''Hayatta Kalma Yöntemimi Değiştirmeye Çalışma'' Otizm
Yazar Gülden Gökçen • Psikolojik Danışman Ve Rehber • 8 Aralık 2020 • Yorumlar:
Danışanımın ifadelerinden (Anne): “Gebelik dönemimde aşırı yemek yiyordum iştahım o kadar artmıştı ki kendimi bu konuda kontrol etmek de zorlanıyordum ancak sürecin normal olduğunu her hamile kadının benzer tepkiler verdiğini düşündüm, kontrollerimde doktorum günlük yürüyüşler önermişti ancak hızlı şekilde aldığım kilolar, kendi beden algıma yönelik olumsuz düşüncelerimi artırmaya devam ett,i ödev olarak verilen yürüyüşlerimi kimseye söylemeden ağır spor aktivitelerine dönüştürmüştüm.. 5 aylık sürecim bu şekilde devam etti…Eşim ticaretle uğraşıyordu iyi bir kazancımız vardı. Ancak yaşanan ekonomik problemler maalesef ailemizi çok etkiledi. Ailemizdeki ekonomik sıkıntılar, ilişkiler arası kavgaya ve şiddete dönüşmeye başlamıştı. Bu süreçte ne kadar olumsuz davranışa maruz kalsam da; aile olarak zor bir dönemden geçtiğimizi düşünerek sadece sessiz kalabiliyordum.. Ekonomik sıkıntıların hissettirdiği stres, kendi derimin altındaki stresten kat be kat daha azdı.. Bebeğimi ilk kucağıma aldığımda ise, yaşadığım birçok olayın hiçbir anlamının olmadığını fark ettim.. Sanki bebeğim yaşamış olduğum tüm radyasyonu emmişti, onu kucağıma almak hafifletmişti..
Bebeğimi özenle yetiştirmek amacıyla çok okuyor, bir taraftan onun gelişimsel özelliklerini çok dikkatli bir şekilde takip etmeye çalışıyordum.. İlk aylarda hem bana, hem de babasına karşı oldukça ilgisizdi. Göz teması kurmadığını, gülümsemeye, seslere veya mimiklere karşılık vermediğini fark ediyordum…Bebeğimle aynı havayı soluduğumu düşünürken; bebeğim kendi kendine yeten bir görüntüyle sadece kendisinin yaşadığı başka bir dünya kuruyordu..”
Odasına yerleştirdiğim birçok renkli oyuncağa bakmıyordu bile… Sadece duvarına astığım saat, onun ilgi noktasıydı. Yatağına yatırdığımda saati uzun uzun gözünü kırpmadan seyrediyordu.. Yaşı ilerledikçe; duvarda asılan saat, elinde oynanan saat haline gelmişti, saatler onun ilgi merkeziydi. İçini çıkarıp içindeki mekanizmayla gün boyu oynar çıkarırdı. Evin bozuk olan saatlerini düzeltmek için elinden geleni yapardı ve başarırdı da. Yaşı biraz daha geçince, akran çevresi olması için evimizden taşınıp çocukların fazlaca olduğu bir apartman dairesini kiralamıştık. Akranları ile oyun oynamak istemezdi, ben ise çocukları kendi evimize davet edip pasta yapar bir araya getirmeye çalışırdım, benim gözümde hiç sosyal bir çocuk olamamıştı. Ancak beni asıl üzen ise, çocuğuma sunduğum sevgi ve şevkatin sanki beton bir duvara çarpmayı hissettirmesiydi. Bana karşı sarılma ve kucaklaşma isteksizliği, ona defalarca seslenmeme rağmen kayıtsız kalması. beni yetersiz bir anne gibi hissettiriyordu..Çok çaresizdim.”
Şeklinde danışanımla görüşmelerimiz devam etmişti.. “Yaşamımızdaki her an bir dama oyununun taşları gibi birbirine bağlı gelişmekte ve değişmekte..Bununla birlikte başımızdan geçen olayların etkisinde az veya çok rolümüz mevcut...bu bilinenlerin dışında ise, hem sizin yarattığınız hem çevrenin yarattıkları arasında bir denge arayışı söz konusudur. Deneyim ise anlamanın tek aracısı”.
