Interpersonal Terapi (Kişilerarası İlişkiler Terapisi)
Interpersonal Terapi (Kişilerarası İlişkiler Terapisi) ilk olarak 1970’li yıllarda Amerika Birleşik Devletleri Yale Üniversitesi’nde Myrna Weismann,Gerald Klerman ve Eugene Klerman tarafından psikotik olmayan major depresyonda antidepresanlara kombine olarak kullanılmak üzere geliştirilmiştir. 1984’de ise Klerman tarafından sistematize edilmiştir. Günlük hayattaki stresörlere verilen tepkiler kişiden kişiye farklılık göstermektedir. Genetik faktörler, bağlanma stili, sosyal destek, çevresel etkenler, çocukluk ve erişkinlikteki yaşan olayları bu tepkileri şekillendirmektedir. Kişilerarası ilişkiler terapisi hastaların bu stresörlerle karşılaştıkları süreçlerde kısa süreli ve özellikle kişilerarası sorunlara odaklanan bir psikoterapi çeşididir (Altın, 2012). Kişilerarası İlişkiler Terapisi temellerini John Bowlby’nin bağlanma kuramı, Harry Stuck Sullivan ve Adolph Meyer’ in kişilerarası yaklaşımları ve sosyal roller konusunda yapılan çalışmalardan alır ve güncel ilişki sorunları ile duygudurumun bağlantılı olduğu varsayımı üzerine şekillenmiştir (Alkan, 2009). Kişilerarası ilişkiler terapisi psikodinamik ve destekleyici psikoterapilerin birçok tekniğini benimsemektedir. Temel hedefleri ise psikiyatrik belirtiler, kişilerarası ilişkiler ve sosyal destektir.
Kişilerarası ilişkiler terapisinin etkinliğinin birçok klinik çalışmada gösterilmesiyle birlikte duygudurum bozuklukları dışında başka bozukluklara da uyarlanmıştır. Başlangıçta depresyon için geliştirilmiş olsa da daha sonra birçok bozukluk için çalışmalar bulunmaktadır. Son yıllarda yapılan çalışmalar ile bipolar bozukluk, travma sonrası stres bozukluğu, yeme sorunları, ergen sorunlarının yanı sıra hapishane, okul, hastane ve huzur evi gibi ortamlarda verilen eğitimler ile de etkinliğini göstermiştir. Aynı zamanda çeşitli hasta gruplarıyla kullanımının faydalı olduğu ispatlanmış ve farklı kültürel yapılarda, eşler, gruplar ve topluluklarda daha kısa süreli kullanımı ile ilgili çalışmalar da denenmiş ve başarılı sonuçlar bildirilmiştir. Kişilerarası İlişkiler Terapisi; Amerikan Psikiyatri Birliği, İngiltere Ulusal Sağlık ve Klinik Mükemmellik Enstitüsü (NICE) ve International Cochrane Collaboration tarafından etkili bir psikoterapi yöntemi olarak kabul edilmiştir.
Terapinin Özellikleri
Terapi kısa süreli olup hastanın geçmişinden çok ‘’şimdi ve burada’’ ki sorunlara öncelik verir. Kişilerarası ilişkiler terapisi hedefe yöneliktir ve terapist tarafsız değil hastadan yanadır. Terapist terapi sürecinde iyimser ve destekleyici bir tutumdadır ve aktif bir şekilde doğrudan öğütler verir, hastanın karar vermesine katkıda bulunur ve çatışma alanlarındaki sorunları çözmede yardımcı olur. Hastanın kişilerarası ilişkilerini düzeltmesi veya bu ilişkilerle ilgili beklentilerini değiştirmesi, hastanın stresle baş edebilmesi için sosyal destek sistemleri geliştirmesine yardımcı olmak bu terapinin ana hedefidir. Terapötik ilişki sürecin başarıya ulaşması açısından büyük önem arz eder. Kişilerarası terapi hızlı ve kısa sürelidir ve kişiliğin köklerine inmeden mevcut soruna ve düzeltilebilir kişilik özelliklerine yönelir. Kişilerarası ilişkiler terapisi hastayı biyopsikososyal, kültürel ve manevi modele göre değerlendirir. Bilişsel özellikleri tek tek ele alıp düşüncelerdeki çarpıtmalara direkt olarak odaklanmadan bunların kişilerarası ilişkiler üzerine olan etkilerine odaklanır. Kişilerarası terapide diğer psikoterapi yöntemleriyle ortak olan sosyal izolasyon ile mücadele, özgüven sağlama, grup aidiyetini yenileme ve hayatı anlamlandırmaya yönelik girişimler gibi yöntemler kullanılır. 3-4 aylık bir dönemde haftalık 45-50 dakikalık seansları kapsar ve temel hedef kişilerarası işlevselliğin düzelmesidir. Sınırlı-süreli ve yaşam olaylarına odaklanan terapi özellikle duygudurum bozukluklarında etkinliğini göstermiştir. Sürenin sınırlı ve belirli olması hem hasta hem de klinisyen açısından motive edici bir unsurdur.
