İnatçı Çocuklar Karşıt Olma Karşıt Gelme Bozukluğu
Yazar Duygu Özdemir • Psikolog • 24 Mayıs 2021 • Yorumlar:
Karşıt Olma Karşı Gelme Bozukluğunun Belirtileri
-
Sık sık hiddetlenir (huysuzlanır).
-
Sık sık büyüklerle tartışmaya girer.
-
Büyüklerin isteklerine ya da kurallarına uymaya çoğu zaman etkin bir biçimde karşı gelir ya da bunları reddeder.
-
Çoğu zaman, isteyerek, başkalarını kızdıran şeyler yapar.
-
Kendi yaramazlıkları için çoğu zaman başkalarını suçlar.
-
Çoğu zaman alıngandır, çabuk darılır ya da başkalarınca kolay kızdırılır.
-
Çoğu zaman içerlemiş, kızgın ve güceniktir.
-
Çoğu zaman kincidir ve intikam almak ister.
Çocuğunuz, çocukluk ve ergenlik yaşlarında davranım sorunları, öfkelilik, kurallara uyumsuzluk, büyüklerle sık sık tartışmaya girme gibi davranış sorunları, ciddi kural ihlalleri, fiziksel saldırganlık, yalancılık gibi daha ağır davranış sorunlarının eşlik ettiği davranım bozukluğu yaşıyorsanız genelde çevrenizde çocuğunuza inatçı çocuk olarak sıfatlar söyleniyorsa Karşıt Olma Karşıt Gelme Bozukluğu yaşıyor olabilir. DSM IV-TR’de “genellikle ilk kez bebeklik, çocukluk ya da ergenlik döneminde tanısı konan bozukluklar” başlığının altında “dikkat eksikliği ve yıkıcı davranış bozuklukları’ şeklinde sınıflandırılmaktaydı. Karşıt Olma Karşı Gelme Bozukluğu (KOKGB), sosyal kurallarda ve diğer kişilerin haklarında önemli ihlallerin olmadığı, ancak devamlı şekilde olumsuz, düşmanca ve karşı gelen bir tavrın olduğu davranış şeklidir. Çevredeki insanlara rahatsızlık vermesine karşın KOKGB olan çocuklar “bilinçli ve kasıtlı olarak” mala ve cana zarar vermezler ve Davranım Bozukluğu olan çocuklarla aralarındaki en önemli farklılıkları da budur.
Yapılan nörobiyolojik çalışmalarda artan serotonin ve steroid düzeylerindeki değişimin saldırgan davranışlarla ilişkilendirilebileceği belirtilmektedir. Araştırmalar KOKGB olan çocukların ebeveynlerine daha güvensiz bağlanma gösterdiklerini belirtmektedir. Çocukluğunda olumsuz hayat olayları deneyimleyen çocukların sonraki yıllarda düşmanca bir
davranış örüntüsü geliştirebilecekleri üzerinde de durulmaktadır. Ailenin ilgisizliği, aile içi bağların zayıf oluşu, aile içi şiddet, çocuk istismarı gibi olumsuz yaşam koşullarının da payı büyüktür. Sonuç olarak karşıt olma karşıt gelme bozukluğu çevresel, biyolojik, genetik ve sosyal etkenlerin ortaklaşa rol alarak çoklu etiyoloji kavramı ile açıklanabilecek bir bozukluktur.
KOKGB, üç yaş gibi erken bir dönemde başlayabilmesiyle birlikte, özellikle 6-8 yaşlarında görülür ve genellikle ergenlikten sonra başlamaz. KOKGB temelinde özgül bir etiyolojik faktör bulunmamakla birlikte, güncel araştırmalardan elde edilen veriler KOKGB’nin yapısal
olarak zor bir mizaçla olumsuz ebeveyn tutumlarının bir araya gelmesiyle görüldüğünü destekler niteliktedir. Dikkat eksikliği hareketlilik bozukluğu karşıt olma karşıt gelme bozukluğuna en sık eşlik eden bozukluktur. KOB olan çocukların %40-60’ında DEHB; DEHB olan çocukların ise %40-70’inde KOB görülmektedir.
Karşıt olma karşıt gelme bozukluğu tanısı alan çocukların gelecekte yıkıcı davranış belirtileri gösterme riski artmaktadır. Kronik karşı olma bozukluğu hemen her zaman kişiler arası ilişkilerde ve okul başarısında bozulmaya neden olur. Bu zorluklara ikincil olarak öz saygı azlığı, engellenmeye tahammülde yetersizlik, depresif duygu durum ve öfke patlamaları görülür. Ergenler, alkol ve uyuşturucu maddeleri kullanabilirler. Genellikle bu hastalıkta davranım bozukluğu veya duygu durum bozukluğu gelişir.
