İlişkilerde Adı Konamayan Kâbus: Duygusal Yoksunluk
Yazar Seliyha Dolaşır Elbeyoğlu • Psikolog • 26 Haziran 2017 • Yorumlar:
İnsanların bağlanma algısı geliştirebilmesi için sevgi, ilgi, eş duyum, saygı, şefkat, anlayış ve korunmaya ihtiyaçları vardır. Yakınlık ve ait olma hissi başkaları ile ilişki kurabilmenin en önemli iki yoludur. Yakınlık en yakın ilişkilerimize (anne, baba, sevgili, eş) ; ait olma hissi ise sosyal ilişkilerimize uyumu sağlamaktadır. Bazı bireyler için erişkinlikte sevilebilir diğeri ile güvenli bağ kurabilme, yakın ve ait hissedebilme oldukça zordur. Aslında bu kişilerde bağlanma problemi hemen göze çarpmaz, hatta çok güzel uyum sağlıyor gibi gözükür ama genellikle favori duygusu (en sık hissedilen) yalnızlıktır, koşulları ne olursa olsun genelde daha önce hiç sahip olmadığı ilişkiyi arzular. Kimsenin onu derinden bildiği ya da onunla derinden ilgilendiğini hissetmez.
Dolayısıyla yoksunluğuyla başa çıkma sitiline göre genellikle ya karşı cins tarafından her zaman duygusal olarak hayal kırıklığına uğratılma, ya da aşkı platonik yaşamaya daha hevesli olma, ya da duygusal açıdan verici olup tam tersi insanlarla ilişkiyi devam ettirerek bu adı konamayan kâbusla baş etmeye çalışırlar ancak sonuç yine aynıdır daha az yakınlık, daha az aidiyet.Ve içten içe kemiren yalnızlık duygusu ile birlikte sevilme ihtiyacının hiçbir zaman karşılanmayacağına dair derin ve sabit bir inanç söz konusudur. Duygusal yoksunluk deneyiminin tanımlanması oldukça zordur, çünkü içinde çok az düşünce barındır, hisle ilgilidir ve yoksunluk çok erken başlangıçlıdır yani erken dönemde kurulan birincil bakım veren ebeveynimizle ilişkilerden köken alır.
Duygusal yoksunluğun erişkinlikte yansımaları en çok yakınlık gerektiren karşı cins ilişkilerinde kendini göstermektedir. Farklı yansımaları vardır. Bunlardan birinci insan ilişkilerinde çok ısrarlı olma ve insanlar size ne kadar verirse versin bunun hiçbir zaman yetmemesi. Ya fazla muhtaçsınızdır ya da çok fazla talepkar. Bazı insanlar ise bu yoksunluğu başka insanların ihtiyaçlarını besleyerek telafi ederler. Arkadaşlarının ya da çocuklarınızı ihtiyacını karşılamak için çok fazla çaba içinde olmak ya da insanlara yardım etmeyi içeren işlere yönelmek ya da gönüllü olmak yoksunluğun telafi için mükemmel bir yoldur. Son yansıma ise insanlar tarafından kronik olarak hayal kırıklığına uğratılmak, ilişkilerin sonucunda insanlara duygusal olarak sizin yanınızda olacakları konusunda güvenmemek, anlaşılmadığınızı düşünmek duygusal yoksunluğun neticesidir. Duygusal yoksunluk yetişkinlik hayatında erken dönem bakım verenle ilişkinin niteliğine göre ya tüm hayatı kapsar ya da herkes yoksun bırakan insanlar olarak görülmez, sadece kısıtlı bir alanı kapsar özellikle de âşık olunanı.
Çoğu insanın çok başarılı bir iş hayatı, oldukça geniş sosyal ilişkileri genel olarak işlevselliği oldukça yüksek bir hayatı olmasına rağmen karşı cins ilişki konusunda tekrarlayan bir örüntü yaşaması, dikiş tutturamaması veya kronik hayal kırıklıkları yaşamasının altında aslında kelimelere dökülemeyen, deneyimlenmesi hatta tespiti oldukça güç bu inanç yatar. Çünkü duygusal yoksunluk eksik olan bir şeydir, çocuğun hiçbir zaman bilmediği bir şey…
İlişki yaşadığınız kişi size fazla yakınlaşınca ilişkiyi bitirmek için uygun nedenler bulmaya başlıyorsanız, yoksunluğunuzu ilişkinizi sabote ederek pekiştiriyor yani ihmale aşırı hassas hale geliyorsanız, sevgilinizin aklınızı okumasını ve sihirli bir şekilde ihtiyaçlarınızın karşılanmasını bekliyorsanız, ilişkilerde çatışma durumlarında her seferinde derin bir sessizliğe teslim oluyorsanız, ya da fazlasıyla hırçın talepkarsanız içinizdeki “ihmal edilmiş, yoksun” çocuğu hissetmeye çalışın. Anlamak değişimde ilk adımdır.