İnternet Bağımlılığı
Yazar Büşra Rümeysa Acar • Psikolog • 27 Şubat 2022 • Yorumlar:
İnternet, ilk kez 1960 yılında hayatımıza girmesi ile birlikte 1980 yıllarına kadar hızla gelişen bir olgu olmuştur. 1991 yılında worldwide web (www)’in icadı ve özellikle 1995 yılından itibaren artan kullanıcı sayısına bağlı olarak, dünyada en yaygın iletişim ortamı haline gelmiştir. Kişisel olarak bende günümün büyük bir kısmını internette geçirmekteyim. Bilgisayar, telefon en yaygın kullandığım teknoloji aletleri arasında. Akıllı telefon bilgisayara göre daha ulaşılabilir olduğu için, ödevler ya da uzaktan eğitim dersleri haricinde bilgisayarı daha az kullanmaktayım. Bu yazıda, internet kullanımı ve bu kullanımın bir bağımlılığa yol açıp açamayacağı konusunda bazı argümanlarla bu konuyu destekleyip, bahsedeceğim.Kendim kişisel olarak günlük hayatta en çok kullandığım teknoloji aleti akıllı telefondur. Akıllı telefonu, internette bilgi araştırmak, alışveriş, sosyal medyada dolaşmak, sosyal çevremle iletişimde olmak ve oyun oynamak amacıyla kullanmaktayım. Bu kullanım günlük yaklaşık olarak 7-8 saatlere varabilmekte. Burada temel sorumuz; bu kullanım ya da genel olarak internetin gündelik hayatımızı saatlerce meşgul etmesi bir bağımlılık mıdır? Bana göre bu sorunun cevabı evet.
Günümüzde internet kullanımı farklı amaçlarla kullanılmaktadır. Örneğin sosyalleşme, bilgi akışı, iletişim, ticaret gibi. İnternetin sağladığı birçok avantaj ve bunun yanı sıra oluşturduğu pek çok da dezavantajı bulunmaktadır. Bilgiye kolay erişilmesi, kaynak fazlalığı, sosyal medya yoluyla iletişim ve sosyalleşme, internetin sağladığı avantajlar olarak örnek verilebilir. Diğer taraftan, internetin gün içerisinde yaygın kullanımı sonucu ortaya çıkan bedensel sorunlar, yaygın kullanım ile gelen bağımlılık, psikolojik gelişim ve sosyal gelişim açısından oluşturduğu çeşitli dezavantajlar bulunmaktadır. Kişinin çevrimiçi sosyal medya, aktif oyun kullanımı gün içerisinde interneti kullandığı zaman oluşan olumsuzluklara rağmen, günlük hayatta yapması gereken işlerin aksaması, kişide oluşan agresyon ve öfke bağımlılığa işaret etmektedir. Sosyal medyada dayatılan ‘’güzellik algısı’’, ‘’beğen’’ tuşu gibi durumlar özellikle genç adölesanslar için ergenlik sürecinde yıpratıcı olmaktadır. Diğer yandan, alışverişin bu kadar kolay olması insanları tüketme alışkanlıklarını da değiştirmektedir. Bir şey araştırırken dahi web sayfasının kenarlarında çıkan reklam içerikleri kişiyi odaklanmaya zorlamaktadır. İnternet, bir yandan insanların gelişimine destek olurken, diğer taraftan da kontrolsüz kullanımı ile bağımlılığa neden olabilmektedir. Aşırı internet kullanımı gün geçtikçe artış gösteriyorsa, bu isteğin önüne geçilemiyorsa, yoksun kalındığında kişiye sıkıntı, huzursuzluk veriyosa, günlük işlevler, sosyal hayat, okul ve aile hayatını etkiliyorsa internet bağımlılığından bahsedilebilmektedir. Bağımlılıkta haftada 40-80 saate varan internet kullanımı söz konusu olmaktadır. İlk kez Ivan Goldberg (1996) “internet bağımlılığı” terimini tanımlamış ve tartışmaya açmıştır ve DSM-IV’teki madde bağımlılığı tanı ölçütleri doğrultusunda internet bağımlılığı için göstergeler geliştirmiştir. Diğer yandan 1996’ da Young, DSM-IV’ün patolojik kumar oynama tanı ölçütlerini temel alarak internet bağımlılığını tanımlamıştır. Bu demek oluyor ki günümüzde internet bağımlılığından söz edebiliriz.
