“Kadınlar Venüs'ten Erkekler Mars'tan”
Yazar Sema Yıldırım • Aile Danışmanı • 27 Kasım 2020 • Yorumlar:
Aile ve İlişki Terapisti olarak çalıştığım yüzlerce çift oldu. İlişkilerin olumsuz gidişatı ile ilgili görünen birçok neden var. Asıl görünmeyen nedenler daha fazla risk barındırıyor. Temelde görünen sorun üzerinde çalışılıp, geçici bir rahatlık sağlandığında gelecekte daha şiddetli bir biçimde “Geçinememe” durumu ortaya çıkıyor. Evliliklerde zaman ilerledikçe üstü örtülen konu artıyor. Kanıksama sonucu asıl sorun iyice derinde kalabiliyor. Bastırılan, geçiştirilen sorunlar eşlerde öfke, haksızlığa uğrama hissi, intikam alma isteği gibi duyguların gelişmesini sağlıyor.
İnsanın temelde her türlü ilişkisinde aradığı birkaç ana duygu var. Sağlığının önemsenmesi, gerekli olmak, değerli olmak, takdir edilmek, gelişmek gibi. Bunları yeterince hissetmediğimiz ilişkilerden uzaklaşma eğilimindeyiz. Doğal olarak bunları hissettiremediğimiz kişilerde bizden uzaklaşır. İlişkilerin olumsuz gidişata başlama nedeni yüksek ihtimalle bunlardan biri ya da birkaçının noksanlığıyla başlıyor. Hele ki; yetiştirilme tarzımızda bunlara aç isek durum daha yüksek frekansla karışmaya başlıyor.
“Anlamalıyız ki eğer mutlu bir toplum olarak gelişmek istiyorsak, insanın doğasını, Kadın-Erkek doğal farklılıklarını dikkatlice incelememiz ve ikisini nasıl uyumlu bir şekilde birleştirebileceğimizi anlamamız gerekir. Bu, görünürde doğamızda olan farklılıkları yok etmek değildir, aksine, birbirimizi tamamlamaktır, herkes olduğu gibidir.”
(Dr. Laitman’ın konuşmasından alıntı, 11 Aralık 2007)
Evlilik kararı verirken her iki kişi de onların dünyanın en mutlu çifti olduğunu düşünürler. Hayalindeki kadını ya da adamı artık bulmuşlardır. Sevdiceğinin aynı kendisi gibi düşündüğünü kendisi gibi hissettiğini, hayata aynı pencereden baktıklarını söylerler. Oysa evlilikte etkenler ve değişkenler sadece bir erkek ve bir kadın değildir. Hatta ikisinin aynı pencereden bakması gerçekten hayaldir. Çünkü doğal farklılıklar vardır. En önemlisi evlilik hayatı gerçektir! İçinde duygusal ve maddi sıkıntıların, hastalıkların, çocuklarla ilgili faktörlerin, yetiştirilme tarzlarının vs. etkilediği gerçek bir yaşantıdır.
“Kadınlar venüsten erkekler marstan”. Adeta Farklı dünyalardan gelmiş gibiyiz. Neden mi? Çünkü kadınlar günde yaklaşık 20.000 kelime kullanırken erkekler sadece 7.000 kelimeyle yetiniyor. Kadınlar problemini birçok kişiye anlatırken, erkekler paylaşmadan içinde yaşamayı tercih ediyor. Kadınlar sorunun ne hissettirdiğine odaklıyken, erkekler çözümü düşünüyor. Kadınlar detaya sanata hassasiyetlere önem verirken, erkekler ekonomiye, sosyal statüye ve güce odaklı. Erkekler zayıflık göstermemek için umursamaz görünüyor, kadınlar ağlamaktan ya da duygularını ifade etmekten çekinmiyorlar. Erkekler için renklerin tonları yoktur, kadınlar için onlarca renk tonu tarifi mümkündür. Okurken de fark ettiğiniz gibi, bunlar eksiklik ya da fazlalık değil doğal olarak tamamlayıcı farklılıklardır.
Kıyamet nerede mi kopuyor? Erkek kadının, kadın erkeğin kendisi gibi düşünmesi hissetmesi ve algılaması gerektiğini düşündüğünde…
Yukarıda ihtiyaç duyulan temel duyguları, üstüne kadın ve erkek doğasının normallerini birleştirince mutluluğun anahtarının bu ihtiyaç ve farklılıkları gözetince kazanılacağı konusunda hemfikir olacağımızı umuyorum.
Ellerinde kılıç ve karşılıklı savaşan iki insan düşünün. Sadece birinin kılıcı bırakması barışı sağlar mı? Sanırım yaşlılıkta birbirine sevgi ve saygıyla bakan bir çift olmak için dikkatli davranmalıyız. “Kavganın kazananı yoktur.”
İlişkilerde ortak yanlara ve tamamlayıcı unsurlara değil de farklılıklarımıza odaklanırsak sonuç iç açıcı olmayacaktır.