Glokom ve Tedavisi
Yazar Mehmet Helvacıoğlu • Göz Doktoru • 22 Aralık 2020 • Yorumlar:
Bundan on-on beş yıl öncesine kadar glokom göz tansiyonu olarak bilinirdi. Göz içi basıncının normal değerlerden daha yüksek düzeylerde olduğu zaman “glokom” tanısı koyulur ve tedaviye başlanırdı. Günümüzde glokom, göz içi basıncı ile vücut tansiyonu arasındaki dengenin bozulduğu durumlarda, gözün kanla beslenmesinin düzensizliği ile ortaya çıkan bir hastalık olarak kabul edilmektedir. Bazı kimselerde genel vücut tansiyonu düşük değerlerdedir. Bu durumda göz içi basıncı normal de olsa gözde kan akımı zayıf kalacağından yüksekmiş gibi glokom tedavisi gerekir. Buna normal basınçlı glokom denmektedir. Bu hastaların yaz kış eli ayağı soğuk olup migren atakları da görülmektedir. Bazen göz içi basıncı normal değerlerin üzerinde olabilir fakat tedavi gerektirmez. Bu korneanın daha kalın olmasından dolayıdır ve hafif yüksek basınç değerleri buna bağlıdır. O halde hastalarda kornea kalınlığının da ölçülüp göz içi basıncı buna göre değerlendirilmelidir. Genelde glokom hastalarının, normalde 10-20 mm Hg olan göz içi basıncı, 25-30 mm Hg’nin üzerindedir ve mutlaka tedavi gerektirir.
“Glokomun iki türü vardır: En sık görüleni, sinsi seyreden ve gözde hasar yapmadan belirti vermeyen türüdür. Diğeri ise zaman zaman baş ağrıları, görmede bulanıklık, geceleri ışıkların etrafında renkli halkalar belirmesi gibi belirtiler verir. Bu ikinci türde, göz içi basıncı 45-55 mm Hg gibi çok yüksek değerlere çıkabilir ve glokom krizi olur. Glokom krizi acil tedavi gerektirir. Bu tedavi ilaç tedavisi olup göz içi basıncı normal değerlere düşürülür, lazer veya ameliyat gerektirir. Beklemek hasta için tehlike yaratabilir.
Sinsi seyreden birinci tür glokom, henüz belirti vermemişse, bir başka sebeple göz muayenesi olan hastalarda tesadüfen fark edilir ve tedaviye başlanılır. Glokom gözde hasar yaptığı zaman, gözün görme sinir liflerini içeren ağ tabaka etkilenir, sinir hücreleri harabiyetine bağlı görme alanında görmeyen alanlar oluşur. Görme siniri hasarı da görmede azalmaya yol açar. Bu hasarların ölçümü belli aralıklarla özel testlerle yapılır. Bunun glokom takip ve tedavisinde önemi vardır. Bu tür sinsi seyreden glokomlu hastalarda tedaviye ilaçla başlanır. Günümüzde tedavide yer alan çeşitli ilaç grupları vardır. Bu ilaçların seçimi hastanın genel durumu ve glokom tedavisinin etkili olmasına göre hekim tarafından yapılarak uygulanır. Bazen bir veya birkaç grup ilaç birlikte kullanılır. Hastanın tedaviye uyumu büyük önem taşır. İlaç tedavisinden etkili sonuç alınmadığı durumlarda lazer veya ameliyat yapılır. Günümüzde glokom tedavisinde seçici lazer uygulamasının (SLT Lazer Uygulaması) yeri vardır. Bu, glokoma özel bir lazer olup tekrarlanabilir. Lazer tedavisi hastanın kullandığı ilaç sayısını azaltmakta ve etkinliğini artırmaktadır. İlaç ve lazer tedavisi ile amaca ulaşılmazsa ameliyat şarttır. Bazen ikinci hatta üçüncü ameliyat da gerekebilir. Ameliyat bazen lazerden önce gelir. Buna hekim karar verir. Glokomlu hastaların belli aralıklarla ömür boyu takibi şarttır. Oluşan glokom hasarlarında geriye dönüş yoktur. Tedavi ile ancak glokom hangi safhada anlaşılmışsa o safhada tutulmaya çalışılır.
Glokom doğuştan da olabilir. Bu durumda kan akrabalıklarının büyük rolü vardır. Glokomlu bebeklerin gözleri daha büyüktür, sulanma olur, bebek ışıklardan çok rahatsız olur. Saydam tabaka saydamlığını kısmen veya tamamen kaybetmiştir. Bebeğin görüp görmediği, görüyorsa görme derecesi belirlenemez. Tek tedavi yöntemi acilen ameliyat olup ameliyat sonrası sürekli ilaç da gerekebilir.
Erişkinlerde gözde veya genelde bir başka hastalığa bağlı olarak da glokom ortaya çıkabilir. Bu hastalarda glokom tedavisinin yanında sebep olan hastalığın da tedavisi önem taşır. Hastanın kullandığı bazı ilaçlar da glokoma sebep olabilir.
Glokom tedavisinde hastanın uyumu, hekim ile işbirliği büyük önem taşır. Glokomlu hastaların ömür boyu takip edilmesi gerekliliği göz ardı edilmemelidir. Buna dikkat eden hastalar için glokom ürkütücü bir hastalık değildir, kötü sonuçlara yol açmaz.”