Hipoaktif Cinsel İstek (Libido) Bozukluğu

Yazar Enis Rauf CoşkunerÜrolog • 27 Ağustos 2021 • Yorumlar:

Erkekte Hipoaktif Cinsel İstek (libido) Bozukluğu (Male Hypoactive Sexual Desire Disorder – HSDD) tanımlanması zor ve toplumda sıklığı %3-50 gibi geniş bir aralıkta verilen bir sorundur.

Yaygın yaklaşım; cinsel aktivite için yeterli cinsel fantezi ve isteğin bulunmaması ve bunun kişi ve ilişkisinde problem teşkil eder hale gelmesi şeklinde kabul edilmesidir.

Erkekte cinsel aktiviteyi belirleyen çeşitli evreler mevcuttur. Kişinin isteği bir uyarılma ile devam ederse cinsel organda meydana gelen sertleşme gözlenir. Meydana gelen sertleşme uyarılmanın devamıyla birlikte orgazm ve boşalma evresine kadar ilerler. Son aşama ise çözülme (resolution) dediğimiz genel bir rahatlama halidir.

Oysa ki, yine son zamanlarda ki yaygın yaklaşıma göre erkekte bu evrelerin başlangıç bölümü iç içe geçmiştir. Yani bir erkekte istek uyarılma öncesi olabileceği gibi, uyarılmada (fiziksel stimülasyon gibi) cinsel isteği doğurabilir.

Cinsel istek azlığı kişi tarafından her zaman bir sorun olarak algılanmayabilir. Örneğin; cinsel aktivitenin sadece çocuk sahibi olma amacıyla yapılacağı etik yargılarına sahip bir toplumda  bu bir sorun gibi kabul edilmeyip, erdemli bir kişi olma özelliği taşıyabilir. Tersi ise toplumda cinselliğin yaşam boyu devam eden vücut fonksiyonlarının bir parçası olarak kabul edilip yoksunluğunun hemen sorun olarak algılanmasıdır. Bazen bu iki zıt düşüncenin aynı toplumda çeşitli boyutlarda bir arada olduğu gözlenebilir.

Cinsel istek azlığı kişinin cinsel aktivitelerinin başladığı ilk anlardan itibaren yani hayat boyu olabileceği gibi hayatının herhangi bir evresinde de gözlenebilir. Yine bu cinsel istek azlığı durum ayırt etmeksizin kişinin her zaman gözlediği bir sorun olabileceği gibi sadece beraber olduğu kişiye sınırlı kalabilir. Tabii bu durumda bir çift problemi sözkonusudur.

Bu nedenle bu tip problemi olan bir kişiyi öncelikle iyi dinleyip hangi noktada nasıl bir sorun yaşadığını iyi tespit etmek büyük önem taşır.

Tedavisinde biopsikososyal yaklaşım yani kişiyi beden/ruh bütünlüğü içinde ele alıp kendisiyle ilgili faktörler kadar partner ve çevresi de değerlendirme kapsamında tutulmalıdır.

 

Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Yorumlar: (0)