Kabul ve Kararlılık Terapisi (ACT) için Davranışın Önemi
Yazar Mert Ozan İnal • 8 Ekim 2024 • Yorumlar:
Psikolojik katılığın farklı boyutlarını önceki yazımda detaylandırmıştım. Altı psikolojik katılık boyutu üzerinden yapılan vaka formülasyonundan sonra ACT, bireyin psikolojik katılıktan psikolojik esnekliğe geçişi için davranıştan zihinsel süreçlere doğru bir yol izler.
Peki bunun sebebi nedir, yani davranış neden davranışı incelemek ilk iştir? İlişkisel Çerçeve Kuramı (RFT)' ye göre insanlar ilişkisel olarak düşünür. Mesela kış denilince aklımıza soğuk gelir ve ardından zihnimizde kalın giysilerin imajı oluşur. Bunların hepsi ilişkisel çerçeveleme yoluyla dil vasıtasıyla öğrenilmiş olgulardır. Aynı şekilde düşünce ve davranış arasında da bu şekilde bir ilişkisel süreç hakimdir. Bir düşünceden kurtulmak için başvurduğumuz davranışlar o düşüncenin unutulması için fayda vermez, aksine o düşünceyi günlük dilde ifade edersek "çağrıştırır". Bu yüzden dilin davranış üzerindeki etkisinin zayıflatılması, psikolojik esnekliğe doğru atılan ilk adım olarak kabul edilir.
Birey, rahatsızlık duyduğu içsel yaşantıların üstesinden gelmek için öğrenme yoluyla edindiği belirli davranış kalıpları kullanır. Bu durum ACT' de "kısıtlanmış davranış repertuvarı" olarak ifade edilir. Davranış repertuvarının kısıtlığı, "davranışsal aşırılık" veya "davranışsal eksiklikler" olmak üzere iki şekilde karşımıza çıkar. Bireyin stresli durumlarda sürekli olarak kontrolsüz öfke nöbetleri yaşaması veya kişinin her detayı kontrol etmeye çalışarak mükemmeli yakalamaya çalışması davranışsal aşırılık için iki farklı örnek olarak verilebilir. Diğer taraftan bireyin sosyal ilişki kurmaktan kaçınması, özbakımını ihmal etmesi veya dengesiz beslenmesi ise davranışsal eksiklik olarak ifade edilebilir.
Bunlar bireyi kısa vadede rahatlatsa da uzun vadede hedeflediği yaşam standardından uzaklaştıran, ikincil kazançlarıyla kendisini konfor alanında tutan yaşantılardır. Bu nedenle ACT, bireyi zorlayan durumları ele alırken ilk olarak klinik önemi olan davranışı tespit etmeye odaklanır. ACT' a göre davranış, ortaya konulan pozitif bir aktivitedir. Yani erteleme, ders çalışmama, sosyal ortamlara girmeme vs. gibi eylem içermeyen durumlar davranış olarak değerlendirilmez.
Dolayısıyla davranış iki şekilde görülür:
1. Fiziksel (dışsal) tepkiler (Uyuma, film izleme, oyun oynama, vb.)
2. Zihinsel (içsel) tepkiler (Sürekli geçmişi düşünme, hayal kurma endişe etme, vb.)
Klinik açıdan incelenmesi gereken davranış, felsefi kökeni işlevsel bağlamcılığa dayanan Kabul ve Kararlılık Terapisi' nde meydana geldiği bağlamda incelenir. İşlevsel bağlamcılığa göre canlı davranışları, içerisinde bulunulan tarihsel ve durumsal şartlara göre şekillenir. Neticede davranışın amacına, bağlamına ve sonuçlarına göre üç farklı boyutta analiz edilmesi gerekir. Bu yaklaşım, Bilişsel Davranışçı Terapilerdeki ABC modeliyle büyük oranda örtüşmektedir.
Yapılan analiz sonucunda;
a) Davranışın ortaya çıkmasına veya sürdürülmesine sebep olan etkenler,
b) Davranışın meydana geldiği bağlam ve öncüller,
c) Davranışın neye hizmet ettiği yani işlevinin ne olduğu netleştirilir.
Böylelikle bireyin davranışsal aşırılık veya eksiklikleri tahlil edilir. Neticede bireyin bunları fark etmesi ve günlük yaşamında nasıl davranacağını öngörerek alternatif davranışlar geliştirmesi hedeflenir. Bireyin, alışageldiği kalıplaşmış davranışlarından vazgeçebilmesi pek de kolay değildir. Davranış repertuvarını güçlendirmek ve hedeflere doğru yürümek, bireyin bazı fedakarlıkları göze almasını ve kararlı olmasını gerektirir.
Birey, değişim adına yeterince kararlı ve gönüllü hale geldiğinde yolunu "değerleri" aydınlatacaktır. Bu aşamada bireyin yaşamı hangi amaç üzerine sürdüreceğinin veya karşılaştığı bir olayda hareket tarzını belirlerken onu neyin motive edeceğinin doğru bir şekilde tespit edilmesi önem arz etmektedir...