“Hayır” Diyememenin Gündelik Yaşama Etkileri
Yazar Duygu Yüksel • Psikolog • 6 Şubat 2019 • Yorumlar:
Yaşamımız boyunca, başta yakın çevre ve daha sonra iletişim ağında olan diğer bireylerden talepler gelmektedir. Ancak talebin ne kadar karşılanmak istendiği, karşılanıp karşılanamayacağı, yanıtın “hayır” olması durumunda hangi sonuçlara katlanılması gerektiği ya da aksine “hayır” denildiği anda herhangi bir kaybın olup olmayacağı düşünceleri arasında birçok birey çelişki duymakta, yoğun kaygı duymaktadır. Gelen talep karşısında birey reddedeceği zaman, o kişiler tarafından;
Reddedileceği,
Kabul edilemeyeceği,
O kişilerin sosyal ortamına alınamayacağı,
Aralarındaki bağın zamanla azalıp, kopacağı gibi inançlara sahip olabilmektedirler.
Bağın zaman içinde kopması, özellikle bağımlı yapıdaki kişiler için yoğun bir endişe kaynağıdır. Grup dinamiğine uyum sağlayamayacağı, sevilemeyeceği, kabul göremeyeceği gibi düşüncelere sahip bireyler hayır demeleri gerektiği yerde evet demeyi tercih etmektedirler.
“Hayır” Diyememe Özelliği Nereden Gelmektedir?
Çocukluk döneminde edinilen özellikler, rol-model alınan ebeveyn örüntüleri okul çağı ile birlikte diğer görülen otorite figürleri (anne ve babanın yerine geçen sınıf öğretmeni, anne baba kadar önemli olan yakın akrabalar, arkadaş grupları vb.) bireyin bir takım özellikleri edinmesine neden olmaktadır. “Hayır” diyebilmek ise, öğrenilen ve öğretilebilen sosyal bir beceri olmasından, daha küçük yaşlarda bireyin öğrenildiği şekliyle tüm yaşam alanına nüfuz etmesine neden olmaktadır. Çocuğun özerklik duygusu ise kendiliğinden oluşmaktadır. Ancak anne-baba tutumları özerklik eğilimini engelleyici biçimde ise çocuk bağımsız olmak yerine bağımlı olmayı öğrenir. Çünkü bağımsızlaştığında anne ve babasının beklentilerinin aksine davrandığından onları kaybedeceği korkusunu taşımaktadır. Bu örüntü, çocuk, anne ve babasının beklentilerini karşıladığı zaman ödül yöntemi ile desteklenmiş, beklentiler karşılanmadığında ise cezalandırılma ile karşılaşılmışsa örüntü pekiştirilmiş olur.
Adölesan (Ergenlik) dönemi ile birlikte, çocukken anne-babası ile kurduğu iletişimin benzerini diğer bireylerle kurmaya devam etmektedir. Diğer bir değişle, “hayır diyememe” daha da kemikleşmekte, kendi hoşnutsuzluğuna rağmen karşı tarafı hoşnut kılmak daha öne çıkmaktadır. Ergenlik dönemi ile birlikte gruba kabul edilme önem kazanmaktadır. Arkadaş grubu tarafından kabul görme, sevilme, takdir edilme önemli olduğundan, karşı tarafın beklentilerini karşılama eylemi devam etmektedir. Hayır, yerine birey istememesine rağmen evet demeyi kolaylık olarak görmektedir. Hatta kimi bireylerde zararlı alışkanlıkların (sigara, alkol, madde kullanımı vb.) “hayır” diyememelerinden ötürü edindiklerini görmekteyiz. Daha sonraki dönemlerde ise maddi-manevi ödünler verildiği gözlenmektedir. Kimi yetişkin bireylerde “hayır” sözcünü direk söylemek yerine “dolaylı hayır” kullanımı görülmektedir. Karşı tarafın beklentilerinden farklı davranmamak adına danışanlar; bahaneler bularak, yalan söyleyerek “hayır” yanıtı verdiklerini seanslar içersinde terapistlerine aktarmaktadırlar. Bazı bireylerde ise, “hayır” diyememeyi belli durum ve kişilere yönelik olduğu bilgisi alınmaktadır. Örneğin, ailede “hayır” yanıtını çok rahatlıkla dile getiren birey, arkadaş grubu ya da iş yerinde üssüne karşı aynı rahatlıkla “hayır” yanıtını veremediklerini dile getirmektedirler.
“Hayır” Diyememek Hastalık Mıdır?
“Hayır” diyememek bir hastalık değildir, ancak psikolojik ve daha sonrasında fizyolojik rahatsızlıklara neden olabileceğinden, bireyin gündelik yaşamında zorluklar yaşamasına neden olacağından önemli bir problemdir. Zamanla, Bireyde insiyatif azalmakta, kendi huzursuzluğunu karşı tarafın huzuruna tercih etmesine neden olmaktadır. Dolayısıyla, zamanla yapısal bir sorun olacağından, bireyin daha zor durumlarda kalmaması adına terapi alarak “hayır”diyememe sorununun üzerine gitmesi bireyi başka sorun ya da depresyon gibi sıkıntılar yaşamamasını önleyecektir.
Unutulmamalıdır ki “hayır” diyememek;
Mantığınız yerine duygularınızdan beslenmenize,
Sizin isteklerinizi dinlemek yerine dış dünyanın sizden neler istediğine kulak vermenize,
Ailede başlayan ödün vermelerin zamanla okul, iş hayatı, eş ve diğer kişilerle kurduğunuz ilişkilerde büyüyerek devam etmesine,
Zihinde doğruluğuna inandığınız “reddedersem reddedilirim”, “hayır dersem karşı tarafı incitmiş olurum”, “incitirsem bir daha benimle konuşmaz, beni sevmez ve çevresinde beni istemez” vb. düşüncelerin her durum ve kişide yeniden canlanmasına,
Bu durum, kimi zaman iç huzursuzluk yaşamanıza, kimi zaman zor durumda kalmanıza, kimi zaman da ömrünüz boyunca pişmanlık duyacağınız alışkanlıklara neden olacaktır.
Tüm bu durumlara “hayır” diyebilmek için;
Öncelikli olarak “hayır” kelimesini kendiniz için de kullanabiliyor olmak. Birçok kişi için “hayır” ı duymak da kullanmak kadar zordur. Bundan ötürü, “hayır” kelimesinden önce, “hayır” anlamına gelen sözcükleri kullanmak,
Kendinizin ne istediğine,
“Hayır” demenin “doğal ve normal” bir yanıt olduğuna,
Değerlerinizin, sınırlarınızın, beklentilerinizin neler olduğunu fark etmenize odaklandığınızda verdiğiniz cevaplar ve seçimleriniz daha kolay olacaktır.
Başta bireyin kendi huzuru, daha sonra çevresindeki kişilerin huzuru için, yaşantısında ir “hayır”ın yeniden “evet” olmaması adına uzman desteği almaktan çekinmemeli ve “hayır” demek için gerekli “izni” tanımanız temennisi ile. Bu nedenle sınır sorunu olan kişilerin profesyonel destek alarak zihinsel, fiziksel ve duygusal açıdan sınırlarını net olarak belirlemeleri gerekir.