Hassas Dönemlerde Bilgi Kirliliğinden Korunabiliyor Muyuz?
Yazar Begüm Makinacı Özkılıç • Psikolog • 4 Mart 2021 • Yorumlar:
Kaygılı hissederken gelişmeleri sürekli kontrol etme ihtiyacı hissedebiliriz. Uzmanlar ve yetkililer sıklıkla açıklamalar yaparken hepimizin de konuyla ilgili yorum yapma ihtiyacı artıyor. Özellikle sosyal medya üzerinden herkesin fikrini kolayca paylaşabilmesi kesinlikle bir avantaj. Merak ettiğimiz herhangi bir konuyla ilgili bir görüşe ulaşmak çok kolay. Bir yandan da bilgi kirliliği denilen şey tam olarak da bu.
Ne kadar çok bilgiye maruz kalırsak o kadar iyi, mi?
Bilgiyi tek bir kaynaktan almaktansa kaynağı çeşitlendirmek daha iyi gibi görünüyor. Değişik fikirlere maruz kalırken bakış açımız daralmıyor. Tek bir kaynaktan alınan bilgi bir süre sonra yalnızca kendi beklentilerimizi teyit ediyor. Günümüzde gelişmeler en çok televizyon, internet basını, bloglar, sosyal medya gibi kaynaklardan takip ediliyor. Hatta bu araçlar arasında herkesin kendine göre bir görev dağılımı var: Bazı şeyler televizyondan takip ediliyor, bazıları için internete bakılıyor. Bu dağılım bir kaynakta yer alan bilginin diğer kaynaktan da kontrol edilebilmesini sağlayabilir. Aynı zamanda “her kafadan bir ses çıkıyor” hissi yaratıyor.
Özellikle hassas dönemlerde artan endişeyle birçok kişi haber paylaşımlarına daha çok önem veriyor. Sohbet esnasında veya sosyal medya, Whatsapp gibi araçlarla bildiklerimizi paylaşmak bize iyi geliyor. Kendimizi güvende hissettiriyor. Bilgi alışverişinde olmak tek başına zararsız bir eylem gibi görünebilir.
Bilgiyi filtrelemek neden önemli?
Olağandışı gündemler varken alınabilecek olağan önlemlerden biri de gelişmelerden haberdar olmak. Bu durumda bir haberi kaçırmak bizi tedirgin edebiliyor. O duruma hazırlıksız yakalanma ihtimalimiz bizi daha çok geriyor. Korku ve endişeyle dört göz dört kulak yeni bilgi bekler halde olmamız normal. Bu sırada genelde bilginin kaynağını ve doğruluğunu kontrol etmeyi unutabiliyoruz. Korku mekanizması bazen kritik düşünme mekanizmasını kapatabiliyor. Üzerimize doğru koşan bir köpek varken korku mekanizmamız bize kaçmayı söyler. Köpekle ilgili diğer detaylar bizi o an ilgilendirmez.
Haberleri sürekli takip etme refleksimiz de bize doğru koşan bir köpek olup olmadığını sürekli kontrol etme haline benziyor. Ortada gerçek bir tehlike varsa gafil avlanmayı kimse istemez.
Haber değil de korku paylaşıyor olabilir miyiz?
Özellikle hassas dönemlerde (deprem, Koronavirüs gibi) haberlere genelde korku gözlüğüyle bakmaya daha meyilli oluyoruz. Endişemizi teyit eden bir bilgi varsa (ki genelde oluyor), bunun doğruluğunu kontrol etmek yerine “ya gerçekse” hissiyle, n’olur n’olmaz diyerek o habere sorgusuz sualsiz inanma eğilimindeyiz. Hassas dönemde üretilen bilginin de bu hissimizi daha çok kaşıyan bir formatta olma ihtimali daha yüksek. Birçok haber kaynağının dili merak ve ilginçlik üzerine kurulu, sansasyonel haber yapmak gerçek haber yapmaktan daha çok satıyor. Ekranda yanıp dönen SON DAKİKA diye kırmızı bir yazı görüyoruz ve bu bazen düne ait bir haber olabiliyor. Halihazırda hassas olduğumuz bir konuda sakin kalabilme ihtimali zaten biraz zorlaşmış gibi görünüyor.
Herkesin bireysel haber ajansı gibi davrandığı sosyal medya mecralarında da genellikle teyit edilmesi zor beyanlar, fotoğraflar veya videolara maruz kalabiliyoruz. Bireysel olarak üretilen ve anlık olarak paylaşılabilen bilgi de çok kıymetli olabiliyor, ancak… Elden ele iletilen bilgi (resim, video…vs.) ister istemez şekil değiştirmeye açık ve bize ulaşana kadar hangi yoldan geçtiğini bilemeyebiliyoruz. Genelde bizi bir şekilde heyecanlandırıyor, biz de o heyecana veya korkuya kapılıp teyit etmeyi unutabiliyoruz.
Yukarıda verdiğim örnekleri iyi niyetli paylaşımlar olarak varsaydım. Bir yandan da kötü niyetli, kasıtlı olarak çarpıtılmış bilgiler var. Bu tip tuzaklara düşmek de hepimiz için gayet mümkün.
Bilgiyi teyit etmek neden zor?
Sansasyonel bir iddia karşısında sakin kalmak zaten zor. Heyecanlanmışken kendi korkularımızı teyit eden bir haber (kötü bile olsa) bize kesinlik hissi veriyor. Evet, köpek geliyor. Kaçarsam bir şansım olur, hissiyle biz de o paylaşım zincirine dahil olabiliyoruz. Bir yandan birçok iddianın yanlışlığını kanıtlamak imkânsız. Gelen ve gizli olduğu iddia edilen bir ses kaydının içeriğini sorgulamak belirsizlik hissi yaşatıyor. Oysa endişe belirsizliği sevmez. Bu durumda genelde “ya doğruysa” diye o bilgiye inanmak daha cazip geliyor. Komplo teorilerini de cazip kılan etkenlerden biri bu.
Bilgi aldığımız kaynakları mümkün olduğu kadar çeşitlendirmek bize iyi geliyor. Bize ulaşan her bilgiyi tek tek sorgulamak da büyük bir zihinsel yük olabilir. Bize ulaşan her bilgiyi sorgusuz kabul etmek de sürekli tetikte olmamıza sebep olup bizi yoracaktır.
Bir egzersiz
Bilgi kirliliğinden korunmak için şüphenizi yanınıza alın. Bu becerinizi geliştirmeye çalışın.
Daha önce de duyduğunuz, sizi endişelendiren söylentilerin hepsinin doğru çıkmadığını hatırlayın.
Bir bilginin doğruluğundan şüphe ediyorsanız en azından kullandığınız ifadeyi değiştirin. İfadeyi değiştirdiğinizde kulağınıza nasıl geliyor fark edin:
“Abimin kızının öğretmeninin halasına söylemişler, Taksim’de dinozorlar geziyormuş”
yerine
“Taksim’de dinozorların gezdiği söylentisi var”
ifadesi daha sakin kalmanızı sağlayabilir :)