İhtiyaçlar Sınırsız mıdır?
Yazar Seyran Akdaş • Psikolog • 21 Eylül 2020 • Yorumlar:
İHTİYACI BAĞIMLILIĞA ÇEVİREN SOSYOLOJİK ETKİLER
Değişim ve dönüşüm insanın temel ihtiyacıdır. İlerlemek yenilenmekle olur. Yeni bize enerji ve motivasyon sağlar, iyi hissettirir. İhtiyaç oldukça fizyolojik, psikolojik ve sosyolojik gereksinimlerimizi karşılamak doğaldır. Her nesnenin bir kullanım süresi vardır. Artık işlevini yerine getiremiyorsa yenisini edinmek yeridir.
Son yüz yılın seyrinde savaşlar, kıtlık, ekonomik ve siyasi krizler, dört nesil öncesine kadar toplumun genelini yoksulluk sınırında tutmuştur. Hem endüstrinin gelişmemiş olması hem de alım gücünün zayıflığı yeme, içme, giyim gibi temel ihtiyaçları bile karşılamaz haldedir. Abi, ablanın küçülen giysisi kardeşe saklanır, bayramdan bayrama alınan ayakkabı uykular kaçırırken, yırtılan pantolona yama yapılır, eşyalar tekrar tekrar tamir edilerek kullanılırdı. Gidilecek bir yer, alınacak bir gömlek, edinilecek bir kitap için hayaller ve hedefler kurulur, bunun için para biriktirilirdi. Endüstrileşmenin ivme kazanmasıyla gelir düzeyi artmış ihtiyaçların karşılanabilirliği insani boyuta gelmiş, toplum nefes almaya başlamıştır. Fakat kapital sistemin çarkını döndürebilmesi adına “ihtiyaçlar sınırsızdır” söylemiyle insanın doyumsuz tarafını ele geçirmiştir. Daha fazlası için çalışan birey zorluğunu ve yorgunluğunu yatıştırmak için duyduğu haz ihtiyacını daha çok harcayrak , harcadıkça da daha çok çalışarak bu acımasız çarka kapılmıştır. İnsanı nesneleştiren, hatta makineleştiren bu sistem bir canavar gibi doymak bilmezken, ihtiyaçların ardı arkası da, ödenen bedeller de kesilmemektedir.
Nevrotik hatta histerik bireylerin kol gezdiği zamanımızda tüketim çılgınlığı doyumsuzluğu ve böylece arsızlığı arttırıyor. Neredeyse her sabah uyanıldığında daha iyi bir ürün, bir üst model telefon, yüksek sürümlü elektronik cihazlar, sevilen markanın yeni tasarımıyla karşılaşmak eldekileri değersizleştirirken, yeni hedeflere hırslandırıyor. Öyleyse ihtiyacımız olanı belirleyen biz değiliz, bizim adımıza sistem reklamıyla, sosyal medyayla, sosyal çevreyle bilinç ve bilinçaltımızı etkileyerek bize bunu dayatıyor.
Gerçek İhtiyaçlar Nasıl Belirlenir?
İhtiyaca dair sinyalleri izlemek: Bir şeye ihtiyaç duyduğunuz sinyali geldiğinde, örneğin bir vitrinin önünden geçerken sonbaharın geldiğini ve mevsime uygun bir ayakkabı almak gerektiğini düşündüğünüzde buna gerçekten ihtiyacınız olup olmadığını durup düşünmek gerekir. Sinyal gerçek bir sorunu çözmek için bizi harekete geçirmelidir. Kahve içmeye girdiğiniz kafede pasta yemelisin sinyali sahiden tatlı ihtiyacını mı işaret ediyor yoksa o anda haz amacıyla yedirip sonra pişmanlık mı verecek? Bunu takip edebilmeli ve ona göre karar verebilmeliyiz.
Eğer bize fark etmeden dayatılan sinyalse bu gerçek ihtiyaç değildir. Bizim içimizden gelen ve bir sorunu çözecek rahatlatacak olan gerçek ihtiyacımızdır. Bunun için de durup hatta biraz bekleyip karar vermek ihtiyaçları ayırmaya yarayacaktır.
