İlişkiler
Yazar Sena Çilingir • Psikolog • 18 Mart 2021 • Yorumlar:
İlişkiler mi gerçekten karmaşık ve kimi zaman içinden çıkılamaz , yoksa biz mi karmaşık, zorlayıcı ilişkileri tercih ediyoruz ? Eğer öyleyse bunu neden yapıyoruz ? Bugün kendinize sormanızı istedigim soru bu. Çünkü mantıklı bir yanıt aradığımızda hepimiz bizi mutlu edecek bir ilişki amaçladığımızı düşünür ve söyleriz.
Artık biliyoruz ki çocukluk dönemimizde ebeveyinlerimizle kurduğumuz ilişki biçimi yetişkin hayatımızdaki ilişki tercihlerinde belirleyici oluyor. Anne ya da babamızla kurduğumuz güvensiz ilişki, onların varlıklarına veya sevgilerinin devamlılığına yönelik tedirginlik hissetme, tercihlerimizi belirleyebilen faktörlerden birisi. Kız çocuğu için baba modeli, erkek çocuğu için anne modeli, o modelle kurduğumuz bağın biçimi, ileride partner seçimi olarak karşımıza çıkabiliyor. Yine, çocuk erken yaş dönemindeyken, anneyle babanın travmatik bir şekilde ayrılması, çocuğun ayrılığı bir değer görmeme biçimi olarak algılaması da arka planda yönelimlerimizi etkileyebiliyor. Fakat biz çoğu zaman davranışımızın arka planında yatan nedenleri göremiyoruz. Bazen, şunu kendimize açıkça söyleriz, "bu kişi bana hiç uygun değil, onunla mutsuzum" Bu gerçeği açıkça görmemize rağmen onunla beraber olmaya devam ederiz. O kişiye ilişkin olumsuz düşünce ya da hislerimiz ilişkiyi bitirmemize sebep olmaz.
Belki farkında değiliz ama bize uygun olmadığını düşündüğümüz, bizi zorlayan, mutsuz eden insanlarla birlikteliğimizi sürdürmemiz sebepsiz degil. O kişinin derinde yatan, bastırmaya çalıştığımız bir travmamıza dokunuyor olma ihtimali muhtemel. Farkındalığımız bize hemen şunu söyler; o kişi travmama dokunuyorsa onunla birlikteliği sürdürmek yerine, ilişkiyi bitirmem gerekmiyor mu?" Bu durumu şöyle örneklendirebilirim. Uzun süre hazırlandığı sınavı kazanmayı çok isteyen bir öğrenci düşünün. Kazanmayı istiyor fakat çok da korkuyor sınavdan, başına bir şey gelmesinden ya da başaramamaktan. Sonunda, yaşadığı bu korku onu kaçındıgı noktaya doğru sürüklüyor, korktuğu şey sanki kaçınılmazmış gibi başına geliyor ve gerçekten de başarısız oluyor. Travmalarımız da bizim en büyük korkularımız
Çoğu zaman kendimizi korktuğumuz, kaçındığımız şeyle yüz yüze buluyoruz .
Yanı başınızdaki kişi kim ? Onu gerçekte ne kadar tanıyorsunuz ? Ondan beklentileriniz neler ? Hayalinizdeki kişiyle mi birliktesiniz yoksa derinlerdeki yaralı parçanızı tetikleyecek kişiyle mi ?
Neden hala size, varlığınızın ya da yokluğunuzun bir şey ifade etmediğini hissettiren, sizi dinliyormuş gibi yapan, hayatınıza dair gelişmelere kayıtsız kalan , size temas etmekten kaçınan , sizi anlamak yerine yargılayan, her konuda kendini haklı gören , değerlerinize saygı göstermeyen kişinin yanındasınız ? Neden, bir tercih şansınız olmasına rağmen size kendinizi gerçekten değerli ve eşsiz hissettirecek kişinin yanında değilsiniz ? Bu nasıl bir paradoks...
Hepimiz değerli ve eşsiz hissetmeyi istiyoruz fakat bu ihtiyacımızı karşılamayan kişilerle dolu oluyor çevremiz. Sen değerlisin , sen eşsiz ve sen biriciksin. İhtiyacını sana tam anlamıyla verecek kişiye sarıl . Seni senin kadar görebilen aynan olan bir eş , heyecanla ve istekle seni dinleyen günlüğün olan bir eş , sana kendini en değerli kişi olduğunu hissettiren güven duyduğun bir eş , dokunduğunda seni hep arzuladığını sana hissettiren bir eş. Hemen hemen hepimizin bu temel inançlara ve duygulara ihtiyacı oluyor . Onların peşinden git ve asla pes etme . Fakat önce derinindeki “sen”i bul . Bugün kendinizi eşsiz hissettiren o kişinin yanınızda olması dileğiyle.