İÇİMİZDEKİ GİZLİ TEHLİKE ; Aort Anevrizmaları
Yazar Mustafa Kar • Kalp Ve Damar Cerrahı • 14 Ağustos 2017 • Yorumlar:
Günümüzde kalp ve damar hastalıklarının artışına bağlı olarak aort anevrizmalarının da sıklığı artmaktadır. Birçok hastada tanı konduğunda acil müdahale yapma zorunluluğu gerekir.
Anevrizma, en kolay anlatımıyla atar damarda, damar çapının normalden %50 daha fazla genişlemesine yol açan bir cins balonlaşma olarak tarif edilebilir. Aort damarın normal çapı, erişkinlerde yaş, cinsiyet, boy ve ağırlığa bağlı olarak küçük değişiklik göstermekle birlikte genellikle 2.5-3.5 santimetre arasındadır. Anevrizmalar, oluştukları yerlere göre çok farklı sebeplerden kaynaklanabilir. Genellikle yüksek tansiyon, kireçlenme, bazı enfeksiyonlar ve bağ dokusu hastalıkları anevrizmalara neden olabilir. Bazı grup anevrizmalarda ise genetik faktörler büyük rol oynar. Kromozomlardaki bozukluklardan kaynaklanan damar duvarı yapısının normal kuvvetinde olmaması bu tip anevrizmalara örnek olarak verilebilir.
Aort Anevrizmasının Nedenleri Nelerdir?
Yüksek Tansiyon : Anevrizma oluşmasında tek başına yüksek tansiyonun etkili olduğunu söylemek elbette mümkün değildir. Yüksek tansiyon hastası pek çok insanda anevrizma oluşmuyor; fakat eldeki veriler anevrizma yaşayan hastaların kayda değer bir bölümünün yüksek tansiyon hastası olduğunu gösteriyor.
Sigara: Damar sertliği ya da kireçlemesinin ana sebeblerinden biri de sigaradır. Damar kireçlenmesi damar esnekliğinin kaybedilmesi anevrizma oluşumuna sebeb olur. Sigara kullanmanın karın içindeki anevrizmalarla bağlantısı çok güçlüdür.
Yaş: Yaşlanma tüm vücutla beraber damarlarda da olur. Anevrizma oluşumunda yaşın önemi oldukça büyüktür. Özellikle karın içerisinde oluşan anevrizmalar, genellikle 65 yaş üzerinde sıklıkla görülür. Anevrizmalar eğer kişide bir bağ dokusu hastalığı yoksa, genellikle ilerleyen yaşlarda ortaya çıkan bir rahatsızlıktır.
Damar duvarının doğuştan zayıf olmasına bağlı genetik bozukluklar:Buna bağ dokusu hastalıklarını, örneğin uzun boylu uzun uzuvlu olmaya sebeb olan marfan gibi yapısal hastalıkları gösterebiliriz. Dejenerasyon ve inflamasyon dediğimiz damar duvarı içinde meydana gelen yapısal reaksiyonlar da (sifiliz, behçet hastalığı gibi) buna örnek olabilir.
Yağlı Gıdalarla Beslenme,şeker hastaliği,yüksek kan lipid düzeyi,obezite,uzun süre öksürmeye sebeb olan kronik akciğer hastalıkları aort anevrizmasının sebepleri arasındadır. Ani olarak ıkınmak ağır yük kaldırmak göğüs içi basınç artışına sebep olmakta anevrizmanın sebepleri arasında yer alır.''Yakın zaman da iki hastamdan örnek verirsem; bir hastam uzun süre su altında dalış yaptıktan sonra sırt ağrısı ile acil polikliniğe geldiğinde aort anevrizmasında yırtılma olduğu anlaşıldı.Diğer hastamda ise aniden 60 kiloya yakın bir yük kaldırmasının ardından ani sırt ağrısı ile acil polikliniğe geldiğinde aort yırtılıması tansı konuldu. Her iki hasta acil opere edildi ve taburcu edildi.''