İhtiyacın büyüklüğünü belirlemek: Kısa ve uzun vadeli ihtiyaçlar vardır. Yemek yemek kısa vadeli, tatile gitmek orta vadeli, ev almak ise uzun vadeli ihtiyaçlardır. Şu an kiradan kurtulmak için ev almak fikri, diğer temel ihtiyaçları gölgeleyebileceği için tüm süreci iyi değerlendirmek gerekir.
İhtiyaçlar yaşam amacına ve hedeflerine paralel mi?: Eğer iyi bir eğitim almak istiyorsak ihtiyacımız olan zaman ve eforu alışveriş merkezinde ya da instagram keşfet sayfalarında geçiremeyiz. Şirketi büyütmek istiyorsak arabamızı bir üst modeliyle değiştiremeyiz. İhtiyacımız önceliğimiz olmalı, değilse kaotik bir süreç oluşturur, mutsuz ve verimsiz hissederiz.
Elbette bunun için kendimizi, amaç ve hedeflerimizi, önceliklerimizi iyi tespit edip kendi merkezimize göre hareket etmeliyiz. Değilse dayatılan ihtiyaçları takip etmek yıpranmaktan başka bir sonuç vermez.
İnsan doğası gereği arzuları doğrultusunda gerçeği çarptırabilen, kendini ve etrafını binbir bahanelerle kandırabilen bir yapıdır. Burada öncelikle kendimize dürüst olmak, tüm koşulları göz önünde bulundurarak ihtiyaca cevap vermek kısa süreli haz yerine uzun vadeli huzur ve mutluluğu garantiler.
İHTİYACI BAĞIMLILIĞA ÇEVİREN PSİKOLOJİK ETKİLER
“İhtiyaca ya da alım gücüne bakmadan para harcama alışkanlığı” olarak tanımlanan kontrol edilemez ihtiyaç dışı alışveriş bağımlılığı yaygınlaşmaktadır. Dolapta ihtiyacı fazlasıyla karşılayacak giysi ya da ayakkabı olduğu halde yenisini almak için arzu duymak, bir ceketin üç farklı rengini satın almak, telefonu sürekli üst modeliyle değiştirmek, bu süreçte irade gösterememek ve hemen sonrasında pişman olmak literatüre alışveriş bağımlılığı olarak geçmiştir. Tıpkı bir kumar bağımlılığı, alkol bağımlılığı gibi dürtü kontrol bozukluğudur ve psikiyatrik/psikolojik bir sorundur. Acıktığımızda dürtü yoluyla bize sinyal gönderip doymamızı ve yatışmayı bekleyen bilinçdışı sistem derededir yine. Fakat doğal bir ihtiyacı değil, çocuklukta ya da geçmişte doyurulamamış bir boşluğu doldurma çabasındadır. Elbette bir ihtiyaç başka bir şeyle doyurulamaz. Uykumuz varsa su içerek bu ihtiyacı karşılayamayacak olmamız gibi.
Kendi temel yapı ve gerekliliklerini keşfedememiş birey, geçmişten bu yana derinlerinde taşıdığı değersizlik, yetersizlik, sevgisizlik, travmadan kaynaklı boşluklarını sigara, kumar, iş ya da alışveriş bağımlılığı olarak yatıştırmaya çalışır. Fakat bu kara delik asıl ihtiyacı olanla dolmadıkça daha fazla geçici tatmin aramaktadır. “Aşerme” ya da “yoksunluk” olarak ortaya çıkan bu dürtü, bir anlık haz ve ardından pişmanlık, suçluluk, öfke duygularını tetiklemektedir.
Ruh içkindir, kendini tamamlayarak doyar!
Bağımlılığa yatkınlık nereden kaynaklanır?