Nörogelişimsel bir bozukluk olan otizm, yaşamın ilk üç yıllık dönemi ile birlikte genel olarak erken çocukluk döneminde ortaya çıkmakta ve yaşam boyu devam edebilmektedir. Nedeni tam olarak netleşmese de en fazla karşılaşılan nedenlerinden biri doğum öncesi, anne rahminde bebeğin maruz kaldığı stresörler olduğu literatürde belirtilmektedir. Belirtileri arasında farklı ortam ve koşullarda yineleyici veya sınırlı davranışlar, takıntılar, aynılık da ısrarcılık; sosyal olarak da iletişim ve etkileşim faaliyetlerinde yetersizlikler ile gözlemlenebilir. Dönemsel olarak incelendiğinde; 6 ayı dolduran bebeklerde başkalarına “gülümseyememe”, 9.ayında ses ve mimiklere duyarsızlık, 24. Ayında “babıldayamama”, isteklerini parmaklarıyla gösterememe, 2 yaşını doldurmaya yakın iki kelimeden oluşan kısa anlamlı cümleler kurama gibi dil ve iletişim alanında bazı sınırlıklılar belirtilere dahil edilebilir.
Otizmde Psikososyal Yaşam
Değişime yönelik direnç yeni davranış deneyimlerinin kazanılmasına engel teşkil etmektedir. Günlük davranışlarındaki rutinin bozulmamasını isterler “Evden okula, okuldan eve” kalıbı bu çocuklar için idealdir. Araya farklı bir şey yerleştirmek ( bir kafeye ya da sinemaya gitmek gibi) kaygı uyandırır. Okul döneminin ilk zamanlarında disleksi (öğrenme güçlüğü), hiperaktivite otizme eşlik edebilir. Unutkanlıklar, eşya kaybetme görülebilir. İlkokul döneminde okumayı unutma , harfleri tanımada zorluk yaşayabilirler.
Otizmli çocuklar duygularını ve hislerini üç şekilde ortaya koydukları gözlemlenmiştir. Birinci durumda çocuk duygu ve hisleri fark eder ancak davranışa dönüştürmeyi tercih etmeyebilir. İkinci durumda mutluluk, neşe, acı gibi duygu ve hisleri yaşamada güçlük çekebilir ve son durumda ise bu duygu ve hislere yönelik tepkisizliktir. Bunlarla birlikte, bazen de yakın çevresinde yaşanılan üzücü veya sevindirici bir olaya karşı empati geliştirmede zorluk yaşamalarıdır..Ancak bu süreci psikoeğitsel grup etkinlikleri ve sosyal öğrenme yöntemleri ile geliştirebildikleri gözlemlenmiştir. Müdahale edilmediğinde ise acı, üzüntü veya mutluluğa karşı kendilerini ifade etmede oldukça zorlanabilirler
Otizme Müdahale Süreci
Otizm gelişimsel bir rahatsızlık olduğu için kesin bir tedavi sürecinden bahsetmek zordur ancak 0-3 yaş arasındaki erken müdahale ve gelişen tekniklerle birlikte önemli bir yol kat ettiği söylenebilir. Otizm her kişide farklı seyirler ile ortaya çıktığı için uygulama ve müdahalelerle çeşitlilik göstermektedir. Ancak genel anlamda ilk süreç yaşam ve öğrenme becerilerini geliştirmeye yöneliktir. Bu becerileri geliştirmeye başladıkça otizm belirtilerini gözden geçirerek hareket etmek daha doğru bir stratejidir. Bu yüzden otizm şüphesi olsun veya olmasın çocukların gelişimsel süreçlerine uygun yaşam ve öğrenme becerilerini geliştirici grup çalışmaları gözlemleme ve etkili hareket için oldukça gereklidir.
Otizmde en yaygın kullanılan yöntemlerden biri duyu bütünleşme terapisidir. Duyu bütünleşme terapisindeki temel amaç otizmli bireyin zihinsel aktivitelerini ve görevlerini arttırmaktır. Algılama, duyma, düşünme ve anlamlandırma gibi bilişsel süreç becerileri üzerinde çalışılır. Beş duyunun varlığı, işlevi ve şimdi burada hissedişini otistik birey deneyimler. Sosyal çevre varlığını fark ederek yeni etkileşimler deneyimlemeye hazır hale gelir
Otizmde bir diğer tedavi yöntemi müzik ile terapi yöntemidir. Müziği iletişimin sözel olmayan iletişimi olarak kavrayabilirsiniz. İletişim ve sosyal etkileşim eksiklerine rağmen otizmli çocuklar müzikal uyaranlara normal çocuklara göre daha duyarlı ve dikkatlidirler. Bu duyarlılık ve dikkat bir taraftan enstrüman çalma becerisini beslerken; bir diğer taraftan birey için sosyal statü ve iletişim aracı haline gelebilmektedir. Ayrıca hareket algısı, beden uyumu ve dil gelişimini destekleyebilmektedir. Terapi sürecinde birey ve terapist S.E.S öğrenir ( SABIR- EMEK -SEVGİ)
Otizmde bir diğer tedavi yöntemi ise sanat terapisi yöntemidir. Bu terapide özellikle ‘aynalama’ olarak adlandırılan yöntem otizmde taklit becerileri ve sosyal öğrenmeyi desteklemek amacıyla kullanılmaktadır. Taklit etmek hem duyu motor becerilerin kontrolünü öğretirken, otistik bireylerin fiziksel temas etkileşimleri için ortam hazırlamaya yardımcı olmaktadır. Bu terapi özellikle göz iletişimi, gülümseme, hediyeleşme gibi sosyal iletişimi geliştirebildiği gözlemlenmiştir..
