Kalın Barsak (Kolorektal) Kanserleri
Yazar Ahmet Okuş • Genel Cerrah • 17 Mayıs 2017 • Yorumlar:
- Kalın Bağırsak Yapısı ve Kanser Oluşum Süreci
Kalın barsak sindirim sisteminin son bölümüdür. Ağızdan alınan gıdalar mide ve ince barsaklarda çeşitli sindirim olaylarına maruz kaldıktan sonra arta kalan kısmı (feçes-gaita) kalın barsağa ulaşır. Kalın barsakta sindirim işlemi olmaksızın sıvı emilimi devam eder. Kalın barsak feçesin depolanmasından ve atılmasından sorumludur. Kalın barsak yaklaşık 1,5 metre uzunluğunda olup anal kanal ile sonlanır.
Kalın barsak duvarı (içten dışa); mukoza, submukoza, muskuler tabaka ve seroza olmak üzere 4 tabakadan oluşur. Kalın barsak kanserleri sıklıkla iç tabaka olan mukozadan gelişmektedir.
Mukozal hücreler sıvı emiliminde rol alır ve mukus salgılarlar. Buradaki hücreler belli yaşam süresi sonrası ölür ve yeni hücreler ile yer değiştirir. Buradaki hücrelerde gen yapısındaki mutasyonlar ve çeşitli çevresel etkenler sonrası kanser hücreleri oluşur. Bu hücreler normal hücrelerin aksine daha hızlı çoğalır ve ölmezler. Burada oluşan kanser hücreleri çoğalarak daha derin tabakadaki damarlara ve lenf kanallarına ulaşarak daha uzak organlara yayılmaya başlar. Buna da metastaz denir.
- Kalın Bağırsak Kanserlerinin Görülme Sıklığı
Dünyada yılda 1 milyon insana kolon kanseri tanısı konulmakta ve yaklaşık 500 bin kişi bu hastalık nedeni ile hayatını kaybetmektedir. Görülme sıklığı çoğrafi bölgeler ve arasında farklılık göstermketedir. Gelişmiş ülkelerde daha sık görülmektedir. Türkiyede tüm kanserlerin yaklaşık %7-8 i kolon kanseridir. Ortalama görülme yaşı 60'tır.
;Kolon kanserinin nedeni tam bilinmemekle birlikte görülme sıklığını artıran bazı risk faktörleri tanımlanmıştır. İyi bilinen bazı risk faktörleri : İleri yaş, aile hikayesi, kolonda adenomatöz polip varlığı, inflamatuar basak hastalığı (özellikle ülseratif kolit) ve bazı genetik hastalıklar (FAP gibi). Bunu haricinde liften fakir yüksek kalorili diet, diabet, kolesisitektomi, sigara kullanımı, obesite, kalp damar hastalığı gibi daha az etkili risk faktörleri çeşitli çalışmalarda suçlanmıştır.
;Semptomlar, kanserin yerleşimine ve evresine göre değişiklik gösterir. Bağırsak alışkanlıklarında değişiklikler, ishal, kabızlık, tam boşalamama hissi (tenezm), dışkıda kan (parlak ya da koyu kırmızı), normalde olduğundan daha ince dışkılama, genel abdominal rahatsızlık (gaz, kramplar, şişkinlik), bilinen bir neden olmaksızın kilo kaybı, sürekli yorgunluk ,bulantı ,kusma gibi şikayetler kolon kanseri ile ilişkili olabilir. Özellikle yaşın 50 nin üzerinde olduğu kişlerde bu şikayetlerin iyi araştırılması gerekir.
- Kanser Nasıl Başlar?
Hastalık önce mukozda başlar, takiben submukozal dokuki kan damarları ve lenf kanalarına ulaşır. Tümör büyüyerek bir taraftan duvar içinden dışarı doğru ilerlerken bir taraftanda lenf ve kan damarları ile daha uzak bölgelere yayılma eğiliminde olur. Tümörün duvardaki ilerleryişi arttıkça bölgesel lenf nodlarına ve uzak oraganlara yayılma şansı artar. Tümörün duvarkaki yayılım derecesi(T), tutulan lenf nodu sayısı (N) ve metastaz (M) varlığı evresini belirlemektedir.
Hastalığın evresi ile yaşam süresi arasında doğrudan ikişki mevcuttur. Evre 1-2 de 5 yıllık yaşam %80 iken evre 4 de %10 lara kadar düşmektedir. Erken evrede hastalığı tespiti için tarama proğramları geliştirilmiştir. Tarama ile hastalığa bağlı mortalitede azalma (beklenen yaşam süresinde artma) ve tam kürde artış hedeflenmektedir. Burada amaç hastalığın asemptomatik olduğu dönemde tespit edilmesi yada kanser öncüsü lezyonların (adenomatöz polip gibi) tespit edilip tedavi edilmesidir. ;Kanser öncüsü lezyonların kolonoskopik tedavisi ve çok erken dönemdeki kanserlerin koloskopik tedavisi ile (İnstu karsinom, T1 tümörlerin bazıları) hastaların kolorektal kanserden korunmaları ve tam kür olmaları mümkündür.
