Genital Kanserler
Yazar Gürkan Ağralı • Kadın Hastalıkları Ve Doğum Uzmanı • 20 Aralık 2018 • Yorumlar:
Genellikle şikayetsizdirler. En önemli şikayet şiddetli kaşıntıdır. En sık küçük dudaklarda görülür. Lezyon genellikle kabarık, beyaz, gri, kırmızı ya da kahverengi renkli lokalize bir lezyondur. Kanserden önce 1. 2. ve 3. safha olarak adlandırılan başlangıç lezyonları mevcuttur. Vulva kanseri yani dış genital organ kanseri kadın genital kanserleri içerisinde rahim ağzı, rahim iç zarı kanseri, yumurtalık kanserlerinden sonra 4. sırada yer alır. Sebep olarak genellikle Human Papilloma Virüsün neden olduğu düşünülmektedir. Human papilloma Virüs rahim ağzında kansere yol açan bir tür virüstür ve dış genital bölgede de siğillere neden olur. Genelde HPV (Human Papilloma Virüs) nin tip 16, 18, 31,33 ve 51 numaralı suşları kanser etkeni olarak sıkça karşımıza çıkmaktadır. Kronik kaşıntı, dış genital bölge derisinin nemli olması, sentetik iç çamaşırları ve çamaşırlarda kullanılan boya ve deterjanlar, bölgeye uygulanan deodorant, lokal hijyen bozukluğu, dış genital bölgenin bir takım hastalıkları (sifiliz) gibi rol oynadığı kabul edilmektedir. Diabet, şişmanlık, yüksek tansiyon gibi hastalıkların dış genital bölgede kansere neden olmaktan çok kanserin meydana çıktığı çağda görülen hastalıklar olduğu kabul edilmektedir.
Vajinanın kanserleri;
Vajina 8-10 cm. uzunlukta ve kas yapısında bir organdır. Vajinanın kanserleri direk vajinadan kaynaklanan ve diğer organlardan vajinaya atlamış olan kanserler olarak değerlendirilebilir. Metastatik kanserler yani diğer organlardan vajinaya atlayan kanserler vajinanın kanserlerine göre daha sık görülür. Bu nedenle vajinada görülen bir kanser lezyonuna vajinaya ait diyebilmek için metastaz kaynağı olabilecek diğer organlar mutlaka araştırılmalıdır. Tedavide öncelikle radyoterapi tercih edilmektedir.
Rahim ağzının kanser öncüsü lezyonları;
Vajinal smear ve kolposkopinin rahim ağzı kanserlerini araştırılmasında yaygın olarak kullanılması rahim ağzı kanserine yol açacak kanser öncüsü lezyonların erken tanısında belirgin kolaylıklar sağlamış ve bu patolojilerin gelişim süreçlerini aydınlatmasına neden olmuştur.
Rahim iç zarı kanseri;
Rahim iç zarı kanserinin en önemli klinik belirtisi anormal postmenopozal kanamadır. Yani menopoz sonrası dönemde görülmesi patolojik olan kanamalardır. Kanama kahverengi sulu bir akıntı şeklinde de kendini gösterebilir.
Yumurtalık kanserleri;
Jinekolojik kanserler içerisinde en çok korkulan kanserdir. Çünkü hastalık ileri devrelere kadar ulaşmadan herhangi bir belirti vermemektedir. Yumurtalık kanserinin erken tanısında kullanılacak bir yöntemde henüz bulunamamıştır. Ayrıca hastalığa sebep olan faktörlerinde hala bilinmemesi etkili bir koruma yönteminin geliştirilmesine de engel olmaktadır. Bu nedenle hastalığın sıklığı azaltılamamakta ve saptanan kanserli hastalarda yeterince tedavi edilememektedirler. Böylece yumurtalık kanseri günümüzde çok büyük sorun olmaya devam etmektedir. Evlenmemiş, doğum yapmamış ya da gebe kalmamış kadınlarda yumurtalık kanseri daha fazla görülmektedir.
Yumurtalığa metastaz yapan kanserler;
Yumurtalık, kanserlerin akciğer ve karaciğerde olduğu gibi sık olarak metastaz yaptığı organlardan birisidir. Yumurtalık kanserlerinin yaklaşık % 20’ si diğer organ kanserlerinin metastazı ile ortaya çıkmaktadır. Herhangi bir kanseri olan kadında kanserin yumurtalığa metastaz yapma olasılığı yaklaşık % 30 olarak saptanmıştır.
Tüplerin kanserleri;
Tüm jinekolojik kanserlerin binde 3’ünü oluşturmaktadır. Önceden tüp kanserinin oluşmasında rol oynadığı iddia edilen kısırlık, rahim enfeksiyonu ve tüberkülozun bugün tüp kanserine neden olmadığı bilinmektedir. Tüp kanseri en çok tüpün dış kısmında görülmektedir. Tüplerde genişlemeler görülebilir. Genellikle 18-87 yaş arasında görülen bu tümörün ortalama görülme yaşı 55’ tir. En sık rastlanan bulgusu akıntı ve kanamadır. Ağrı üçüncü sıklıkta görülen şikayettir. Aralıklı ve kasılma tarzında olan ağrının nedeni tüplerdeki tümoral dokuyu atmak için kasılmasından kaynaklanır. Muayenede en sık rastlanan bulgu kitle saptanmasıdır. Tedavisi cerrahi, radyoterapi, kemoterapinin birlikte kullanılmasıdır.