İlişkinize Yatırım Yapın Sevginizi Büyütün

Yazar Seda Tan • 11 Ağustos 2024 • Yorumlar:

Tüm ilişkiler bir hikaye ile başlar. Bu hikaye, zamanla yaşanan her yenilikle birlikte ya bir yatırım ya da risk faktörü haline gelir. Peki, nasıl mı?

Bir ilişkiye başladığınızda, iki taraf da ortak bir ilişki bankası hesabı açar ve buraya yatırım yapmaya başlar. Geçmişten gelen duygusal birikimler de bu hesaba aktarıldığı için, ilişkinin ilk aylarında hesaba bol miktarda sevgi, tutku ve tolerans konur. Aynı şekilde, bu hesaptan sürekli olarak "seviliyorum" ve "değerliyim" duyguları çekilir, böylece hesap canlı kalır. Bireysel zevkler için bile yatırım yapmaktan vazgeçmeyip önceliği bu ilişki hesabına veririz.

Zamanla, taraflardan biri ya da her ikisi de mevcut hesap bakiyesi nedeniyle rahatlamaya başlar ve ertelemeler başlar. Örneğin, bir taraf o gün daha az sevgi ve ilgi koyar ama yine de bu duyguları çekmek ister. Bakiye yetmeyince, karşı taraftan daha fazla katkı bekler. Bu döngü, hayatın getirdiği farklı sınavlar ve değişimlerle devam eder.

Her gün aynı yatırımı yapmak gerçekçi değildir ve ilişkinin dengesini sarsabilir. Uzun vadede, bir tarafın fazla yıpranması ve banka hesabını kapatmasıyla sonuçlanabilir.

Denge, her iki tarafın da ilişki bankasına düzenli olarak yatırım yapmasında gizlidir. İlişkinizde ilgi istiyorsanız, o ilgiyi önce siz verin; böylece zamanı geldiğinde bankanızda birikmiş olur. Gelecekte ne kadarına ihtiyaç duyacağınızı bilemezsiniz.

Zaman istiyorsanız, önce siz zaman ayırmaya başlayın. Birlikte olduğunuz kişi de bu alışkanlığı kazandıkça, o da zaman yatırımı yapacaktır. Unutmayın, yatırım yapmadığınız hiçbir şeyi ilişki bankası size geri ödemeyecektir.

Aşk ve tutku gibi güçlü duygulara her zaman sahip olamayabilirsiniz, ama bu duyguları hissettiren anılara sahipsiniz. Bu anıları kullanarak, ilişki bankanıza eskiden ikinize de iyi geldiğini bildiğiniz şeyleri yatırın. Bu yatırımlar, faiziyle birlikte ilişkinize geri dönecektir!

"Babasının Prensesi Olmamış Kızların İlişkilerindeki Derin Arayışlar"

Her kız çocuğu, babasının prensesi olmayı ister. “Canım kızım” diyerek seven, kucaklayan ve şefkat gösteren bir baba, kızının kendisini değerli hissetmesini sağlar.

Yetişkin romantik ilişkilerimizde, genellikle geçmişteki anne-baba ilişkilerimizi tekrar ederiz ve tanıdık ilişki modellerini benimsiyoruz. Bu bağlamda, geçmişte yaşadığımız duygusal eksiklikler, ilgi ve sevgi ihtiyaçlarının tam olarak karşılanmamış olması, bugünkü ilişkilerimizde önemli bir rol oynar.

Babasının prensesi gibi hisseden kızlar, yetişkinlikte de bu duyguyu devam ettirme eğilimindedir. Kendilerini değerli hissettiren ve onlara iyi davranan erkekler, ilgi radarında ön planda yer alır.

Ancak babalarının yokluğunda büyüyen çocuklar, genellikle bir ihtiyaç açığıyla yetişirler. Bu kişiler, genellikle ulaşılması güç, zor partnerler seçerler ve onları “kazanmaya” çalışırlar. Duygularını açıkça ifade eden erkekler sıkıcı gelebilir. Asi ve zorlu erkekleri çekici bulanlar, aslında zoru başarmak ve geçmişte eksik kalan bir şeyi telafi etmek isterler. Ulaşılması güç bir karakter, onlar için baba figürünü temsil eder. Bu tür partnerlerle yaşadıkları hayal kırıklıkları ve reddedilme deneyimleri, geçmişteki babalarına dair algılarını doğrulayan bir senaryo gibi görünür. Aslında, başından beri göremedikleri şey, “Ben”in tercih edilmediği, “Ben”in reddedildiğidir. Bu durum, var olan bir babaya rağmen yaşanan baba yokluğunun bir yansımasıdır.

Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Yazar

Yorumlar: (0)