Tarama için gaitada gizli kan (GGK), rektosigmoidoskopi , kolonoskopi en sık tercih edilen metodlardır. Taramada etkinlik, güvenilirlik ve maliyet en önemli sorunlardır. Her ülkenin kendine ait bir tarama proğramı mevcuttur. Türkiyede ise Sağlık bakanlığı 50-70 yaş arasındaki popülasyonun taranmasını önermektedir. Tramada 2 yıl ara ile yapılan GGK (gaitada gizli kan- 3 kez) ve 10 yılda bir kolonoskopi yapılmasını önermektedir. Bu tarama programı standart kişiler için geçerli olup, ailesel -genetik yatkınlığı olan bireylerde tarama ;programı daha farklı şekillerde yürütülmektedir. Örneğin annesinde 50 yaşında kolon kanseri tespit edilen bir kişide tarama programına 40-42 yaşında başlanması önerilmektedir.
Kolon kanseri tanısı sıklıkla kolonoskopik inceleme ve biopsi ile konur. Takiben hastanın görüntüleme tetkikleri ile(USG-BT-MR) ;hastalığın evresi belirlenir.Ancak acil durumlarda (ileus gibi ) tanı perop konabilir.
- Tedavi Aşamaları
Cerrahi tedavi: Tedavide amaç tümörlü bölge ve bu bölgeyi drene eden lenf nodlarını içine alan bir şekilde geniş bir rezeksiyon ile tümörün çıkarılmasıdır. Kalan barsağın devamlılığı sıklıkla anastomoz ile sağlanır. Bazen kalıcı (alt rektum tümörleri, anal kanal tümörleri) bazende geçici olarak barsak (rektum tümörü, acil vakalar gibi) barsak dışarı ağızlaştırılabilir (ilostomi, kolostomi). Son yıllarda kolorektal cerrahide bazı değişiklikler olmuştur. Özellikle rektum cerrahisinde bu konuda oldukça fazla yenilik mevcut. Rezeksiyon planları daha iyi tanımlanmış, stomalar azalmıştır. Ameliyat öncesi kemoterapi ve radyoterapi ile daha yüz güldürücü sonuçlar alınmaya başlanmıştır. Diğer taraftan tümörün yayıldığı organlar eskiye göre daha radikal olarak çıkarılmaktadır. (Karaciğer rezeksiyonları, çoklu organ rezeksiyonu gibi).Kolorektal kanserlerlerde karaciğere metastaz sıktır. Eskiden metastaik hastalık için cerrahi düşünülmez iken son dönemlerde karaciğer metastazı olan hastaların %25 cerrahi olarak tedavi edilebilmektedir.
onkolojik cerrahi açısından) ile karşılaştırlabilir konuma gelmiştir.
- Kemoterapi: Erken evre tümörlerde (Evre 1-2) kemoterapi önerilmemektedir. İleri kanser evrelerinde özellikle evre 3-4 hastalıkta kemoterapinin etkinliği gösterilmiştir. Kemoterapi, kansere bağlı ölümde yaklaşık %30 azalma sağlamaktadır.Yeni gelişen kemoterapatik ajanlar ile daha iyi ve etkin sonuçlar alınmaktadır. Bu alanda asıl yenilik özellikle rektum kanserinde radyoterapi ile kombine edilen kemoterapi ile çok iyi yanıtlar alınmaya başlanmasıdır.
- Radyoterapi: Kolon kanserinde radyoterapinin(ışın tedavisi)yeri yoktur.Ancak radyoterapi özellikle rektum kanserinde ameliyat sonrası ve öncesi verilebilmekte ve tümör nüksünü azaltarak sağ kalıma pozitif katkı sağlamaktadır. Son yıllarda rektum tümörlerinde radyoterapi ve kemoterapinin ameliyat öncesi verilmesinin daha etkik olduğu gösterilmiştir. Bu tedavi aynı zamanda hastaların kalıcı stoma oranınıda azaltmıştır.
Sonuç olarak kolorektal kanserler Türkiyede erkelerde 4. ve kadınlard 3. sıklıkta görülen kanselerdir. Asemptomatik safhada tarama metodları ile erken evrede tanı alması, yaşam beklentisini, hastalığın kür olma şansını artırmaktadır. Tedavideki ve cerrahideki gelişmeler mortalitenin azalmasına katkı sağlamaktadır. Erken tanı-tedavi bir çok kanserde olduğu gibi kolorektal kanserde de ana amaç olmalıdır.