İnsan Niçin Şiddete Başvurur?
Yazar Dilek Saltık • Psikolog • 7 Şubat 2020 • Yorumlar:
Şiddetin doğasını ve psikolojik etkenlerini araştırdığımda beni şaşırtan şey yapılan saldırganlık ve şiddet eğilimlerinin ‘haklılık’ kılıfına uydurulmasıydı. Cinayet gibi ağır suç işleyen ve şiddet içeren eylemler yapan kişilerin bile kendilerini meşrulaştıracak nedenler bulabiliyor. Gerekçeleri, kendilerini savunmak için şiddete başvurdukları yönünde olduğunu görüyorum. Şiddeti uygulayan da şiddete maruz kalanda kurban rolünde ise nerede o ‘kötü’ insanlar?
Freud’a göre saldırganlık da dâhil olmak üzere tüm insan davranışları eros ve tanatos arasındaki karmaşık ilişkiden ve gerilimden doğmaktadır. Ölüm içgüdüsü eğer kısıtlanamazsa kişinin kendisini tahrip etmesiyle sonuçlanır. Bu nedenle ölüm içgüdüsünü kısıtlayabilmek amacıyla insanlar değişik savunma mekanizmalarına başvururlar; bu savunma mekanizmalarıyla örneğin yer değiştirme savunmasıyla bu enerji dışarıya aktarılır ve böylece saldırganlık ortaya çıkar. Yani kişi ölüm içgüdüsünü bastırmak amacıyla saldırganlık eğilimleri gösteriyor. Freud’un bakış açısına göre, saldırganlık birincil olarak kişinin kendisini tahrip etmeye yönelik ölüm içgüdüsünün diğer insanlara yönlendirilmesinden kaynaklanmaktadır[I]. İnsanlar şiddeti savunma mekanizması olarak kullanıyorsa şu soru oluşuyor zihnimde o halde nerede hayvan ile insanın ayrımı? Hayvanlar vahşi doğada hayatta kalabilmek için saldırganlık eğilimlerini gösterdiklerini varsaydığımızda insan, düşünme ve dil yetisi olduğu halde niçin başvurur şiddete?
Erken dönemde karşılaşılan saldırgan davranışların ve kötü muamelenin şu mekanizmalarla bireyi etkileyerek ilerde saldırganlığa eğilimli hâle getirdiği düşünülmektedir:
1- Çevre şiddet göstererek çocuğa kötü model olmaktadır.
2- Pekiştirme yoluyla çocuğa saldırgan davranışlar yerleşmekte, kişilik özelliği hâline dönüşmektedir. Örneğin: erkek çocuklarının oyuncak silah kullanımı, akranına vuran çocuğa ‘aslansın vur oğlum’ şeklinde ailelerin vurma davranışını onaylamaları, pekiştirme yoluyla çocukta saldırgan davranışlar yerleştirmektedir.
3- Kafa travmalarına bağlı olarak ileride dürtüselliğe ve saldırgan davranışlara yol açabilecek nöroanatomik hasarlar gelişebilmektedir.
4- Çevrenin tehlikeli olduğuna dair bir inanç doğurarak çocuğun gerçekliği bozuk algılamasına yol açmaktadır (burada çocuğa verilen mesaj çevre tehlikelidir ve seni sıkıntıya sokan durum karşısında saldırgan davranarak kendini koruma altına al! Bu yüzden çocuğu çevreden uzaklaştırmak değil, sosyalleştirmek çok önemlidir).
5- Duyguları sözlerle değil eylemlerle ifade etme alışkanlığı kazanılmaktadır[II].
ŞİDDETİN TÜRLERİ
Şiddet deyince sadece fiziksel şiddet değil, duygusal, ekonomik, cinsel şiddeti de içerir. Şiddetin büyüğü küçüğü olmaz. Toplum olarak şiddete toleransımız sıfır olmalı.
