Gebelik ve Koronavirüs
Yazar Banu Göker Özdemir • Kadın Hastalıkları Ve Doğum Uzmanı • 15 Mayıs 2020 • Yorumlar:
2019 yılının son günlerinde Çin ‘in Wuhan bölgesinde ilk başlarda tam tespit edilemeyen ‘ garip bir hastalık ‘ olarak başlayan olayın, çok geçmeden Coronavirus ailesine ait yeni bir tip virüsün tetiklediği bir enfeksiyon olduğu tespit edilmiştir. İlk defa deniz ürünleri satan bir yerden insana geçtiği düşünülen bu yeni tür virus , başta Çin olmak üzere çok kısa bir sürede neredeyse tüm dünyaya öngörülemeyen bir hızla yayılmıştır.
İnsanlarda basit soğuk algınlığından Ciddi Akut Solunum Yetmezliği Sendromu’na ( SARS ve MERS) neden olan bu yeni tip virus 11.02. 2020 tarihinde Dünya Sağlık Örgütü tarafından Coronavirus 2019 ‘un kısaltması olarak Covid-19 ismini almıştır. Ardından 11. 03. 2020’de yine Dünya Sağlık Örgütü tarafından Covid-19 hastalığı ,en basit anlatımıyla dünyada eş zamanlı çok fazla sayıda insanı tehdit edilen hastalıklara verilen durum olan pandemiyi ilan etmiştir. İlk başladığı günden günümüze artan hızla devam eden bu pandemide, gerçek zamanlı istatistikleri sağlayan güvenilir referans bir web sitesi olan Worldometers ‘a göre bugün ( 11.Nisan.2020) tüm dünyada 1.727.602 vaka ve buna bağlı 105,722 ölüm bulunmaktadır.
Hastalığa neyin neden olduğunun ve nasıl yayıldığının hemen anlaşılamamış olması yetersiz izolasyona neden olmuştur. Hastalığın basit bir gripten öte ölüme neden olabilecek ciddi bir durum olduğunun idrak edilmesinin zaman alması nedeni ile grafiklerde rakamlar hızla yükselmeye devam etmektedir. Henüz kanıtlanmış bir aşının olmaması, tedaviyi yürütecek yeterli sayıda sağlık ekibinin, hastanenin, yatağın , yoğun bakım ve solunum destek cihazının bulunmaması nedeni tüm dünya pandemiye bir anlamda hazırlıksız yakalanmış ,kısa sürede paniğe ve kaosa neden olmuştur.
Bu kaotik durumun belirsizliği de anne adaylarında doğal olarak strese ve kaygıya yol açmaktadır. Bununla birlikte sosyal medyadaki bilgi kirlilikleri kaygıyı daha da arttırmaktadır.
Hazırlıksız yakalanılmasına rağmen deneyimlerin, verilerin ve yeni bilgilerin tüm dünyada çok hızlı bir şekilde paylaşılması hastalığın önlenmesi ve tedavisinde de hızlı ilerlemeye olanak sağlamaktadır.
1. Covid -19’un düşük, ölü doğum , doğumsal anomaliler gibi kötü gebelik sonuçlarına neden olup olmadığına dair yeterli bilgimiz yoktur. Veriler az olmakla beraber Covid-19’un anne karnındaki bebeğe geçtiğine dair bulgu yoktur. Şimdiye kadar plasenta, amnios sıvısı ve anne sütünde Covid-19 tespit edilmemiş olmakla birlikte muhtemelen doğum sonrası kişiden kişiye temas nedeni ile yenidoğan döneminde saptanmış az sayıda Covid-19 vakaları bulunmaktadır.
2.Covid-19’un gebelerde daha ciddi hastalığa yol açıp açmadığı henüz netliğe kavuşmamakla beraber mevcut veriler hastalığın ciddi seyretme oranının gebelerde normal popülasyona göre daha yüksek olmadığını göstermektedir. Yine de gebelerin vücudunda ve bağışıklık sitemlerinde meydana gelen değişiklikler nedeni ile korunmaya ve izolasyona çok daha fazla dikkat etmeleri gerekmektedir.
