HASHİMOTO HASTALIĞI (2)
Yazar Yusuf Bozkuş • 4 Aralık 2024 • Yorumlar:
Hashimoto hastalığı “otoimmün hastalık” dediğimiz kendi bağışıklığımızın, kendi organımıza zarar verdiği bir hastalık türüdür. Genetik yatkınlık ve bazı çevresel faktörlerin yardımı ile bağışıklık kendine bir hedef organ seçer ve bu organda hasara yol açar. Hashimoto hastalığında hedef, tiroid bezidir. Hedef organlar, tip 1 diyabette pankreas, iltihaplı romatizmada eklem, Sjögren sendromunda tükrük bezleri olabilir. Başka organları da etkileyen çok sayıda otoimmün hastalık vardır. Mide, barsaklar, böbrekler, yumurtalıklar, böbrek üstü bezleri, hipofiz bezi ve göz dahi bağışıklığımızın hedefi olabilir. Bu hastalıklarda sanılanın aksine bağışıklığımız ne az ne de çok çalışmaktadır. Hatalı çalışıyor dersek daha doğru bir tabir seçmiş oluruz. Hastalığın ortaya çıkardığı sorunlar ve tedavisi de organa göre değişir. Örneğin Hashimoto hastalığında, hedef tiroid bezi olduğu için tiroid hormonları azalır ve hap şeklinde kullanılabilen T4 hormonu ile tedavide edilir. Ancak, tip 1 diyabette tedavi insülindir. Benzer hastalık olmalarına rağmen tedavi şekli, tedavinin zorluğu ve tedavinin getirdikleri bambaşka iki hastalıktır. Ayrıca Hashimoto hastalığının olması, sizde diğer otoimmün hastalıkların da olacağı anlamına gelmez. Ancak bazen birkaç otoimmün hastalık birlikte görülebilir.
Hashimoto hastalığında, tiroid bezinde bir tür steril, yani mikropsuz iltihap oluşmaktadır. Bu iltihap, virüs veya bakteri ile oluşan mikrobik bir hadise değildir. İltihabı yaratan durum, vücudun kendi savunma hücreleridir. Yani kendi bağışıklık sistemimizdir. İşte buna otoimmünite ismini vermekteyiz. Bağışıklığımızın savunma hücrelerinde bir tür programlanma hatası oluşur veya bu hatayı onaracak tamir mekanizmaları çalışmaz ve tiroid hücrelerini yabancı bir yapı gibi algılayarak ortadan kaldırmaya çalışırlar. Bu süreç oldukça yavaş ilerler, hatta yıllar sürer. Neticede ise, yıllar sonra tiroid hormon yapımı azalabilir. Ancak şu unutulmamalıdır ki, aslında Hashimoto hastalarının yalnızca %10’unda tiroid tembelliği gelişmektedir. Geri kalan %90’ında yaşam boyu tedavi gerekmeyebilir. Hastalığı oluşturan etmenler gelişmiştir, ancak tiroidi az çalıştıracak boyutta değildir. Yani hormonlarınız normal ise, Hashimoto hastalığında tedaviye gerek yoktur. Bunun tek istisnası ise gebeliktir. Tiroid fonksiyon testleri normal aralıkta bile olsa, bazen tedavi gerekebilmektedir. Ancak çoğu zaman gebelik bitince ilaç kesilir.
