Kadına Yönelik Şiddet

Yazar Hüsnü Menteşeoğlu • 25 Aralık 2024 • Yorumlar:

1. BİR İNSAN HAKLARI İHLALİ OLARAK KADINA ŞİDDET

Kadına yönelik şiddet bir insan hakları ihlalidir ve değişik biçimlerde ortaya çıkabilir. Kadının sadece dövülmesi, yaralanması ve öldürülmesi ile sınırlı değildir. Doğan çocuğun kız olduğu için ailede hoş karşılanmaması, kız çocuklarının okutulmaması, ensest, cinsel saldırılara maruz kalma, aile içi tecavüz, keyfi olarak kadının özgürlüğünün kısıtlanması, töre ve namus cinayetleri, zorla veya küçük yaşta evlendirilme, erkek çocuk doğurmayan kadının aşağılanması, kadının çalışma hayatına girmesinin engellenmesi, kadının ev içi emeklerinin göz ardı edilmesi ve kadının aldatılması da birer şiddettir.

Kadına Yönelik Şiddet Dörde ayrılır:

1.Fiziksel Şiddet: Kadını kontrol etmek, cezalandırmak, aşağılamak için bedensel güç kullanılması

2.Psikolojik Şiddet: Duygusal güç kullanılması.

3.Cinsel Şiddet

4.Ekonomik Şiddet: Maddi güç kullanılarak üstünlük sağlanması.

2.KADINA YÖNELİK PSİKOLOJİK ŞİDDET VE TEDAVİSİ

Kadına yönelik psikolojik şiddetin çeşitli şekilleri vardır. Kadını küçük görme, aşağılama, başka kişilerin önünde küçük düşürme, onun bir işi başaramayacağını, beceremeyeceğini iddia etme, kadının kişiliğini ve fikirlerini önemsememe, kadına lakap takma, kadının davranışlarını sürekli olarak eleştirme, emirler yağdırma, surat asma, hakaret ve küfretme gibi davranışlardır.

Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre şiddet mağduru kadınlarda yüksek oranda duygusal stres, kendine zarar verme düşünceleri ve değersizlik duyguları görülmektedir. Kendilerine dair güven, değerlilik, yeterlilik gibi inançlarını zedeleyerek olumsuz bir duygulanım ile yaşamlarını sürdürmek zorunda kalmalarına neden olur. 

Kadına yönelik şiddet Psikosomatik belirtilere de neden olabilir. Bu belirtiler vücutta baş, sırt, karın, bel gibi bölgelerde ağrılar veya genel bir yorgunluk hali olarak kendisini gösterebilir. 

Kadının kendisini güvende hissetmemesi yoğun bir şekilde Anksiyete yani kaygı duymasına da neden olur. Yaşamda karşılaştıkları problemleri çözebileceklerine dair kendilerine inançları ve özgüvenleri zedelenir. 

Şiddete uğrayan kadınlar, uğradıkları şiddetin, kendi suçlarının sonucu olduğu düşüncesine kapılarak boyun eğici bir yaklaşım da sergileyebilirler.

Şiddete uğrayan kadınlarda suçluluk, yalnızlık, korku, çaresizlik, kendine güvensizlik, gerginlik ve huzursuzluk gibi duygulanımlar oluşur.

Ayrıca Akut Stres Bozukluğu, Travma Sonrası Stres Bozukluğu, Anksiyete Bozuklukları, Alkol-Madde Bağımlılığı ve depresyon gibi pek çok psikiyatrik rahatsızlığın görülme riski artar.

KADINA YÖNELİK ŞİDDETİN PSİKOTERAPİSİ: Şiddet mağduru kadınlarda yoğun bir şekilde yalnızlık, korku, çaresizlik, endişe, öfke, utanma, huzursuzluk, umutsuzluk, suçluluk gibi duyguların yanı sıra intihar girişimleri de görülebilir. Şiddet mağduru kadınlara verilecek psikolojik destekte stresle başa çıkma, problem çözme becerilerinin geliştirilmesi, kendilik değerinin yükseltilmesi, şiddetle ilgili farkındalık kazandırmak ve sosyal ilişkilerin güçlendirilmesi hedeflenir. 

3. KADINA YÖNELİK ŞİDDETE KARŞI ULUSLARARASI ANLAŞMA VE SÖZLEŞMELER

Birleşmiş Milletler 1999da 25 Kasım’ı “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası dayanışma Günü” ilan etti. 1970li yıllara kadar kadına karşı şiddet tüm dünyada mahrem bir konu olarak görülüyor ve buna karşı sessiz kalınıyordu. 1979 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından “Kadınlara yönelik her türlü ayrımcılığın önlenmesi uluslararası sözleşmesi(CEDAW) kabul edildi. 1993 de ise Birleşmiş Milletler Genel Kurulu “Kadına Yönelik Şiddetin Tasfiyesine Yönelik Bildirge(DEVAW) yi kabul etti. Avrupa Konseyi 2011 yılında İstanbul Sözleşmesini kabul etti. Kadına yönelik her türlü şiddetin yasalarla cezalandırılmasını öngören dünyanın ilk ve tek bağlayıcı sözleşmesi olan İstanbul Sözleşmesini kabul eden ilk ülke, dönem başkanı sıfatıyla Türkiye oldu. Ancak maalesef daha sonra Türkiye’yi idare edenler İstanbul Sözleşmesinin Türkiye’de uygulanmasını iptal ettiler.  