Bu tanıyı alan çocukların yaklaşık dörtte biri, gelecek birkaç yıl içinde artık tanıyı karşılamaz. Karşı olma bozukluğunun başlıca tedavisi, çocuğun yönetimi becerilerinde ana babalara danışmalık ve doğrudan eğitimi ile beraber çocuğun bireysel psikoterapisidir. Ebeveyn yönetimi eğitimi ve çocuk problem çözme becerileri eğitimi karşı gelme bozukluğu olan çocuklar için uygulanacak müdahaleler arasında öne çıkmaktadır. Ebeveyn yönetimi eğitimi olumsuz davranışlarla baş etme ve istenilen davranışın gelişmesine yardımcı olacak
ebeveyn becerilerini güçlendirmeye odaklanır. Çocuğun eğitimi dürtüsel tepkilerin ertelenmesini, alternatif çözümleri, yapılan seçimlerin sonuçlarının göz önüne alınmasını ve davranışını kendi kendine değerlendirmeyi öğretmeye çalışır. KOKGB’nin özgül bir ilaç
tedavisiyle desteklenmesi gerektiğine dair hiçbir kanıt bulunmamaktadır ancak eş tanı varlığında uygun farmakoterapi seçilmelidir.
Aile işlevleri açısından ele alındığında; davranış kontrolü; ailenin, üyelerinin davranışlarına standart koyma ve disiplin sağlama biçimidir. Davranış kontrolünde, ailenin iletişimi, ilgi gösterme, problem çözebilme yetisi de önemlidir. Çocuklardaki davranış sorunlarının, bu alanlarda güçlük yaşanmasına sebep olabileceğini düşündürmektedir. Ebeveyn ile çocuk arasındaki iletişimin olumsuz olmasının DEHB’li çocuklarda KOKGB’nin açığa çıkmasında önemli olduğu vurgulanmaktadır. Çakalöz ve arkadaşlarının araştırmasında bulunan en önemli sonuçlardan biri; zeka geriliği bulunmayan, hiç tedavi almamış olan KOKGB’nin eşlik ettiği DEHB’li çocukların aile işlevlerinde sorun olduğunun gösterilmesidir.
Son 10 yılda bu alanda önemli gelişmeler olsa da; Yıkıcı Davranım Bozukluğu’na eşlik edebilecek karşı gelme belirtilerinin, tablonun seyrine ve tedavi yanıtlarına etkisi halen tartışmaya açıktır. Karşı gelme ve suç davranışlarının; giderek birbirinden daha farklı durumlar olduğu daha net görülmektedir. Ancak; temelde saldırganlık belirtisinin; karşı gelme bozukluğunun bir parçası mı yoksa davranım bozukluğunun bir bileşeni mi olduğu ayırımı henüz çok net değildir. Tanı ölçütlerindeki düzenlemeler; Yıkıcı Davranım Bozukluğu’nun değerlendirilmesini ve sosyo demografik veri dağılımını değiştirmiştir. Başlangıç yaşı, cinsiyet ve saldırganlık bileşeni gibi yordayıcı faktörler; farklı gidişli alt-grupların varlığını ortaya koymaktadır. DEHB, duygu durum ve kaygı bozuklukları gibi psikiyatrik tanılar KOKGB ve Davranım Bozukluğu ile eş tanılı olarak karşımıza çıkabilir.
Ebeveynlere öneriler;
-
Çocuğun olumlu davranışları pekiştirilmelidir.
-
Çocuğun saldırgan ve düşmanca davranışlarına soğukkanlı ve sabırlı olunmalıdır.
-
Aile içi kurallar oluşturulmalı ve uygulama aşamasında çok sert ve katı davranılmamalıdır. Çocuk davranışları yüzünden azarlanmamalı, davranışlarının nedeni anlaşılmaya çalışılmalıdır. Çocuk ile tartışmaya girilmemeli, rahatsız olunan davranışları konuşmak için sakinleşmeyi bekleyip daha sonra tartışmasız bir ortamda ifade edilmelidir.
-
Çocuğun öfkeli ve saldırgan davranışlarla istediğini yaptırmasına izin verilmemelidir.
-
Çocuğun ebeveynlerini örnek alması nedeniyle davranışlara dikkat edilmelidir.