Genetik olarak otoimmünite geliştirmeye yatkın kişilerde, vücudun güçsüz veya dirençsiz olduğu bir zamanda, bazı çevresel tetikleyicilerin etkisi ile otoimmün hastalıklar ortaya çıkabilir. Çevresel tetikleyiciler arasında, viral enfeksiyonlar başta olmak üzere mikroplar, ilaçlar, toksinler, kimyasallar, sağlıksız besinler sayılabilir. Bazı durumlar ise hastalığın ortaya çıkmasını kolaylaştırabilir. D vitamini eksikliği, başta olmak üzere bazı vitamin ve mineral eksiklikleri, sigara, uyku sorunları, kötü beslenme, stres de kolaylaştırıcı faktörler olabilir. Örneğin tip 1 diyabetin en çok görüldüğü ülkeler İsveç, Norveç, Finlandiya gibi kuzey Avrupa ülkeleri olup, bu bölgeler güneşin etkisinin az olduğu ve dolayısıyla D vitamini eksikliğinin en çok görüldüğü bölgelerdir. Nitekim, bu ülkelerde yeni doğan bebeklere düzenli olarak D vitamini verildikten sonra, tip 1 diyabet görülme sıklığının azaldığı gösterilmiştir. Görüldüğü üzere otoimmünite aslında birçok faktörden etkilenebilen, tetikleyicileri çok çeşitli olan, oldukça karmaşık bir durumdur. Ama özetle, genetik yatkınlığınız var ise, yani ailenizde tanı konulmuş otoimmün hastalığı olan bir yakınınız var ise ve yukarıda bahsettiğim virüs, kimyasal gibi bir tetikleyici ile karşılaştıysanız ve vücudunuz bu durumu onarmak için yeterince sağlıklı değilse, hastalık ortaya çıkabilmektedir. Şu durumu da vurgulamakta fayda vardır. Virüsler bir tetikleyici olabilir sadece. Yani virüsü alırız, bu virüs bizi hasta eder, bağışıklığımız virüsü ortadan kaldırır ve iyileşiriz. Bu olaydan aylar sonra, vücudumuzda bu virüs yokken, kendi bağışıklığımız bu hastalıkları ortaya çıkarabilir.
Son olarak bir örnek vakayı anlatarak, konunun daha net anlaşılmasını sağlayabilirim belki. Ancak bu örneği, yüzlerce senaryodan yalnız biri olarak düşünebilirsiniz. Annesinde Hashimoto hastalığı olan, 35 yaşındaki kadın hastamız, günde 1 paket sigara içiyor, son dönemde yoğun çalışma temposundan dolayı uykusuz kalmış, sağlıksız beslenmiş ve yoğun stres yaşamış ve bakılan D vitamini düşük saptanmış. Bu dönemde covid virüsü enfeksiyonu geçirmiş. Her ne kadar covid enfeksiyonunu evde geçirse de nispeten ağır geçirmiş. Yaklaşık 3 gün yatmak zorunda kalmış. Bu hadiseden yaklaşık 4 ay sonra ciddi halsizlik, ödem, saç dökülmesi şikayeti ile başvurduğunda, hastamızda tiroid tembelliği olduğunu saptadık ve sebebinin, Hashimoto hastalığı olduğunu tespit ettik. Tedaviden sonra oldukça iyi olan hastamız, halen düzenli olarak ilaç kullanmaktadır ve kendini oldukça iyi hissetmektedir. Bu vaka üzerinden gidecek olursak, genetiğinizi değiştiremezsiniz, işinizi değiştirmek mümkün olmayabilir, bazen yoğun çalışmak zorunda, hatta uykusuz kalmak zorunda kalabiliriz, tüm önlemlere rağmen bir virüsünün vücuda girmesini engelleyemeyebilirsiniz. Ama sigara içmeyebilirsiniz, sağlıklı beslenebilirsiniz, stresi azaltmak için bir takım yollar bulabiliriz, spor yapabiliriz, sağlıklı beslenmenin ötesinde vitamin-mineral eksikliği varsa takviye alabiliriz (özelikle D vitamini önemli). Hashimoto hastalığı için de beslenme çok önemli olmakla birlikte, genel sağlıklı beslenme prensiplerini uygulamak yeterlidir. Kanıtı olmayan, sürdürülemez, tek yönlü ve yapıldığı takdirde başka sağlık sorunlarına yol açan ve kişiyi strese sokan diyetleri asla önermiyoruz.
En üstteki resimde normal bir tiroid ultrasonunu, alttaki iki resimde ise Hashimoto hastalığına ait ultrason görüntülerini görmektesiniz.