4.KADINA YÖNELİK ŞİDDETİN YAYGINLIĞI

Dünya Sağlık Örgütünün 161 ülkeden topladığı verilere göre yeryüzünde yaşayan her üç kadından biri, yani ortalama bir milyar kadın şiddete uğramıştır veya uğramaktadır.

5. KADINA YÖNELİK ŞİDDETE BAĞLI TRAVMA SONRASI STRES BOZUKLUĞU

Şiddete uğramış kadınlarda en sık rastlanan psikolojik sorun TSSB ‘dur. TSSB’ da kadının yaşadığı şiddet olayları istemsiz olarak gözünün önüne gelir ve bu eylemleri canlı olarak rüyalarında da birer kâbus olarak görür. Korku hisseder yoğun olarak. Kadın bu anıları kafasından kovmak için çaba sarf eder. Yalnız kalmamaya çalışır ya da yalnız kalamaz. Karanlıkta uyuyamaz. Evde yalnız kalamayabilir. Tehdit algısıyla sürekli tetikte olması nedeniyle bir türlü uykuya dalamaz. Dalsa da rahat bir uyku uyuyamaz. Dikkatini toplayamaz ve yaptığı işleri aksatabilir. 

Özellikle çocukluk çağında cinsel şiddete maruz kalan kadınlar korku, utanç, öfke gibi duyguları azaltabilmek için kendini kesme, yaralama, kolunda sigara söndürme gibi kendine zarar verici davranışlar sergileyebilirler. 

Şiddete uğrayan kadınların yarısında TSSB, üçte birinde ise depresyon görülmektedir.

6.KADINA YÖNELİK ŞİDDETİN NEDENLERİ

1.Daha çocukluk çağında , çocuğa, saldırganlığın ve şiddetin normal bir şeymiş gibi öğretilmesi.

2.Ailede ve toplumda, özellikle doğuda kadına verilen değerin düşük olması.

3.Bireysel ve biyolojik, yani beyin kimyasıyla ve hormonlarla ilgili etkenler.

4.Yakın ilişkilerde ki sorunlar.

5.Erkek egemen toplumlarda, şiddetin iki cinsiyet arasındaki eşitsizliği sürdürme aracı olarak kullanılması.

6.Cinsel kimlik ve otoritenin erkek olması.

7.Türkiye’de şiddete uğrayan kadınların yarısının şiddeti hak ettiğini düşünmesi

8.Bazı kadınların ülkemizde, koca şiddetine uğramayı kader olarak görmeleri

7.ŞİDDET UYGULAYANLARIN VE ŞİDDETE MARUZ KALANLARIN ORTAK ÖZELLİKLERİ

Kadına şiddet uygulayan erkekler güvensiz, alkol kullanan, eğitimsiz, şiddet uygulamayı hak olarak gören, gelir düzeyi genelde düşük, şiddet içerikli haberler, filmler izleyen, sevgisiz büyümüş, çocukluklarında kendileri de şiddet görmüş ve davranışlarından sorumluluk duymayan kişilerdir. 

Şiddete maruz kalan kadınların ise çocukluklarında şiddet görmüş veya şiddete tanık olmuş, güvensiz, özgüveni zayıf ya da hiç olmayan, geleneksel ataerkil değer yargılarına sahip, mahalle baskısına önem veren kişiler oldukları belirlenmiştir.

8.KADINA YÖNELİK ŞİDDETİN TEDAVİSİNDE BDT VE İLAÇ TEDAVİSİ

Bilişsel Davranışçı kuramda ise; gerçek tehditten ziyade algılanan tehdit, TSSB belirtilerinin birçoğunun daha iyi bir yordayıcısıdır. Bilişsel terapi, kişinin çevresindeki olayları uyumlu olmayan biçimde algılama biçimini ele alabilir. Ayrıca suçluluk gibi olumsuz duygulara sebep olan gerçek dışı varsayım ve inanışları değiştirmek için de kullanılabilir.

Bilişsel terapi ve sürekli maruz bırakmanın ikisi de TSSB belirtilerini azaltmak üzerinde yaklaşık olarak eşit olarak etkilidir. TSSB tedavisinde çeşitli türlerden Antidepresan ilaçlar da etkili bir tedavi türüdür. Gerçek uygulamada, bilişsel-davranışçı terapi sıklıkla ilaç kullanımı ile birlikte olur.

