Hipertansiyon Nedir?

Yazar Şekip Altunkanİç Hastalıkları Uzmanı • 19 Aralık 2019 • Yorumlar:

Hipertansiyon veya yüksek tansiyon diye adlandırdığımız, yaşamı en çok tehdit eden klinik durum ne demektir? Şimdi bu konuyu kısaca anlatalım:

Öncelikle bu soruya cevap verebilmek için, kanın vücut içerisindeki görevini anlatmak gerekmektedir. Kanın görevi, oksijeni, besin ve diğer maddeleri sağlam bir şekilde hücrelere taşımak, hücrelerde oluşan karbondioksit ile atık maddeleri uzaklaştırmaktır. Kanın vücutta rahatlıkla dolaşabilmesi için belli bir basınç gereklidir. Eğer bu basınç olmazsa kan hareket edemez, dolayısıyla yaşam da olmaz. Yani sıfır kan basıncı bir süre sonra hastanın vefat etmesi demektir.

Kan basıncı nasıl oluşur? Bu konuyu daha iyi anlamak için, ortaokul ve lise çağlarında biyoloji derslerinde okunan bazı bilgileri hatırlamakta yarar vardır. Bildiğiniz gibi kan, vücutta damar dediğimiz değişik çap ve boyutlardaki borular sistemi içerisinde hareket eder. Bu borular sistemi, atardamarlar, toplardamarlar ve kılcal damarlardır. Atardamarlar, taze besin, oksijen ve diğer yararlı maddeleri içeren kanı dokulara taşırlar. Şimdi aklınıza şu soru gelecek, doku ne demektir? Dokular, benzer hücre topluluklarından oluşmuş yapılardır ve vücudumuz için hayati öneme sahiptirler. Örnek vermek gerekirse, beyin dokusu, kas, yani adale dokusu ve bunun gibi.

İşte kan, atardamarlar aracılığı ile dokulara taşındıktan sonra, hücrelere “arteriol” dediğimiz kılcal damar sistemi ile ulaşır. Bilindiği gibi hücreler insan vücudunun en önemli yapı taşlarıdır. Hücreler tıpkı bir fabrika gibi çalışırlar. Oksijen ve besin maddelerini işleyerek, yaşamın idamesini sağlarlar. Bu yoğun çalışma sırasında, tıpkı fabrikalarda oluşan atıklar gibi, vücuda zararlı olabilecek maddelerle karbondioksit meydana gelir. Karbondioksit ve atık maddeler hücrelerden uzaklaştırılmazsa birikerek hücre ve dokuların ölmesine veya hasar görmesine neden olurlar. Zararlı olabilecek bu tür maddelerin hücrelerden uzaklaştırılmaları gerekmektedir. İşte hücrelerde oluşan karbondioksit ve atık maddeler, “venül” dediğimiz kılcal damarlar aracılığı ile toplardamarlara iletilirler. Toplardamarlar bu maddeleri vücuttan atılabilmeleri için, ilgili organlara götürürler. Demek ki vücudu bir ağ gibi saran damar sistemi olmazsa hayatın idamesi de mümkün olamaz.

Vücutta atar ve toplardamarlar genellikle yan yana yerleşmişlerdir. Ancak içlerinde akan kanın yönleri birbirlerine terstir. 

Özet olarak damar sistemini kabaca tanımlarsak, kan damarlarını ülkeyi saran karayolları ağına benzetebiliriz. Ülkemizi bir ağ gibi saran karayolları, şehirlerden çıkışta geniş, ilçe ve köylere giderken ise daralarak devam eder. Tıpkı kan damarlarının vücudu sarması gibi. 

Şimdi tamam, damar sistemini öğrendik, peki damar sistemi içerisinde kanın dolaşmasını sağlayacak bir pompa sistemine gerek yok mudur? Evet, vardır, nasıl ki evlerimize gelen su bir pompa sistemi ile dağıtılıyorsa, kanında vücutta belli bir basınç altında hücre ve dokulara ulaşmasını sağlamak için bir pompa sistemine gerek vardır. İşte vücutta pompa işlevini gören organ, kalptir. Sol göğüs boşluğu içinde yerleşen kalp, tıpkı şehir şebeke suyunu ileten bir pompa sistemi gibi çalışarak vücuda kanın dağıtılmasını sağlar. Bazen hızlanır, bazen yavaşlar, bazen kuvvetli çalışır, bazen de daha az kuvvetli çalışır. Tüm bu çalışma mekanizması ise beyin tarafından idare edilmektedir. Uğruna şiirler ve öyküler yazılan kalp, aslında beynin kontrolünde çalışan bir emme-basma tulumbasıdır. Sevdiğiniz ile bir arada olduğunuz zaman kalbinizin hızlı atmasını sağlayan organ, beyindir.  

Şimdi gelelim pompa gibi çalışan kalpten kanın nasıl dağıldığına. İşte bu noktada büyük ve küçük dolaşım devreye girer. 

Buyük dolaşım, kalpten çıkan en büyük ve geniş damar olan aort ile başlayarak tüm vücuda yayılır. Küçük dolaşım ise, kalpten çıkan akciğer atardamarı ile başlar, akciğere karbondioksiti götürür, oksijenle yüklenen kan tekrar kalbe dönerek buradan tüm vücuda dağılır. Küçük dolaşım ile büyük dolaşım arasındaki önemli fark, küçük dolaşımda atardamarlar karbondioksit ile yüklenmiş kanı taşırlar. Büyük dolaşımda ise atardamarlar oksijen ile yüklenmiş kanı taşırlar. 

Kalp pompa işlevini yaparken kanı belli bir basınç ile aortaya atar. İşte hep söylediğimiz kan basıncı budur. Atardamarlar inceldikçe, kan basıncı düşer. Toplardamarlardaki basınç ise atardamarlardan daha düşüktür. Bu basınç farkı kanın vücutta sağlıklı bir şekilde dolaşması için gereklidir. Biz doktorlar kan basıncından bahsederken,  toplardamarlardaki basınçtan değil, atardamarlardaki basınçtan bahsederiz. İşte “yüksek tansiyon” veya “hipertansiyon,” atardamar içerisindeki kan basıncının normal değerlerden fazla yükselmesine verilen addır. 

 

 

Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Yazar

Yorumlar: (0)