Çeşidi ne olursa olsun bağımlı bir yapının temelleri çocuklukta hatta bebeklikte oluşur. Dünyaya gelen insan yavrusunun temel ihtiyacı güvende olmaktır. 6-7 ayın kadar anneyle bir bütün gibi yaşayan bebek bundan itibaren bireyselleşme sürecine girer. Anneyle sağlıklı bağlanma ve bireyleşme gerçekleşiyorsa güvenli bağlanma sağlanır, değilse anneye kaygılı bağlanan bebek yaşama ve tüm ilişkilerine kaygılı bağlanma eğilimindedir. Bu yaşama genellenen güvensizlik, kaygı ve bunun oluşturduğu boşluk bağımlılıklarla doldurulmaya çalışılır. Özgüvenli, yeterli, üstün görünmek için yapılan bu alışverişler ve bağımlı eylemler bilakis kişinin kendinden soğumasına, değersiz hissetmesine sebep olur. Kısırdöngü böylece sürer.
Bağımlılığın temelindeki ruhsal boşluk, umutsuzluk, değersiz ve yetersizlik, kendi hayatının sorumluluğunu üstüne almaktan kaçınmak, aşırı stres, duyguları hissetmekten korkmak, yaşamın belirsizliğiyle baş edememek, birey olamamak, duygusal boyutta çocuk kalmak, sevgi açlığı, onay ve kabul görme ihtiyacı bireyi bir madde ya da eyleme bağımlı kılabilir.
Çocukluk döneminde aşırı kontrolcü, öfke kontrolünü sağlayamayan, öfkeli özgürlük (umursamamak, görmezden gelmek), aşırı özgürlük (sınır ve disiplin sağlamayan) tutumu gösteren ebeveynler bu yapıyı oluşturmaktadır.
Sebep ne olursa olsun yetişkin bireyin sorumluluğu kendini tanıması, olgunlaştırması, iyileştirmesidir.
Eğer sorun bağımlılık düzeyindeyse, kredi kartları limitini aşıyorsa, dolaplar dolu olduğu halde yeni kıyafetler alınıyorsanız, mutsuz hissettiğiniz her an AVM’lere koşuyorsanız, aldıklarınız kısa sürede değerini yitiriyorsa, kendinizi bir an iyi sonra huzursuz hissediyorsanız bağımlılığı düşünebilir profesyonel destek alabilirsiniz.
Bağımlılık boyutuna gelmemişse de kendinizi para harcadıkça ve yeni şeylere sahip oldukça değerli ve saygın hissediyorsanız, elde edemedikleriniz için öfkeleniyorsanız, bir yandan eşinizin çok çalışıp ailevi ve romantik alana zaman ayırmadığı için dertlenirken bir yandan yeni harcama alanları açıyorsanız, arkadaşlarınızın sahip olduklarına ya da instagramda takip ettiğiniz fenomenlere özeniyorsanız içinizdeki kara delikten kaçarken kendinize varamıyorsunuz demektir.
Kendilik irade sahibi olmak demektir. Kendi gerçekliğini ve gerekliliğini hesap edebilir olmak demektir. İstek ve ihtiyaçlarını kavrayabilmek ve gereğince yerine getirebilmektir.
Yani büyümektir.
Büyümek, yaşamının sorumluluğunu tüm eksik, gediklere, yara berelere rağmen alabilmek, kaçmadan, saklanmadan, bağımlılıklara tutunmadan, geçici hazlarla harap olmadan yaşayabilme becerisidir. Kendine hükmedebilmek, bazen şımartabilecek kadar samimi, hazzı erteleyebilecek kadar sabırlı, kendi gerçek ihtiyaçlarını hesap edebilecek kadar bilge ve hayır diyebilecek kadar cesur olabilmektir.
Aldığımız yeni ciciler ambalajınızı parlatırken ruhunuzun asıl açlığını gölgeler. Ve yaptıklarımızı ihtiyaç zannederek yanılırız. Her yanılgının sonu ise hüsrandır.
Vazgeçtiğiniz kendiniz değil sizi esir eden bağımlılıklarınız olsun.
Sevgilerimle…