Sorun Alanları
Kişilerarası ilişkiler terapisinin sorun alanları; yas ve kayıp(ebeveyn, çocuk, eş, arkadaş kaybı, iş kaybı, iflas) kişilerarası çatışmalar (aile içi çatışmalar, iş ortamında çatışmalar) , rol değişimi (anne ya da baba olmak, boşanma, emeklilik, eğitim için aileden ayrılma, iş değiştirme) ve kişilerarası yetersizliktir. Yas, özellikle hasta için önemli bir kişinin ölümü ile ilgili bir sorun alanıdır. Bir yas sorunu tedavinin odağı olduğunda terapistin hedefi hastanın yas sürecini kolaylaştırmak, hastaya yaşamına devam etmesinde, yeni ilişkiler geliştirmesinde ve sosyal destek elde edebilmek için mevcut ilişkilerini düzenlemesinde yardımcı olmaktır. Kişilerarası çatışmalar genellikle ya yetersiz iletişimden ya da karşılıklı beklentilerin uyuşmamasından kaynaklanır. Terapide öncelikle hastanın iletişimi ve davranış örüntüleri incelenir çünkü klinisyenin ilk hedefi hastaya iletişim şeklini düzenlemede yardımcı olmaktır. Rol değişimi, kişinin ilişkilerindeki önemli sosyal rollerde değişikliklere sebep olan, yaşamsal değişiklikleri kapsayan ergenlik, evlenme, boşanma, doğum, emeklilik, bir ilişkiyi bitirmek gibi olaylardır. Bu alandaki tipik sorunlar eski ve tanıdık olan rolün kaybından duyulan üzüntü ve yeni role karşı geliştirilen uyum sorunları ya da yeni rolün tamamen reddedilmesidir. Bu durumda klinisyen ve hasta yeni rolün zorlukları ve sunduğu fırsatları beraber değerlendirir, öncelikleri belirler ve hasta fırsatları değerlendirmesi konusunda cesaretlendirilir. Kişilerarası yetersizlik, hastanın kişilerarası ilişkiler kurmak ve devam ettirmek konusunda sorunlar yaşaması anlamına gelir. Klinisyen ve hasta geçmiş ilişkilerindeki davranış kalıplarını, şu anki sorunları ve iletişim şeklini beraber değerlendirir.
Kısa bir geçmişi olan kişilerarası ilişkiler terapisi gün geçtikçe gelişmekte grup terapileri ve bilişsel-davranışçı terapiler gibi çeşitli terapi türleriyle bütünleştirilerek uygulamalar yapılmaktadır. Kişilerarası terapi, başta depresif bozukluklar olmak üzere, perinatal dönem, distimi, travma sonrası stres bozukluğu, sosyal fobi, bipolar bozukluk, anksiyete, yeme bozuklukları olmak üzere çocuk ve ergenlerden yaşlılara kadar geniş bir psikiyatrik bozuklukta etkinliği gösterilmiş bir psikoterapi türüdür.
Birçok klinik çalışma kişilerarası ilişkiler terapisinin özellikle duygudurum bozukluklarının tedavisinde etkinliğini göstermiştir.Kişilerarası ilişki sorunlarına odaklanan ve işlevselliğin düzeltilmesini hedefleyen kişilerarası psikoterapide klinisyen hastanın iletişim becerilerini düzenleme, stresle başa çıkmalarını kolaylaştırma ve sosyal destek sistemlerini arttırmayı amaçlar.