Sizlerden Gelenler
Otizm ile neden spektrum birlikte ele alınır?
Spektrum terimi ile kastedilen, belirtilerin hafif düzey ve az sayıda oluşu ile çok belirgin düzey ve çok sayıda oluşu arasında değişebilmesinden kaynaklanmaktadır. Bazı kişilerde belirtiler çok iyi gözlemlenebilirken; kimilerinde ise belirtilerin bazıları çok hafif seyreder
Yetiştirmenin bir etkisi var mı?
Nöro gelişimsel bir hastalık olmasından kaynaklı yetiştirmenin bozukluğun varlığına etkisi yok gibi görünmektedir. Ancak var olan problemi olumlu ya da olumsuz seyrini yönlendirebilir. Son zamanlarda çocukların sosyal uyaranlardan soyutlanması, tablet, TV izlemenin artması problemin daha canlı kalmasına sebep olabilmektedir
. Özellikle günlük hayatta neleri yapmakta zorlanırlar?
Birbirlerinin yüz ve beden ifadelerini anlayabilme, sosyal ilişki başlatma, sürdürme, arkadaş edinimi , soyut kavramları anlama, pratik zeka gerektiren işleri yürütme, bekleyebilme, gibi durumlarda zorlanırlar.
Otistik Çocuklar Neleri Daha İyi Yaparlar?
Genellikle; ezberleme, görsel-mekânsal bellek gerektiren işler; belli teknik-kategorik alanlara aşırı ilgi, sosyal ilişki gerektirmeyen bazı alanlarda (ör, elektronik aletler, bilgisayar vs.) başarı gösterirler.
Eğitimcilere Öneriler
-
Aileler çocuklarının en iyi gözlemcisi olduğu için ailede özellikle çocuğun bakımında etkili olan kişi ile etkileşim halinde olmak oldukça faydalıdır.
-
Otistik çocuklar için değişim veya sürprizler kaygılarını artırmakta yaşamlarının aksamasına yönelik endişeler geliştirmelerine sebep olmaktadır. Yeni karşılaştıkları olay veya durumlarda baş etmede güçlük yaşadıkları için, karşılaşılacak süreci önceden belirtmek, anlatmak ve mümkünse göstermek her zaman yararlı olacaktır. Örneğin sınıfa misafir bir öğretmen veya öğrencinin davet edilmesi otizmli çocukda stres yaratıcı bir süreç yaşatabilir. Bu süreci, çocuğa önceden açıklayıcı bir anlatım yaparak ve yaşadığı kaygıyı anlayarak hafifletebilirsiniz. 5-dakika ve 2-dakika uyarıları yapmak da çocuğun değişime uyum sağlamasında kullanılabilen bir yöntemdir.
-
Basit bir anlatım dili ve kısa cümleler kullanmak söylenenin karşı taraf tarafından anlaşılma ihtimalini artıracaktır.
-
Sözcükler arası mecaz anlam durumunu kavramakta zorlanacağı için iletişim süreci içerisinde karmaşa yaşanabilir.
-
Dikkatimizi çekmeyen bir konu, otizmli bir çocuğun oldukça dikkatini çekip günlerce haftalarca ilgilenebileceği bir konu haline gelebilir. Bu durumda çocuğun hevesini kırmadan, sabırla, tutarlı bir şekilde konuyu eğitim başlıklarına yönlendirebilirsiniz
ÜZERİNDE DÜŞÜNMENİZİ BEKLEDİĞİM: Rüzgarın el vermesiyle gökyüzünde süzülen bir bulutu izlemek sizde ne hissettirirdi?