İletişimde Savaşma Seviş Dönemi
Yazar M. Abdullah Yılmaz • Psikolog • 7 Ekim 2016 • Yorumlar:
Herhangi bir olay, kişi ya da durum karşısında “tepki” göstermek durumunda kalırsanız
yandınız. Ama şunu da unutmamak gerekir ki herhangi bir olay, kişi ya da durum
karşısında verilecek bir “karşılık” vardır. Yani tepki göstermeden karşılık vermek bizi bir
adım öne geçirecektir iletişimde.
İletişimde en çok üzerinde durulması gereken noktalardan biri de “akıl-dil uyumu”... Hani
bizde bir deyim vardır: “Söylediğini kulağın duyuyor mu?” Aslında söylenmek istenen
“Söylediklerini aklın süzgecinden geçirdin mi?” değil midir?
Akıl-dil uyumu konusunda sorun yaşayan biri her türlü tehlikeye maruz kalabilecek bir
ortama sahiptir. Akıl-dil uyumu bir anlamda antivirüs programları işlevini üstlenirler. Ve bir
antivürüs programına sahip olmayan beyinler düşünce virüsleri ile mücadele edemezler
çok kısa bir zaman içinde beyinleri infilak eder.
Öğrenme bir anlamda kişinin bildikleri şeylerden bilmedikleri şeylere doğru gitme süreci ise
akıl-dil uyumu zaman içerisinde öğrenilir. Akıl-dil uyumunu yakalamanın en iyi yolu da
kıyaslama yöntemidir. Hayat o kadar karmaşık bir yapıya sahip ki mümkün olduğunca bu
karmaşıklıkları anlamak ve herkesin anlayabilmesi için de mümkün olduğunca
basitleştirmek zorundayız. Basitleştirirken bayağılaştırmamaya da dikkat etmeliyiz.
Eğitimin amaçlarından biri de zihni açmaktır. Bir kişinin zihni de motive olmadığı sürece
açılmaz. Bir kişiyi motive etmenin birçok yolu vardır ama temelde tek bir prensibe
dayandırılır. “Beklentileri yükseltmek...” Beklentileri düşük seviyede tutmak bir anlamda
ilkelliğe, basitliğe de davetiye çıkarmaktır.
Bazen dilimizin ucuna geliveren sözcükleri kullanma şanssızlığına uğrarız. Dilimizin ucuna
geliveren sözcüklerden uzak durmalıyız. Dilimizin ucuna geliveren sözcükler bir anlamda
bizim en ilkel ve basit tarafımızdır. Hayatımız boyunca en çok pişmanlık duyacağımız
konuşmayı yapmış oluruz.
İletişimde mümkün olduğunca hızlı empati kurmak gerekir. Yalnız empatiyle sempatiyi de
birbiriyle karıştırmamak gerekir. Karşımızdaki kişiyle birlikte oturup ağlarsak çok sempatik
bir insanızdır. Karşımızdaki kişinin ağlamasını durdurabiliyorsak ya da bu ağlamayı
avantajlı hale çevirebiliyorsak empatinin ne demek olduğunu anlamışız demektir.
En büyük zafer savaşmadan düşmanı alt etmektir, derler. Bize, çevremize ve
toplumumuza yansıyacak olumsuzlukları savaşmadan avantaja çevirmek için iletişim
içinde olduğumuz insanların nasıl bir yapıya sahip olduğunu çok iyi tanımamız gerekir.
Bazı insanlar çok sinirliyken o insanlara yaklaşamazsınız, bazıları ise ne kadar yakın
durursanız o kadar çözüme yakınsınızdır.
Peki, tüm bunları nasıl takip edeceğiz? Harekete mi geçmeli? Bir adım geriye mi çekilmeli?
Karşımızdakinin gözünün içine mi bakmalı? Ayaklarına mı bakmalı... Bütün bunları ayrıntılı
bir şekilde tecrübe etmeye çalışmak bizi delirtebilir. Peki ne yapmalı?