9. KADINA YÖNELİK ŞİDDETİN ÖNLENMESİ İÇİN YAPILMASI GEREKENLER

Kadına şiddetin çözümünün yükü, kadınlara yüklenmemelidir. Kadına uygulanan şiddetin ezici çoğunluğunu erkekler uygulamaktadır; dolayısıyla erkeklerin bu konuda küçük yaştan itibaren eğitilmesi, kadın şiddetinin toplumsal bir mesele olarak görülmesi, bu tür davranışlar sergileyenler için hem toplumsal kınama nezdinde hem de yasal düzlemde caydırıcı ve ağır cezalar verilmesi, kültürün içindeki kadını ikinci sınıf vatandaş konumunda gören algıların düzeltilmesi yönünde eğitim ve kampanya çalışmaları düzenlenmesi, kadına toplum içinde  eşit söz hakkı verilmesi gerekmektedir. Bu açıdan bakıldığında, İstanbul Sözleşmesi gibi uluslararası ve 6284 Numaralı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun gibi ulusal yasaların etkili bir şekilde uygulanması önemli adımlar olacaktır.

Kadın sığınma ya da diğer adıyla Konukevlerinde psikologlar istihdam edilmelidir.

Kadınların işlevselliğini ve yaşam uyumunu önemli bir ölçüde bozan TSSB’ nin, kadın sığınma evlerinde yapılan bireysel ve grup terapilerinde mutlaka değerlendirilmesi gerekmektedir. Danışmanlık ya da psikoterapi çalışmalarının, kadınlar sığınma evinden ayrıldığı zaman yarıda kalmaması için uygun koşulların oluşturulması ve gerekli izleme çalışmalarının yapılması önerilmektedir.

Türkiye’de kadına yönelik şiddetle mücadelede karşılaşılan önemli sorunlardan biri, şiddete uğrayan kadının, daha sonra aile üyeleri veya bizzat şiddet uygulayan tarafından uzlaşmaya ikna edilmesi ya da şikâyetinden vazgeçmeye veya ifadesini değiştirmeye zorlanmasıdır.

Kadın ölmeden önce şiddetin önüne geçilmelidir. O nedenle kadına şiddet uygulayanlara verilecek cezalar arttırılmalıdır. 

Kadınla erkek yeryüzünün her yerinde eşittir. 

Sadece kadına değil, erkeklere ve tüm canlı dostlarımıza yapılan şiddeti kınıyoruz. kadınlar iyi eğitim almalı ve kendi ayakları üzerinde durabilmelidirler. Aile ve toplumsal ilişkilerimizde karşılıklı konuşmaya dayalı barışçıl çözümlere gereksinimimiz var. Çocuklarımıza da aile içinde söz hakkı vermeliyiz. En mükemmel aile kadınla erkeğin eşit olduğu demokratik ailedir. Böylece temel hedefimiz, şiddetten uzak, barış, sevgi ve saygı dolu bir toplum olmalıdır. Topluöu oluşturan fewrtlerin birbirlerine güvenmeleri ve diğer kişileri kötü niyetli ya da suyun başındakileri dolandırıcı olarak görmemeleri de bu Cennet vatana yakışmaktadır. Aile içi şiddetin temel nedeni cehalet ve maneviyatsızlıktır. Seküler bir yüksek moral değerler sistyemine sahip olmamamızdır. Oysa Batı bunu yüzyıllarca önce başarmıştır. Okumayan bir toplumuz. 

2012 yılında kabul edilen “Ailenin korunmasına ve kadına yönelik şiddetin önlenmesine dair kanun “ ile şiddete uğrama tehlikesi altında olanlar da koruma altına alındı ki bu Türkiye’de bu konuyla ilgili en olumlu gelişmedir. Kadın sığınma evleri de rehabilite edilmeli, psikologların bu konukevlerinde istihdam edilmesi mutlaka sağlanmalıdır. Devlet Hastanesi Psikiyatristleri de dönüşümlü olarak kadın sığınma evlerinde kalan şiddet mağduru kadınları psikiyatrik yönden muayene ve tedavi etmelidirler. 

Sosyal, ekonomik, kültürel ve toplumsal boyutlarda kadınla erkek kesinlikle eşit olmalıdır. Kadınlar evde oturarak evi süpürmeye, çamaşır, bulaşık yıkamaya ve çocuk doğurmaya mecbur kılınmamalıdır. Akıllı baba kızını okutur. Kadın kolaylıkla ve tabiatıyla hem çalışan kadın ve hem de evinin kadını olabilir. 

Sevgiyle yetişmiş, donanımlı, özgüveni gelişmiş, okumuş ve okuyan ve kendi ayakları üzerinde duran bireyler şiddete karşıdırlar. 

Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Yorumlar: (0)