Karın bölgesindeki aort damarında genişleme genel olarak sessiz seyir eder. Hastaların yarısında hafif karın ağrısı belirtileri olabilir; fakat karın ağrısı çok belirsiz bir yakınmadır. Bazen sırt ağrısı kabızlık şikayetleride olabilir. Bazen karında ya da kasıkta nabızla atan bir şişlik hissedilebilir. Bu şişliğin damar gibi nabız vermesi çok önemli bir işarettir. Göğüs boşluğunda olanlar daha sinisdir belirti göstermeden yıllarca içerde bulunabilir.Bazen ilk şikayet yırtılmanın verdiği ani ağrı acı olabilir.Göğüs içi büyümeler,ses kısıklığı,yutma güçlüğü,öksürükte anevrizmaların şikayetleri arasında sayılabilir. Hastalık genellikle bir başka sebeple ultrason ya da tomografi çekildiğinde ortaya çıkar. Ya da yırtılma sonucu şiddetli karın ağrısı ya da iç kanama nedeniyle ortaya çıkar.
Eğer yırtılmadan tanı konulmuşsa bu hasta için büyük bir şanstır. Çünkü yırtılması gerçekten son derece ciddi sonuçlar doğurabilir.Hasta şanslı ise yırtılmadan önce tanı konulur.Yırtık olmuşsa malesef bu hastaların yarısı hastaneye başvuramazlar ve malesef hastaların bir kısmıda hastanede tanı konma ve tedavi hazırlık aşamasında kaybedilebilirler.Tanı konmus hastalar planlı tedavi protokolü uygulandığında başarı oranları yüksektir.
Tedavinin iki yöntemi vardır.Bunlar;
- İnvaziv yöntem: ameliyat ve non
- İnvaziv yöntem :anjiyografi ile tedavi yöntemidir.
Tedavi şeklinin belirlenmesini hastanın yaşı anevrizmanın yeri boyutu ve anevrizmaya eşlik eden başka hastalıkları olup olmaması da belirler.
Kapalı cerrahi (endovasküler ) yöntem :
Açık ameliyat olmadan, damar içerisine yerleştirilen kateterler ve bunlar üzerinde ilerletilen stent adını verdiğimiz greflerin anevrizma içine yerleştirilmesi ve kapatılmasıyla uygulanır.
Kasık içerisinden veya damar içerisinden girerek stent yerleştirilen, endovasküler işlemler özellikle geçtiğimiz 10 sene içerisinde sıklıkla uygulanan bir yöntemdir. Çünkü endovasküler işlemler açık cerrahi ile karşı karşıya getirildiğinde özellikle belli alanlarda önemli avantajlar sağlar. Bu avantajlar hasta açısından büyük önem taşır. Bunlardan ilki hastanın açık bir ameliyat geçirmemesi ve buna bağlı olarak da iyileşme süresinin, hastanede kalış süresinin, yoğun bakımda kalış süresinin kısa olması ve ameliyatta kan kullanma oranının yok denecek kadar az olmasıdır. Kısa vadede hasta yaşam kalitesi, cerrahi müdahale ile karşılaştırıldığında oldukça yüksektir. En önemlisi açık cerrahi ile karşılaştırıldığında ölüm oranı riski çok daha düşüktür.Ancak bu tedavilerin erken dönemde sağladığı yaşam kalitesi, yaşam avantajları bir veya iki sene sonra kaybolabilir.Girişimsel işlemler tekrarlar, takip işlemleri açık cerrahiye göre çok daha sık görülür.
Açık Cerrahi Yöntem:
Endovasküler işlemlerle karşılaştırıldığında büyük operasyonlardır. Her ne kadar günümüzde açık cerrahi işlemleri de daha ufak kesilerle yapılıyor olsa da, açık cerrahi endovasküler işlemlerle kıyaslandığında büyük operasyonlar olarak algılanır. Amaç, hastalıklı olan anevrizma bölgesini tamamen ortadan kaldırmak ve yerine suni damar koyarak devamlılığı sağlamaktır. Vücutta aort gibi başka büyük bir damar olmadığı için mecburen suni damar konulur.Vücuda uyumlu grefler kullanarak anevrizmalar devre dışı bırakılır.Açık cerrahide yoğun bakım ve hastane kalış süresi daha uzun olmakla beraber her iki yöntemde, seçili durumlarda anevrizma tedavisinde tercih edilir. Tedavi sürecinde iki yöntemin de başarısı yüksektir. Temel sorun tanının erken konmasıdır.