İnternet bağımlılığının en güçlü yordayıcılarından biri ise kişinin güvensiz bağlanma durumudur. Araştırmalara göre, bebeğin birincil bakımveren kişiden yalnızlık, öfke, sosyal yetersizlik gibi konulardan güvensiz bağlanma yaşayan kişilerin bu sosyal yalnızlık ihtiyaçlarını gidermek için sosyal medya ve bağlantı yolu ile bu eksikliği giderdikleri görülmektedir. Araştırmalarda internet bağımlılığı ile güvenli bağlanma arasında negatif, güvenli olmayan bağlanma (kayıtsız, korkulu ve saplantılı) ile pozitif ilişkiler olduğu saptanmıştır. Kişilerarası iletişim ve etkileşimlerde kendini rahat ve güvende hissetmeyen bireyler iletişim kurmak amacıyla çevrimiçi ortamları kullanma eğilimindedir. Gerçek sosyal ortamlarda düşük öz-yeterlik algısına sahip ve korku, utangaçlık ve kaygı gibi belirtiler gösteren bireylerin çevrimiçi ortamları ve interneti daha sık kullandığını belirtmektedir. Nitekim çevrimiçi ortamlar utangaçlık, korku ve kaygı gibi gerçek sosyal ortamların yarattığı tehditlerin en aza indiği ortamlardır. Kişi kendini gizleyebilir, sosyal ortamda olduğu gibi yüzyüze görüşme olmayabilir. Bu nedenle kişilerarası ilişkilerde böylesi problemlere sahip bireyler internet ortamlarını sıklıkla kullanmaktadır.
Diğer taraftan, ergenlerin internet kullanımı diğer kişilerden pek farklı değildir. Ergenlik dönem itibarı ile çalkantılı bir süreçtir. Depresif belirtiler ile başa çıkmak ve psikolojik gerginliği azaltmak amacıyla kullanmaktadırlar. Buna ek olarak, Yen ve arkadaşları (2008) ergenlerin duygusal problemlerle başa çıkmada interneti bir araç olarak kullandığını vurgulamaktadır. Young’ın internet bağımlılığı için oluşturduğu sekiz maddelik tanı ölçütlerinen ikisi negatif duyguların internet kullanımına etkisili ile ilgilidir. Bunlar; “İnterneti problemlerden kaçmak veya olumsuz duygulardan (örneğin çaresizlik, suçluluk, çökkünlük, kaygı) uzaklaşmak için kullanmak” ve “internet kullanımının azaltılması ya da tamamen kesilmesi durumunda huzursuzluk, çökkünlük veya kızgınlık hissedilmesi”. Young’a göre olumsuz duygular ve gündelik yaşam stresi kişilerin çevrimiçi ortamlara ve sosyal medyaya yönelmesine neden olmaktadır. Burada social connection’dan ve fear of missing out’tan bahsedebiliriz. Kişiler bu ortamlara yöneldikçe gerçek sosyal ortamlarından kopmakta ve varolan olumsuz duygularını bastırmaktadır. Özellikle ergenler fear of missing out konusunda risk altındadır. Başkaları ile olan bağlantı eksikliği ve bağlantıdan koptuğu kaygısı, olumsuz yaşam ve ruh hali meydana getirmektedir. Bu bağlamda bağımlılık düzeyine ulaşan internet kullanımı yoksunluk belirtilerini de beraberinde getirmektedir. İnternet bağımlısı birey internetten uzak kaldığında huzursuzluk, kızgınlık gibi duygular hissedebilmektedir. Bu sebeple, Young’ın (1998) “interneti problemlerden kaçmak veya olumsuz duygulardan (örneğin çaresizlik, suçluluk, çökkünlük, kaygı) uzaklaşmak için kullanmak” tanı kriteri internetin işlevsel olmayan bir başa çıkma stratejisi olarak kullanıldığını da göstermektedir.
Sonuca gelirsek, günümüzdeki yaygın ve işlevselliğini zaman zaman yitiren internet kullanımının bir bağımlılığına dönüştüğünü söyleyebilirim. İnternet birçok konu için hayatımızı kolaylaştırıyor ve hızlandırıyor. Fakat bunun yanında bilinçli kullanılmadığı zaman farklı olumsuz boyutlara yol açmakta. Bu durum kişilerarası olarak değişiklik göstermektedir. Bahsettiğim, güvensiz bağlanma sorunu yaşayan kişilerin ve ergenlerin internet bağımlılığına yatkınlığı daha fazla olmakta. Bunun haricinde, diğer kişilerde de durum pek farklı değildir. Kişisel düşüncem olarak, bende gün içerisinde ortalama 7-8 saat ekran süresi geçiren biriyim. Bazen, elektronik aletlerden veya internetten uzaklaşmak iyi gelse de hayatımızın büyük çoğunluğunu kaplamakta. Bu sebeple uzak kaldığımda eksik birşeyler olduğunu hissediyorum. Bunun yanı sıra depresif ve sosyal kaygısı olan kişiler sosyal hayatta aktif olmaktansa çevrimiçi ortamları kaygı düzeylerini azalttığı için daha çok tercih etmekte. İnternetten uzaklaşıldığında kişide hissedilen kaygı, huzursuzluk, öfke problemlerini yoksunluk semptomları olarak görebiliriz. Bu semptomlar bağımlılıkta önemli bir noktayı oluşturmakta. Bu sebeple internet kullanımının yaygınlaşması ve kişilerde oluşan yoksunluk duyguları internet bağımlılığının var olduğunu bize göstermektedir.