İnternet, Sosyal Medya ve İlişkiler
Yazar Selma Bozkurt • Psikiyatrist • 23 Aralık 2019 • Yorumlar:
Sosyal medyanın ve internetin sağladığı avantajlar sayesinde son 10-15 yıldır arkadaşlarımızla tanıdıklarımızla ve iş çevremizle sürekli bağlantı halindeyiz. Şehir hayatının yorucu ve zaman alan sorumluluklarının aksine oturduğumuz koltuktan istediğimiz ortam ve kişilere ulaşmanın, yeni arkadaşlar edinmenin kolaylığı herkese şüphesiz çok çekici geliyor. Özellikle sosyal ilişkilerde rahat olamayan bireyler için sanal ortam yeni arkadaşlıklar kurmaları ve kişiler arası etkileşim sağlamaları açısından önemli avantaj sağlıyor. Tüm bireyler için kendini ve varlığını daha çok kişiye duyurmak, onlar tarafından beğenilmek, değerli olmak, özel olduğunu hissetmek ‘yeni dijital benliği’ nin kanıtı oluyor. Görünmez olmanın verdiği özgürlük sanal ortamda kendini çeşitli şekillerde gösteriyor. Çoğu kişi için sanal ortamda kurulan yüzeysel ilişkiler daha güvenli geliyor. Tek yönlü ve duygudan yoksun kurulan ve yorum yapabilme, beğenme-beğenilme, onaylanma ihtiyacını giderebilmenin yanında, istediği zaman bir tıkla –kurulduğu hızla- bitirilebilen, silinebilen sanal ilişkiler kişileri daha rahat davranmaya yöneltiyor.
Dahası, sosyal medyada insanlar farklı kimlikler takınarak, kendilerine ait doğruları çarpıtarak ya da gerçekleri abartarak yeni bir sanal kimlik ortaya koyabiliyorlar. Bu kurgulanmış kimlikle sosyal ağlar içerisinde konumlanan birey, gerek fiziksel gerekse psikolojik hoşnutsuzluklarını gizleyerek, kapatarak, değiştirerek, kendi hikayesini cilalayarak diğerlerine sunuyor. Bu süreçte sosyal medya ortamları bireyleri ‘kusursuzlaştırma’ işlevi görüyor.
Bununla beraber, modern insan günlük hayatta sanal dünyadaki sosyallik ve ilişki derecesinin yanına bile yaklaşamıyor. Gün içerisinde beş duyu eşliğinde karşılıklı konuşarak yaşanan –göz teması kurma, mimikler, tatma, ses, dokunma ve koklama- gerçek ilişki kurma kapasitesi günden güne azalıyor. Özellikle genç kuşağın yüzyüze ilişki kurma yeteneğini geliştir(e)memesi önemli bir sorun olarak önümüzde duruyor. Göz teması kurmadan konuşan ve karşıdaki insanın mimiklerini doğru algılayamıyan çocuk ve gençler yetişiyor. Ortak alanın kullanıldığı, ancak kök salınmadığı bu tür yapay ortamlarda bireysellik çoğalırken sosyal izolasyon kendiliğinden ortaya çıkıyor.
Son zamanlarda yapılan araştırmalarda küresel olarak 14-24 yaş aralığındaki gençler arasında sosyal medya kullanımının günde en az 90 dakika olduğu belirtiliyor. Sosyal medya ve internet bağımlılığı başta olmak üzere psikiyatrik tedavi gerektiren yeni ruhsal bozukluklar dünya genelinde artma gösteriyor.
İkili ilişkilere gelindiğinde sosyal medya ve internet sitelerinin daha olumsuz etkilerini görüyoruz. Son yıllarda eşlerin en büyük yakınmaları, birbirleriyle birlikte kaliteli zaman geçirmek yerine sosyal medyada sürekli olarak başka kişilerin yaşamlarının nasıl gittiğini izlemekle meşgul olmaları olarak karşımıza çıkıyor. Bir ilişkiyi sürdürmek için en önemli şey iletişim kurmak olduğundan, iletişimin azaldığı bu tür ilişkilerde birtakım sorunların baş göstermesi pek muhtemel. Burada eşler arasındaki sorunlardan ya da hayatın sorumluluklarından uzaklaşmak için –eğlence amaçlı- sosyal medyada kurulan yeni arkadaşlıklar, zamanla idealize edilerek evlilikte eşlerin uyumunun bozulmasına, birbirine duyulan güvenin zedelenmesine ve daha ileri boyutta sadakatsizliğe kadar uzanabiliyor.
Daha iyi bir yaşam için gerçek -asıl- dünyamızda yakınımızdaki insanlardan başlayarak sağlıklı ilişkiler kurmak ve böylece hayatınızın kalitesini artırmaya çabalamak daha değerli gibi sanki…: