İntihar Vakaları
Yazar Mehlika Kartöz Balcı • Psikolog • 10 Ekim 2018 • Yorumlar:
Son yıllarda medyada farklı yollarla intihar girişimleri haberlerine sıkça rastlamaktayız. Aşırı dozda ilaç alımı, silahla kendini vurma, kendini asma, yüksek bir yerden atlama gibi şekillerde hayatına son verme girişimlerine başvuran bireyler karşımıza çıkıyor. Sadece ülkemizde değil tüm dünyada intihar vakaları en önemli ölüm sebeplerinden. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre intihar, toplumda ilk on ölüm nedeni arasında. 15-24 yaş grubunun ölüm nedenleri arasında ise intihar ikinci sırada yer almakta. İntihar girişiminde bulunan kişiler gerçekten ölmek arzusunda olabileceği gibi, bu davranışıyla ruhsal acısını, çaresizliğini, umutsuzluğunu dile getirme amacında da olabilirler. Ülkemizde batı toplumlarına göre daha düşük düzeyde intihar vakaları olmasına karşın, özellikle gençlerde intihar oranlarında yükselme görülmekte. Ülkemizde üniversite öğrencileri arasında yapılan bir çalışma, gençlerin %42’sinin bir zaman kendini öldürmeyi düşündüğünü ve %7’sinin girişimde bulunduğunu saptamıştır (1). Bu oran bize intiharın gençlerde çok dikkat edilmesi gereken bir durum olduğunu söylemektedir. Ruh sağlığı profesyonelleri olarak bizler, bir defa bile olsa kişinin aklından kendini öldürme düşüncesinin geçmesinin dikkate alınması gerektiğini savunmaktayız. Ki nitekim yapılan bir çalışmada, intihar fikrinin dile getirilmesinin intihar girişimini yordayan önemli bir etken olduğu gösterilmiştir (2). Bu nedenle, eğer yakınlarınızda kendini öldürme düşüncesi olan kişiler varsa, en yakın zamanda mutlaka bir uzmana başvurması gerektiği konusunda onu bilgilendirmeniz intiharı önlemek için çok ama çok önemlidir.
Bir insanın yaşamına neden son vermek istediği, intihar davranışı için risk faktörlerinin neler olduğu bir çok çalışmada araştırılmıştır. Öncelikle erişkinlerde yapılan çalışmalarda umutsuzluk ile intihar girişimi arasında anlamlı bir ilişkinin olduğu görülmüştür. Bu demek oluyor ki kişinin umutsuzluk düzeyi arttıkça intihara eğilimi daha fazla oluyor. Hayata dair bir umudu kalmayan kişiler daha kolay hayatına son verebiliyor. Buradan hareketle depresyonun intihar ile en ilişkili ruhsal bozukluk olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü depresyondaki kişide yoğun olarak umutsuzluk ve çaresizlik duyguları ön plana çıkmaktadır. Bunun yanında intiharı tetikleyen unsurların aile içi sorunlar, erkek yada kız arkadaş ile ilgili sorunlar, sıkıntı verici yaşam olayları, madde kullanımı, göç, psikiyatrik hastalıklar, yalnız yaşama, düşük sosyoekonomik düzey gibi faktörler olduğu bilinmektedir (4). Bu unsurlar intihara eğilimi arttırmaktadır.
Ergenlerde ise intihar girişimlerinin yaklaşık üçte ikisinin ölme arzusundan farklı güdülerle gerçekleştirildiği bildirilmiştir. Burada intihar dürtüsel bir özellik gösterebilir. Asıl motivasyonun başkalarını etkilemek, dikkat çekmek, sevgi ve nefreti iletmek ya da hoşnutsuz bir durumdan kaçmak olabileceği düşünülmektedir (3). Burada ebeveyn tutumları önemli bir yere sahiptir. Ergenle güvenli bir ilişki kuran ebeveynler, onun duygularını ifade etmesine olanak sağlamaktadır. Aileler ergene ne olursa olsun koşulsuz sevildiğini hissettirmekle yükümlüdür. Ergenin başına gelen olumsuz durumlardan kaçmak yerine paylaşmasına izin vermek ve beraberce çözüm aramak ergenin yalnız olmadığını hissetmesini sağlar. Cezalandırıcı ebeveynlere ergenin sorunlarını anlatması daha zor olabilir ve bu da ergenin giderek yalnızlaşmasına yol açabilir.
İntihara yol açan bir başka unsur ise duyguların söze dökülememesi olabilir. Kişi kendini ifade etme biçimi olarak intiharı kullanabilir. İfade edemediği çatışmaları intihar yoluyla çevresine duyurmuş olabilir. Duygularını tanıma ve tanımlama zorluğu çeken kişiler intihara daha eğilimli olabilmektedir. Küçük yaşlardan ibaret çocukların duygularını tanımasını, ifade etmesini sağlamak ileriki yaşlarda bu zorlukları aşması için önemli bir yere sahiptir.
Özetle, intihar davranışından önce intihar düşüncesinin farkedilmesi kişinin hayatı için koruyucu bir önem arz etmektedir. Ebeveynlerin, çocuğun kendine zarar vermeyle ilgili bir eylem veya düşüncesi olduğunu farkettiğinde mutlaka bir uzmandan yardım alması gerekmektedir.