3. Ateş, öksürük,nefes darlığı gibi şikayetleri olan gebelerin mutlaka bir sağlık merkezine başvurması gereklidir. Özellikle ilk 3 ayda gelişen yüksek ateş fetüs üzerinde olumsuz bir etkiye neden olabilmektedir. Bu merkezlerde gebelere test yapılması için öncelik tanınmalıdır. Gerekli görüldüğü durumlarda karın korumalı bir şekilde akciğer BT ( bilgisayarlı tomografi) çekilebilir.
3. Covid-19 tanısı alan veya şüphesi olan gebelerde doğumun şekli hasta olmayan gebelerle aynı şekilde tıbbi gerekliler doğrultusunda planlanmalıdır. Covid 19 pozitif olması bir sezaryen gerekliliği oluşturmamaktadır. Pandeminin yayılmasının yarattığı kaygı nedeniyle sağlıklı gebelerin isteğe bağlı miadından önce doğurtulması yanlış bir yaklaşımdır.
4. Covid-19 tanısı almış veya şüphesi olan bir gebenin doğum belirtileri başladığında mümkünse önceden doğum yapacağı yere bildirmesi gerekir. Bu doğumu gerçekleştirecek ekibin gerekli koruyucu ekipmanları ve özel odayı hazırlamaları için süre sağlar. Doğum eylemi başlayan gebeyi mutlaka anestezi doktorunun değerlendirmesi gereklidir. Olası bir acil sezaryen operasyonu için önceden hazırlık yapılmış olmasına olanak sağlar. Sezaryen gerekli olduğu hallerde genel anestezi yerine epidural/ spinal anestezi tercih edilmelidir. Hasta olmayan gebelerinde yayılımı en aza indirmesi için doğum için hastaneye yattıklarında yanlarında sadece bir refakatçi olması ve bu kişinin değişmemesi gereklidir. Gebenin ve refakatçinin cerrahi maske takması gerekmektedir.
5. Sınırlı sayıda yayınlarda anne sütünde Covid-19 tespit edilmediği bildirilmiştir, ama anne sütünden geçiş olmadığını net bir şekilde söylemek için daha çok veriye ihtiyaç vardır. Covid-19 pozitif olan bir annede emzirme kararı kendisine bırakılmaktadır. Eğer annenin genel durumu uygunsa eller uygun bir şekilde yıkanıp dezenfekte edildikten sonra maske giyerek emzirebilir. Annenin genel durumu uygun değilse ve yine de anne sütü verilmek isteniyorsa uygun koşullarda yıkanıp dezenfekte edilmiş pompa ile süt sağılıp yenidoğan bebeğe verilebilir. Bu aşamada bebeğe sütü verecek kişinin veya sağlıkçının annenin bakımını üstlenen birisi olmaması önerilmektedir.
Bugüne kadar gebelik ve emzirme dönemine ait bilgilerimiz bu kadarı ile sınırlıdır. Covid-19 ‘un uzun dönemde etkileri olup olmadığı önümüzdeki günlerde aydınlanacaktır.
Tüm toplumun doğru bilgilendirilmesi, sosyal medya üzerindeki yanlış bilgilerin yayılımının önlenmesi ve her bireyin izolasyonun ve sosyal mesafenin önemini çok iyi anlaması ile pandeminin sona ermesi ümit edilmektedir.
Akut dönem atlatıldıktan sonra Covid-19 ile ilgili bilimsel çalışmalar devam edecektir mutlak, bununla birlikte bireyler olarak herbirimizin Covid-19 ‘un dünyaya ve insanlığa verdiği mesajı çok iyi değerlendirmesi ve anlaması gerekmektedir.