Genellemeler, öğrenmenin en önemli yollarından biridir. Mesela iletişimde üç tip insan
vardır: Uyumlu insan, zor insan, korkak insan. Bunun üçüne karşı da aynı karşılıkları
veremeyiz. Tepkileri çok değişik olacaktır. Ona göre yöntemler geliştirmeliyiz. Ama Bu
insanları nasıl anlayacağız. Tabi ki birikimlerimizden, tecrübelerimizden yararlanacağız.
Ama bizim demek istediğimiz burada önemli oluyor. Tecrübelerden yararlanırken
genellemelerin kurbanı olmayacağız. Toparlayacak olursak, ne kadar sorunla karşılaşırsak
karşılaşalım o kadar da değişik çözüm vardır. Ve durumlar karşısında konum belirlemek
en güzel sonucu almamıza yardımcı olacaktır.
Bruce Lee'nin dövüş sanatına çok farklı ve önemli bir yaklaşım getirdiğini çoğumuz bilir.
Ona göre dövüşün ilk prensibi rakibine karşı koymamaktır, bunun yerine, onunla birlikte
hareket etmek ve enerjisini yeniden yönlendirmektir. Üç tip insan vardır: Zor insan, Uyumlu
insan, korkak insan... İletişim kurmada en zor insan “zor insan”dır. Zor insanların sürekli
olarak “Neden?” diye sormalarından rahatsız olmamaya başladığım an benim de onlardan
biri olduğumu anladığım andır. Asıl zor olan korkak insanlarla iletişim kurmaktır. Yüzünüze
karşı, ha, evet, tabi ki gibi davranırken bir de bakarsınız ki arkanızdan bıçaklanmışsınızdır.
Tek yapmamız gereken onları gizlendikleri delikten çıkarmaktır. İletişimdeki bütün
alternatifleri çok iyi değerlendirip olumlu bir yaklaşım geliştirecekleri konusunda temkinli
yaklaşmaktır.
Gelelim ikinci bölümümüze:
Bazı sözler vardır ki hiçbir zaman hiçbir kişiye kullanmamamız gerekir.
Gel buraya!
Sen anlamazsın!
Çünkü kurallar böyle!
Seni İlgilendirmez!
Peki bu konuda ben ne yapayım!
Sakin Ol!
Senin derdin ne?
Sen zaten hiç........... ya da Sen zaten hep.......
Ben sana söylemiştim.
Bir daha söylemeyeceğim.
Bunu senin iyiliğin için yapıyorum.
Neden mantıklı olmuyorsun?
Şimdi bu sözler kaba hatlarıyla bakıldığında “Canım bunların da kullanılabileceği yerler
vardır.” diye düşünülebilir.” ama emin olun ki bu sözleri hayatımızdan çıkarırsak hiçbir şey
kaybetmiş olmayız. Hatta insanlarla olan iletişimimizde çığırlar açabiliriz. Bu sözler,
iletişimin en ilkel şeklidir. Espri olsun diye kullanmak bilmiyorum bakış açımızı ne kadar
değiştirir ama?... Beni hayatımda en çok rahatsız eden sözler bunlar oldu. Bu sözleri sizin
kullanmamanız sorunu çözmüyor tabi ki. Bu sözleri kullanan kişilere karşı da değişik
alternatifler geliştirmeliyiz.
Bu konudaki yaklaşımlarımı aşağıda sıraladım:
Şimdi soruyorum size: “Gel buraya!” değil de “Afedersiniz, sizinle bir dakika konuşmam
gerekiyor.” desek otoritemizden ne kaybederiz söyleyin bana? Birisi bize böyle bir üslup
kullanırsa da “Neden?” diye sormaz mıyız?
