Hormonel Hastalıklar ve Beslenme ile İlişkileri

Yazar Lalenur BalcıDiyetisyen • 18 Kasım 2021 • Yorumlar:

Hormonlar; özel bezler tarafından kana salgılanan, kan yolu ile ulaştıkları doku ve organlarda fonksiyon düzenleyici bir etki oluşturan ve çok düşük miktarları ile bile görev yapan organik bileşiklerdir.Hormonlar kısmen enzimlere benzeseler de onlar gibi kimyasal reaksiyonları başlatmazlar, fakat reaksiyonun hızını etkilerler. Hormonlar sağlığımız açısından hayati önem taşımaktadır ve beslenme ile ilişkili olarak sağlığımızı iyileştirme yolunda bazı dengeleri oluşturduğu kanıta dayalı, yazılı olarak bilimsel kaynaklarda yerini almıştır. Vücutta hormonel dengesizliğe bağlı gelişen, doğrudan ya da dolaylı olarak gözlenen bazı hastalıkların beslenme ile yakından ilişkisi bulunmaktadır . Bu yazımızda size ; vücutta hormonel bozukluğa bağlı olan ve besinlerin de bu hastalıklar üzerinde etkisinin bilimsel çalışmalarla kanıtlandığı birkaç hastalıktan ve beslenme şeklinden bahsedeceğim.

- Günümüzde obezite hormonel problemlere yol açtığı bilinen kronik bir hastalıktır . Özellikle , trigliserid fazlalığı + HDL azlığı probleminin birlikte olduğu bir kilo probleminde kilo vermek zorunlu hale gelmektedir. Bilimsel bir çalışmada , trigliserit fazlalığı + HDL düşüklüğünün olduğu 3 farklı deneysel obez grupta farklı beslenme şekilleri denenerek bir çalışma yapılmıştır. 1) orta protein, orta lifli diyet , 2) yüksek proteinli, yüksek lifli diyet , 3 ) yüksek proteinli, yüksek lifli diyet + omega-3 ve orta zincirli yağ asitlerini içeren beslenme şekilleri deneysel gruplara belirli sürelerle verilmiştir. Sonuçlar yüksek proteinli, yüksek lifli bir diyetin kilo alımını ve vücut yağ artışını yüksek ölçüde sınırlayabildiğini ve serum kolesterol, trigliseritler ve leptin konsantrasyonlarını azaltabildiğini göstermektedir.

- Polikistik over sendromunun (PCOS) tedavisi, yaşam tarzı değişiklikleriyle ilişkili sentetik hormonlara dayanır. Nutrasötik bileşikler PCOS tedavisi için olası ajanlar olarak araştırıldı. Berberinin, insülin direncine ve obeziteye, özellikle de viseral yağ dokusuna (KDV) karşı etkili olduğu gösterilmiştir. Bu özellikler nedeniyle, araştırmacılar berberinin PCOS tedavisinde etkili olabileceğini söylemişlerdir. Düşük olduğu düşünülen çalışma sayısına rağmen, incelenen kadın sayısı yüksektir (1078) ve sonuçlar ilginçtir. Berberinin; kilo kaybı ve artmış insülin duyarlılığı olmadığında viseral yağ dokuyu azaltarak yağ dokusunun yeniden dağılımına neden olduğu araştırmacılar tarafından söylenmiştir .Ayrıca berberinin, döngü başına yumurtlama oranını iyileştirerek, insülin direncini geliştirdiği de çalışmalarla kanıtlanmıştır . Bu nedenle berberin, doğurganlık ve canlı doğum oranları üzerinde de etkilidir. Berberin hamile kalmak isteyen premenopozal kadınlarda güvenlidir ve belirtilen tüm çalışmalarda çok az yan etki göstermiştir. Berberin içeren doğal bitkiler bulunmaktadır . Bunlar konuya hakim uzmanlar tarafından; doğru bilgilendirme ve doğru ölçülerde kişilere kullandırılabilirler.

 

- "Bağırsak-beyin ekseni" terminolojisi, gastrointestinal sistemi (GI) ile merkezi sinir sistemi (CNS) arasındaki çift yönlü bir ilişkiyi göstermektedir. Bugüne kadar, çeşitli araştırmalar migrenin Helicobacter pylori (HP) enfeksiyonu, irritabl bağırsak sendromu (IBS) ve çölyak hastalığı (CD) gibi bazı gastrointestinal (GI) bozukluklarla ilişkili olduğunu göstermiştir. Bununla birlikte, bağırsak ve beynin migren hastalarında nasıl etkileşime girebileceğini açıklayan mekanizmalar tamamen açık değildir. Çalışmalar, bu etkileşimin, enflamatuar aracılar , bağırsak mikrobiyota profili, nöropeptitler ve serotonin yolu, stres hormonları ve besin maddeleri gibi birçok faktörden etkilendiğini göstermektedir. Nöropeptitlerin, çeşitli bağırsak bakteri suşları üzerinde antimikrobiyal etkiye sahip olduğu düşünülmektedir ve bu nedenle bağırsak ve beyin arasındaki çift yönlü ilişkiye dahil olduğu söylenmektedir. Mevcut bilgilere göre, HP bulunan hastalarda migren baş ağrısı, bakteri yok edilmesinden sonra düzelebilir. Uzun baş ağrısı öyküsü ve yüksek baş ağrısı sıklığı olan migren hastalarına IBS teşhisi şansı daha yüksektir. IBS ve migren bazı benzerlikler paylaşır ve bağırsak mikroflorası bileşimini değiştirebilir ve böylece bağırsak-beyin eksenini ve enflamatuar durumu etkileyebilir. Migren de CD ile ilişkilendirilmiştir. Migrenin, düşük glisemik indeks diyetine bağlı kalarak, günlük uygun lif tüketimi de dahil olmak üzere bağırsak mikrobiyotası ve bağırsak-beyin ekseni üzerinde faydalı etkileri olan diyet yaklaşımları ile iyileştirilebileceği söylenmiştir. Aşırı kilolu ve obez hastalar için kilo kaybı ve diyet planları bu hastalıklar için önemli yer tutmaktadır .


 

- Tiroid hastalığı genel popülasyonda, özellikle kadınlarda yaygındır ve sporcular arasında da yaygın olabilir. Otoimmün bozukluklar, iyot-takviye programları olan ülkelerde tiroid bozukluklarının en yaygın nedenidir; bununla birlikte, tiroid disfonksiyonu, yetersiz enerji alımı ve iyot, selenyum, demir ve D vitamini eksikliği gibi beslenme faktörleri ile ortaya çıkabilir. Ek olarak, yorucu egzersiz tiroid hormonlarındaki geçici değişikliklerle ilişkili olabilir. Değerlendirme süreci antropometrik değişiklikler, biyokimyasal testler (tiroid paneli), kişisel ve aile öyküsü, uygun belirti ve semptomların incelenmesi ve enerji, iyot, demir, selenyum ve D vitamini alımını içeren diyet ve çevresel değerlendirmeye odaklanılmalıdır. Aşırı stres ve çevresel kontaminantlara ve diyetsel guatrojenlere maruz kalma durumu da tiroid hastalığını etkileyen etmenler arasındadır .

 

Günümüzde birçok hastalık yetersiz ve dengesiz beslenmeye bağlı olarak gelişip tetiklenmektedir . Sağlıklı bir yaşam için , önceliğimiz beslenme şeklimizi düzenlemek olmalıdır .Herkese sağlıklı, mutlu bir yaşam diliyorum .

 

Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Yorumlar: (0)