik halinin değerlendirilmesinde yararlanılmaktadır. Gebelikte kaç kez ultrasonografik inceleme yapılması gerektiği tartışmalıdır. Her gebelik muayenesinde ultrasonografik inceleme yapılmasının gebelik seyri üzerine olumlu etkisi saptanamamıştır. İdeal olarak gebeliğin 12-14. haftasına kadar bir kez, 17-24. haftaları arasında bir kez ve 28-34. gebelik haftaları arasında bir kez yapılması önerilir. Bu önerilen ultrasonografik inceleme sıklığı düşük riskli gebelikler için olup yüksek riskli gebeliklerde bu sıklık arttırılabilir. Bu incelemelerden ilki gebelik haftasını belirlemek, çoğul gebelikler varsa bunların erken dönemde saptanması, ilk trimester tarama testlerinin (11-14. gebelik haftalarında uygulanan ikili test) önemli bir bileşeni olan ense saydamlığı (NT) ölçümüne yardımcı olarak uygulanabilir. 17–24. gebelik haftaları arasında yapılan ultrasonografi; fetal büyümenin değerlendirilmesi, yapısal bir anomalinin olup olmadığının incelenmesinde yardımcı olur. Son dönem ultrasonografik inceleme ile büyüme değerlendirilir. Gebeliğin yüksek riskli oluşuna göre inceleme sıklığı arttırılabilir. Unutulmaması gereken nokta ultrasonografinin de yanılma payı olduğu, incelemede bir anomali saptanmamasının, yüzde yüz sorunsuz bir gebeliğe işaret etmeyeceğidir.
GEBELİKTE YAPILABİLECEK EGZERSİZ TÜRLERİ
Yürüme: Yürüme ve vücudu zorlamadan hızlı adım yürüme gebelik için en uygun olan egzersiz olarak kabul edilebilir. İlk kez gebelik döneminde egzersiz yapmaya karara vermiş bir anne adayı için en güvenli egzersiz türü yürümedir.
Yüzme: Gebelikte yapılabilecek en iyi sporlardan biri de yüzmedir. Suyun belli bir kaldırma gücü olduğundan anne adayını zorlamayan bir spor türüdür. Yüzme, tüm vücut kaslarını çalıştıran ve geliştiren bir spordur. Yüzmek için havuzlardan faydalanabileceği gibi denizden de faydalanılabilir. Yüzülecek su temiz olmasıdır. Yaralanma riski ve karnınızın üstüne düşme riski nedeniyle suya atlamaktan kaçınmalı ve uzun süre nefessiz kalarak suyun dibinden gitme gibi aktivitelerden gebelik döneminde uzak durulmalıdır.
Jogging ("yavaş tempolu koşu"): Gebelikte yürüme gibi koşma da iyi bir spordur. Koşu esnasında rahat ve mevsime uygun kıyafetler giymek, nabız ve solunum hızına göre koşma hız ve süresi iyi bir şekilde ayarlanmalıdır.
Bisiklete binme: Özellikle birinci trimester (ilk üç aylık dönem) sonrasında ev dışında bisiklete binme uygun olmayabilir.
Gebelikte egzersiz yaparken dikkat edilmesi gerekenler
1. Gebelikte egzersiz yapmayı düşünen bir anne adayı bunu mutlaka doktoruna iletmeli ve doktorunun muhtemel kısıtlamalarına uymalıdır. Daha önceden erken doğum yapmış, ya da önceki gebeliklerinde değişik sorunlar yaşamış anne adaylarında egzersizin kısıtlanması veya niteliklerinin iyi bir şekilde ayarlanması gerekir. Egzersiz yapan bir anne adayı beslenmesine dikkat etmelidir. Düzenli egzersizde doğal olarak günlük kalori ve sıvı ihtiyacı artar. Günlük alınması gereken sıvı miktarı mevsimsel ve iklimsel özelliklere göre değişmekle beraber günde 8-12 su bardağı sıvı alınmalıdır. Egzersiz esnasında yapılan egzersizin niteliklerine uygun, mevsimle uyumlu kıyafetler giyilmelidir.
2. Düzenli olarak egzersiz yapmaya karar verildiyse bunun için zaman ayırılması gereklidir. Fırsat buldukça yapılan egzersizler amacına ulaşmazlar. Herhangi bir sağlık problemi olmayan bir anne adayı haftada 3-5 kez, 20-30 dakika devam eden ve yorucu olmayan egzersizler uygulayabilir. Egzersiz asla kilo alımını kısıtlamak için yapılmamalıdır.
3. Egzersiz yaparken normal bir şekilde konuşmaya devam edilemiyorsa, yani nefes nefese kalınıyorsa, egzersiz vücudunuzu zorluyor demektir. Yapılan egzersizin ağırlığı, normal konuşmaya devam edebilecek şekilde düzenlenmelidir. Nabız hızı egzersiz yaparken dakikada 140'ı geçmemelidir. Egzersize başlamadan önce 5 dakika boyunca yürüme ve hafif gerilme egzersizleriyle ısınma yapılması önerilir. Egzersize son verirken de yine birden değil, egzersizin şiddetini yavaş yavaş azaltarak egzersiz bitirilmelidir.
4. Gebelik ilerledikçe anne adayının ağırlık merkezi önemli değişiklikler gösterir. Denge buna bağlı olarak gebelik öncesi döneme göre daha zor sağlanır. Bu yüzden özellikle gebeliğin ikinci yarısından itibaren denge daha kolay kaybedilebilir. Gebeliğin en erken dönemlerinden itibaren vücudun tüm eklemlerinde esneklik artar. Egzersiz yaparken eklemlerinizi aşırı zorlamamaya dikkat etmeli ve ani hareketlerden kaçınılmalıdır.
10. Egzersiz yaparken yatar pozisyondan ayağa kalkma esnasında dikkatli olmalısınız. Gebelik döneminde ani ayağa kalkma tansiyonun aniden belirgin olarak düşmesine neden olabilir. Yavaş yavaş ve bir yerden destek alarak kalkmalısınız.
11. Şu durumlarda egzersiz kesilmeli ve doktora başvurulmalıdır:
Ani başlayan karın ağrısı, uterusta kasılmalar, bebek hareketlerinin durması ve yeterli istirahat edilmesine rağmen geri dönmemesi, kanama, baş dönmesi, görme bozuklukları, nefes darlığı, çarpıntı, taşikardinin (nabzın ileri derecede hızlanması) istirahatla normale dönmemesi, şiddetli bel ağrısı, pubik bölgede (leğen kemiğinizin karnınızın en alt kısmında yer alan bölge) ağrı ve yürüme zorluğu.
Gebelikte yapılması uygun olmayan egzersiz türleri
Kural olarak uterusa direkt darbe gelme riski olan egzersiz türlerinden (topla yapılan spor türleri gibi), düşerek yaralanma riskini artıran spor türlerinden (kayak, su kayağı, sörf, bisiklete binme, ata binme, atlama sporları gibi), karın içi basıncını artıran spor türlerinden (ağır kaldırma gibi), eklemlerde aşırı hareketlere ve kas ve bağlarda aşırı gerilmeye yol açan spor türlerinden (aletli jimnastik, aletsiz zorlamalı jimnastik gibi) ve vücudun aşırı ısınmasına ve kalbin fazla çalışmasına neden olan egzersiz türlerinden (hızlı koşu, uzun süreli devam eden egzersiz türleri gibi) kaçınılmalıdır.