Bir insana “Sen anlamazsın!” demek herhalde o insanı (o konuyla ilgili hiçbir şey anlamıyor
olsa bile) can evinden vurmak demektir. Bunun yerine: “........... bu konuyu anlamak biraz
güç alabilir, açıklamaya çalışayım.” demek ortamı ne kadar yumuşatır ve pozitif hale
getirir? Biri bize böyle bir cümle kurarsa: “Siz anlatın, ben anlayacağımdan eminim, bu
konuda bir şeyler yapmak istiyorum.” deriz.
“Çünkü kurallar böyle!” insanların en çok ifrit olduğu sözdür. Kuralın nedenini istemek
iletişim içinde olduğunuz insanın en doğal hakkıdır. Bize böyle diyen birine de aynı
yaklaşımı sergileriz.
“Seni ilgilendirmez!” sözü suistimalin en ağır şeklidir. Bize biri böyle derse ilgilendirdiğini
söyler ve nedenini açıklarız.
İletişimde en çok kullanılan ve kullanılması da bir o kadar olumsuz sonuçlar doğuran bir
başka cümle: “Peki, bu konuda ben ne yapayım?” Bunun yerine: “Üzgünüm gerçekten de
size ne söyleyeceğimi ya da tavsiye edeceğimi bilimiyorum, keşke bilseydim. Yardım
etmek isterdim fakat edemiyorum.” demek karşımızdakini rahatlatacaktır. Eğer biri bize
böyle derse “Beni dinlemeni ve bana yardım etmeni istiyorum.” diyerek açıklamaya
başlarız.
“Sakin ol!” sözü sakin olma ihtimali olan birini de çileden çıkarmaya yeter. Bu söz yerine
“Her şeyin düzeleceğini, sizinle konuşmasını söylemek, sorunun ne olduğunu öğrenmeye
çalışmak en güzeli olacaktır. Biri size sakin ol, diyorsa ve siz de sakin değilseniz, en güzeli
oradan ayrılmaktır.
“Senin derdin ne?” sözü de çok kaba. Bunun yerine “Meselenin ne olduğunu öğrenmeye
çalışmak daha güzel olacaktır. Biri bize böyle derse bunun bir dert olmadığını,
konuşulması ve halledilmesi gereken bir konu olduğunu söylemek yetecektir.
Genellemeler çoğu zaman ciddi sorunlar çıkarmaya neden olan yaklaşımlardır. En güzeli
genellemelerden uzak durmaktır. Bir olumsuzluk genelde öyleyse bile çözüme
kavuşturmak istiyorsak somutlaştırma yöntemini kullanmalıyız.
“Bir daha söylemeyeceğim.” başından dürüstçe bir ifade olmadığını ortaya koyuyor zaten.
Ciddi olmanın başka yolları da vardır. Söylediğiniz şeyin çok önemli olduğunu vurgulamak
daha doğru olur.
“Bunu senin iyiliğin için yapıyorum.” sözü gerçekten onun iyiliği için yapsak da çok rahatsız
edici bir yaklaşımdır. Yaptığımız şey, zaten onun iyiliği içinse bunu söylemeye gerek
yoktur. Karşımızdaki insan bunu anlamayacak biriyse, bu sözü söylesek de anlama ihtimali
yoktur.
“Neden mantıklı olmuyorsun.” sözü de iletişime ket vuran sözlerden biridir. Uzak durmak
gerek.
Yukarıda iletişim içinde olduğumuz insanlara karşı asla söylememiz gereken sözlerden ve
böyle bir söz söylendiğinde nasıl hareket etmemiz gerektiğinden kısaca söz ettik.
İletişimin anahtarı herkese, her olay karşısında aynı tavrı sergilememektir. Herkesi bir
birey olarak değerlendirip ona göre yaklaşım sergilemek en güzelidir. İçtenlik ve samimiyet
ise vazgeçilmezidir. Ve hepsinden önemlisi tökezleyeceğimiz yerde dans etmeyi bilmektir.
Bundan sonra doktortakvimi.com ile birbirimize daha yakın olacağız… Anlayabilme ve
anlatabilme adına sağlıcakla kalın…