Gebelikte Annenin Psikolojisi Neden Önemlidir?

Yazar Yiğit Çepe • 19 Eylül 2024 • Yorumlar:

Gebelik veya hamilelik bilimsel açıdan cinsel ilişki sırasında kadın yumurtasının erkek üreme hücresi spermle döllenmesiyle başlayan süreç şeklinde tanımlanır. Ve ardından 37/40 haftayla devam eder. Gebeliğe yüzeysel baktığımızda ortada 1 kadın ve 1 erkeğin ilişkisiyle başlayıp kadının doğurmasıyla sone eren bir olay olarak ele alırız. Fakat sadece bakmayı bırakıp gerçekten görmek istediğimizde gebeliğin altında annenin yaşadığı stresler, türlü türlü psikolojik olgular veya babanın anne üzerindeki bütün yükü sırtladığı zamanlar, heyecanlı bekleyişleri görebiliriz.

Anne üzerinden gebelik sürecini incelersek; kadınlar hamilelik ve doğum sonrası dönemde fizyolojik, psikolojik ve sosyal hayatta değişiklikler yaşarlar. Bazı kadınlar için gebelik dönemi, bazıları için doğum sonrası ya da hamile kalmaya çalışma süresi zor bir süreç haline gelmektedir. Bu dönemler önemli psikolojik sorunların ortaya çıktığı kritik dönemlerdir. Kendini gösteren psikolojik sıkıntılar göz ardı edilmemeli, halı altına süpürülmemelidir. ‘Zaten kadın hamile 2 can taşıyor bunlar çok normal’ gibi görüşler çok yanlıştır. Bir uzmanla görüşülüp duruma uygun hareket edilmelidir. Gebelik veya doğum sonrası dönemde teşhisi konan rahatsızlıklar hem anne hem bebek için oldukça önemlidir. Annenin yaşadığı ufak bir kalp kırıklığı bebeği etkileyebilir. Bu tür ufak problemlerin ciddi boyuta ulaşmaması için anne ve baba bilinçli davranmalıdır. Gebelik sırasında görülebilecek ruh sağlığı problemlerini ayırt edebilmeli ve bu konuda farkındalığın artmasını sağlamalıyız.

Peki, hamilelik dönemde yaşanan psikolojik rahatsızlıklara baktığımızda  bunların içerisinde neler var? Biyopsikososyal değişimlerin yoğun olarak  yaşandığı gebelik ve doğum sonrası dönemde; anksiyete bozukluğu, depresyon,  şizofrenlik, bipolar gibi psikiyatrik hastalıklar yoğun olarak görülür. Daha basit  bir bakış açısıyla bakarsak kadının gebe olmadığı zaman umursamayacağı bir  şeyi hamilelikte büyütmesi, basit bir olaya çok çabuk kırılması, ağlaması gibi  tepkiler görebiliriz. Bu tepkiler kadınların hamilelik süreçlerinde hormon  salgısını yükselterek bebeğin hissetmesini sağlar. Depresyon, bireylerin kendini  psikolojik olarak iyi hissetmediği, çok uzun süreler devam edebilen ve günlük hayatı  etkileyen psikolojik bir rahatsızlıktır. Hamilelik döneminde yaşanan depresyonu  normal bir döneme göre kıyaslarsak şiddeti daha fazla ve iyileşmesi daha zordur.  Görülme sıklığı önceden yaşanmış bir depresyon öyküsüne, evlilik problemlerine,  sosyal desteğin az olmasına ve alkol sigara kullanımına göre değişkenlik gösterir.  

Annenin depresyonda olduğunu anlayıp anlamamıza yardımcı olabilecek depresyon  belirtileri şunlardır: Uyku ve iştahta ciddi değişiklikler, duygulanım dalgalanmaları,  konsantrasyon yetersizliği, tahammülsüzleşmedir. Yapılan araştırmalara göre  depresyonda olan annenin ebeden yardım almadığı ve öz bakımına dikkat  etmediği gözlemlenmiştir. Gebelikte yaşanan depresyonda, depresyonun  önlenmesi ya da en aza indirilmesinde ebe kilit görevi görmektedir. 

Anksiyete bozukluğu; iç sıkıntı, kaygı gibi kelimelerle ifade edilen ve hastayı  tehdit eden, huzursuz olma ve korku duyma duyusudur.  

 Doğum anksiyetesi; anksiyetenin 5 alt başlığından biridir. Düşük eğitim düzeyi,  mutsuz evlilik, tıbbi koşul yetersizliği gibi olgular hamilelikte anksiyetenin  yaşanmasında birincil sebeplerdir. Normal bir hamilelik geçiren anneye kıyasla  anksiyete yaşayan bir anne daha fazla mide bulantısı, baş dönmesi, sırt ağrısı gibi  somatik problemleri yaşarlar. Tedavi edilmemiş ya da önemsiz görülmüş anksiyetenin  yenidoğan üzerinde düşük doğum ağırlığı ve prematüre doğum gibi olumsuz etkileri  vardır.  

Depresyon ve anksiyete bozukluğuna nazaran daha az yaşanan bipolar bozukluğun  çıkma olasılığı düşüktür. Bipolar geçmişi olan bir annenin gebelikte bipolar atağı  geçirme ihtimali vardır. Ama hiç yokken hamilelikte bipolar olma durumu çok azdır.  Bu psikolojik sorunlar gebelikte olduğu gibi postpartum dönemde de ortaya çıkabilir.  Bu yüzden doğumdan sonra lohusaların ilk 6 ay boyunca takip edilmesi gereklidir.  Kilit görevi gören ebelerin, postpartum depresyon açısından lohusaları takip etmesi  oldukça önemlidir. Sorun yaşandığı takdirde ebeler anneyi bir psikiyatri uzmanına  yönlendirmelidir.  

Gebelikte yaşanan sorunlara sadece anne tarafından bakmak bir tür haksızlıktır.  Anneler kadar babalar da bu dönemde çeşitli psikolojik rahatsızlık geçirebilirler.  Babaların bu dönemde eko­nomik açıdan yeterliliklerini sorguladıkları, hem eş hem  babalık rollerini yeterince yerine getirip getiremeyeceklerine dair endişeler  taşıdıkları, kaygı, depresyon gibi rahatsızlıklar yaşadıkları belirtilmiştir. Babalar için  de dünyaya bir bebeğin gelişini beklemek kaygı, stres ve korku yaşatır. Yapılan  araştırmalarda babaların bebeğin doğumunu takip eden ilk üç hafta içerisinde kaygı  atakları, depresyon, çaresizlik, yetersizlik, dışlanmışlık gibi duygudurumlar  yaşadıkları belirtilmiştir. Hem anne için hem de baba için kendi içlerinde yaşadığı  süreçleri kontrol etmeyi öğrenmeleri ve duygularını dengeleyebilmeleri bebek için  son derece önemlidir. Tek başına zorlandıkları durumlarda ise uzmanlardan yardım  almalılardır. Dünyaya getirilen bir bebeğin tüm sağlık ipleri ebeveynlerin  elindedir.  

Psk. Yiğit Çepe  

Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Yorumlar: (0)