Her Aldatma Yaşanan Evlilik Bitmeli Mi?
Yazar İlknur Yılmaz • Psikolog • 24 Mayıs 2018 • Yorumlar:
Aldatılma kuşkusuz bir evlilik için en zorlayıcı, acı veren, kriz yaratan durumlardan biridir. Aldatılan kişi önce yoğun bir şok duygusu yaşar, zihninde ruhunda derin bir yaralanma hisseder. Güven duygusu tamamen zedelenir. En yakını, hayatını paylaştığı kişi ona ihanet etmiştir. Hem öfkelidir, hem üzüntülü, hem kederlidir.
Bozulan güven duygusunu yeniden inşa etmek bir ilişkideki en zor durumlardan biridir. Kırılan güven duygusunun sonrasında, çiftin paylaşımları, iletişimi cinsel yaşamı zarar görür. Evlilik belki aldatılan kişi için artık anlamsız gelmeye başlar. Peki, aldatılmak her koşulda ve durumda evliliğin sona ermesini mi gerektirir? Bir çift/evlilik terapisti olarak bu soruya “hayır” cevabını vermek isterim. Kendi terapi ofisimde tanık olduğum bir çok durum, eğer eşler arasında sevgi tamamen bitmemişse, çiftin ele ele verip, emek göstererek eskisinden daha güçlü ve samimi bir ilişki düzeyine geçebildiğini gösteriyor. Bu noktada, her aldatan kişi aynı amaçla ve motivasyonla aldatıyor diyemeyiz. Aldatmaya yol açan bir çok faktörden söz edilebilir.
En yaygınları şu şekildedir:
• Duygusal faktörler
• Fiziksel faktörler
Duygusal faktörler
Aldatan kişi sıklıkla şu cümleleri kurar:
“Çok yalnız hissediyorum”
“Eşim beni hiç anlamıyor”
“Eşim benimle ilgilenmiyor”
“Eşimle hiçbir şey paylaşmıyoruz”
Bu duygular ve düşünceler bir süre sonra uzaklığa yol açıp, içsel bir öfke doğurabiliyor ve kişinin bu ihtiyaçlarını başkasından karşılamasına yol açabiliyor. Kişi çoğunlukla kendisi de farkında olmaz öfkesinin, üzüntüsünün, birikmiş hayal kırıklıklarının onu başkasına yönelttiğinin. Hatta, sıklıkla bu yeni kişiye aşık olduğunu bile hissedebilir ancak bu kişi aslında sadece onun çok zamandır ihmal edilmiş sevilme, kabul görme ihtiyaçlarını karşılayan bir figürdür.
Fiziksel faktörler
Bazen uzun süreli beraberliklerde şöyle bir yanılgı oluyor. Yıllar geçse de, cinsel çekimin, heyecanın, alınan hazzın aynı kalacağına dair bir inanç. İlk etaptaki o yüksek duygular birlikte zaman geçirdikçe, süre ilerledikçe yatışır. Bu, duyguların tamamen bitmesi anlamına gelmez, sadece yoğunluk azalır. Eğer evlilik hayatı rutin bir şekilde gidiyorsa, iki taraf da, nasıl olsa evliyiz, beraberiz diye cinsel yaşamlarını da rutin bir biçime sokmuşlarsa, cinsel yaşam da monoton algılanır. Bu da bazen (çoğunlukla da erkeklerin) evlilik dışı beraberliklere yönelmesine yol açar. Oysa ki, eğer eşler kendi aralarında cinsel yaşamlarını açık bir şekilde konuşabilseler, heyecanı aktif tutmanın yollarını düşünüp, ilişkilerine yenilikler katsalar doyumlu bir cinsel yaşamları süreğen biçimde olabilir. Bu bağlamda, açık iletişimin önemi yine karşımıza çıkıyor. Konu ne olursa olsun eşler evlilik yaşamlarında her zaman kendilerine arada sırada dönüp, “mutsuz olduğum şeyler var mı, ihtiyaçlarım neler” sorularını sormalı ve partnerlerine dönük beklentileri, istekleri varsa onla paylaşmalıdır. “Söylersem kızar mı, bozulur mu, ayıp olur mu” şeklinde düşünmek ve beklentilerini, ihtiyaçlarını içine atmak, o ilişki için olumsuz sonuçlar doğuracaktır.