Günde Kaç Öğün Tüketmek Gerekir?
Yazar Kübra Kılınç • Diyetisyen • 7 Ekim 2019 • Yorumlar:
Vücuda alınan besinlerin sindirilmesi ve vücut tarafından kullanılması besinlerin bileşimlerine ve öğünler arasında geçen süreye bağlı olarak değişiklik gösterir. Besinlerin miktarı ve tüketilme zamanlarına göre, vücutta hormonal ve enzimatik birtakım değişimler olmaktadır. Vücut bu şartlara uyum sağlamaya çalışır. Ancak tek yönlü beslenme, aç kalma veya aşırı beslenme gibi durumlar olduğunda organizmanın bu sistemlerde oluşturduğu değişimler sağlığı da olumsuz yönde etkileyecektir.
Öğünlerin uzun aralıklarla tüketilmesi sonucu vücut daha az protein ve su tutup idrarla fazla azotu (protein yapısında bulunur) atar. Organizmanın protein sentezi için protein kullanımı belirli zamanla sınırlıdır. Vücuda fazla miktarda protein alınırsa idrarla atılan azot miktarı da artar. Çünkü organizma kendisinin kullanmadığı azotu atacak bir uyum mekanizmasına sahiptir. Yemeğin kısa aralıklarla yendiği durumda vücutta pozitif bir azot dengesi oluşmakta ve vücut proteinleri artmaktadır. Uzun aralıklarla beslenmede ise bunun tam tersi olarak vücutta yağ birikimi artmaktadır. Kan yağları (kolesterol ve lipit) miktarının yükselmesiyle kalp hastalıkları ve diyabet riskinde artış görülmektedir.
Yeterli ve dengeli beslenmede öğün sayısı kadar içeriği de oldukça önemlidir. Öğünlerde besin ögelerinin dağılımı ne kadar dengeli olursa metabolizmanın da o kadar düzenli çalışmaktadır. Sadece tahıllardan oluşan bir diyetle beslenildiğinde vücut canlılığını kaybetmektedir. Bu durum protein sentezi ile ilgilidir. Vücudun büyüme ve gelişmesinde önemli rolü olan proteinlerin vücutta sentezlenebilmeleri için yeterli seviyede bulunmaları gerekir. Bir öğünde, yetersiz alınan protein sonraki öğünle sağlanamamaktadır. Proteini iki öğüne dağılmış olarak alanlarda azot dengede kalırken, üç öğün yiyenlerde pozitif bir denge sağlanmaktadır.
Diyette karbonhidrat miktarının düşük olduğu durumlarda karbonhidrat metabolizmasının bozulduğu, buna bağlı olarak plazma serbest yağ asitlerinin yükseldiği görülmüştür. Diyette karbonhidrat azaltılınca proteinler büyük oranı glikoza çevrilmektedir. Bu nedenle öğünlerin içeriğinde karbonhidrat, protein ve yağdan gelen enerji sırasıyla % 55-60, % 10-15 ve % 25-30 arasında olmalıdır. Protein, yağ ve karbonhidratların kullanılmasında pek çok mineral ve vitamin de görev yapmaktadır. Öğünlerde bu besin ögelerinin de dengeli dağılımı şarttır.
Metabolizmanın düzenli çalışması için, günde en az üç öğün tüketilmesi ve öğünler arasında geçen sürenin 4-5 saat olması önerilmektedir.
Vücudun uygun ve yeterli enerji üretimi kan şeker düzeyi ile ilişkilidir. Hücreler şekeri kullandıkça şekerin kandaki düzeyinde ve enerji üretiminde azalma gözlemlenir. Bu durum kişide yorgunluk, dikkatte azalma, kuvvetsizlik, açlık hissi, baş ağrısı şeklinde kendini gösterir. Kan şeker düzeyi normalin altına düşmüş kişi daha huysuz ve uyumsuz olur. Buna karşın kan şekeri, alınan yiyeceklerle açlık düzeyinin üzerinde tutulursa enerji kolay üretilir, kişi kendini daha iyi hisseder, daha çabuk ve açık düşünür, davranışları uyumlu ve neşeli olur. Ancak fazla besin alımı ile şekerin aşırı yükselmesi uyku hali yaratır, verimi düşürür. Bu durum şeker hastaları için tehlike oluşturmaktadır.
Akşam yemeği ile sabah kahvaltısı arasında yaklaşık 11-12 saatlik bir süre geçmektedir. Kahvaltı yapılmadığında bu süre 16-17 saate çıkmaktadır. Uygun aralıklarla öğün alınmasının yararları dikkate alındığında bu kadar uzun süre vücut besinsiz bırakılmamalıdır.