ŞİDDET DÖNGÜSÜ
Bireyin kendisini ifade etmesinin iyileştirici gücü olduğuna inanırım. Kendisini ifade edemeyen patronun işverenine öfkelenmesi, kendisini ifade edemeyen eşin akşam evinde eşine öfkelenmesi, kendisini ifade edemeyen eşin çocuğuna öfkelenmesi ve çocuğun öfke duygusuyla erken yaşlarda tanışması ve saldırganlığın zeminlerinin atılması. İşte gördüğünüz gibi kısır döngü bu şekilde devam ettikçe saldırganlık ve şiddet eğitimlerinin önüne geçmek zorlaşıyor. Toplum olarak iyileşmeye önce evlerimizin içinden başlamalıyız. Bu durumda kısır döngüleri fark etmek ve yardım almak kaçınılmaz oluyor.
ŞİDDETİ ARTTIRAN TOPLUMSAL ERKENLER
KAMER, 2015 senesinde yayınladığı “Kadın Hakları İnsan Haklarıdır” projesinin raporunda şu anketi paylaşıyor. Annelere çocuklarıyla yaşadıkları sorunu nasıl çözdükleri konusunda sorulan soruya annelerin yaklaşık dörtte biri (% 24,5) “Çocuğu babasına şikâyet etmekle tehdit ettiğini “ yine yaklaşık dörtte biri ise (% 26,4) “Çocuğu ara sıra dövdüğünü veya cezalandırdığını” belirtmiş (KAMER, 2015). İyileşmeye evlerin içinden başlamalıyız.
SOSYAL MEDYADA ŞİDDETİN PAYLAŞILMASI NEDEN SAKINCALIDIR?
Araştırmalar öldürme, tecavüz, saldırı, taciz gibi suçları işleyerek hüküm giyen genç erkeklerin önemli bir kısmının (%22-34) televizyonda izledikleri (şiddeti ve) suç tekniklerini taklit ettiklerini göstermektedir. (eleştirel medya okuryazarlığı-s182) Uzun vadede toplumsal normlar şiddet yönüne kaymakta ve özellikle çocuklar şiddeti sorunları çözmenin bir yolu olarak görmeye başlamaktadırlar [III].
Bir RTÜK uzmanının hazırladığı 167 sayfalık tezde, şiddet içeren ve gençleri şiddete teşvik eden filmlerden oluşan, “kara liste” sunuldu… Buna göre, yabancı filmler arasında liste başını “Katil Doğanlar” adlı film aldı. Listede yerli yapımlar arasında da ilk sırayı Kurtlar Vadisi aldı. Çizgi filmlerin de nasibini aldığı listede “şiddete teşvik ettiği” vurgulanan başlıca ünlü çizgi filmler, “Power Rangers, Ninja Kaplumbağalar, Batman, He-Man, Pokemon” şeklinde sıralandı [IV]ı.
Şiddet, taciz, tecavüz gibi olayların sosyal medyada paylaşılmasının bu olayları arttırdığını düşünüyorum. Bu olayların oluşumu, detayları, korkuları insan zihnine yerleşir ve insan zihni korkuya sadıktır. Korkuyu da öğrenir. Korkudan kaçmaya ve kaçınmaya çalıştığı evrede bir takım problemlerin oluşmasına ve suça yatkınlık oranının artmasına sebebiyet verebilir. Şiddet, taciz, tecavüz kişinin her ne kadar ahlaki değerlerine karşı olsa da sosyal medya aracılığıyla şiddetin, tacizin ve tecavüzün nasıl yapıldığı öğreniliyor ve travmalar oluşmasına neden oluyor. İnsani değerlerinizin ve duyarlı yanlarınızın sesini duyar gibiyim. Bırakalım verilecek cezanın ne olması gerektiğine ‘yargı’ karar versin. Kadına, çocuğa, insana, canlıya şiddete karşı toleransımızın sıfır olmalı. İyileşmeye evlerimizin içinden başlamaya hepinizi davet ediyorum. Saygılarımla