KANSER TARAMA PROGRAMLARININ YARARLARI
Yazar Alp Gürkan • Genel Cerrah • 16 Ocak 2018 • Yorumlar:
Kanser hepimizin korkulu rüyası. Kalp ve damar hastalıklarından sonra en sık ikinci ölüm nedeni. Hava kirliliği, kimyasal maddeler, güneş ışınları ve yaşam süresinin uzaması nedeniyle görülme sıklığı da artmaktadır. Ancak artık tarama programları nedeniyle kanserin erken dönemde yakalanması ve uygun tedavi yöntemleriyle müdahale edilmesi sayesinde kanserlerden ölüm oranları ise eskisine göre azalmaktadır. Tarama programı, kanser belirtisi ve şikayetleri olmadan önce kanseri saptamaya yönelik olarak yapılan muayene, görüntü veya laboratuar işlemlerini içermektedir. Bazı tarama uygulamalarıyla kanserin erken dönemde tespit edilmesi durumunda, tamamen iyileşme sağlanabilmekte, daha az yan etkisi olan ilaçlar veya girişimler uygulanarak hastalık kontrol altına alınabilmektedir. İnsan sağlığı dışında bu programların sağlık harcamalarında önemli tasarruf sağlaması da diğer bir ilgi alanıdır.
Ulusal ve uluslararası kanser örgütlerinin tarama programı önerdiği kanser tipleri meme kanseri, kalın barsak kanser, rahim ağzı (serviks) kanseri ve prostat kanseridir. Bunun yanında son zamanlarda sıklığının artması nedeniyle bazı özel durumlarda akciğer kanseri için tarama programları geliştirilmiştir. Ulusal tarama programlarının uygulanması da ülkeden ülkeye değişmektedir. Mide kanserinin sık görüldüğü uzak doğu ülkelerinde mide kanser tarama programları kabul edilirken, ülkemizde olduğu gibi Batı ülkelerinde bu programlar ulusal düzeyde kabul görmemektedir.
Tarama programlarının en önemli parçası görüntüleme yöntemleri ve labaratuvar incelemeleri olmakla beraber fizik muayene de ihmal edilmemelidir. Muayenede özellikle meme muayenesi ve rektal tuşe denilen parmakla anal bölgeden yapılan muayene önemlidir. Bununla birlikte lenf bezleri muayenesi ve ele gelen bir sertlik aramak için diğer organların muayenesi yapılır. Görüntüleme yöntemleri içinde mammografi, baryumlu kolon grafisi, ultrasonografi ve kolonoskopi kullanılır. Laboratuar incelemeleri olarak; hormon testleri (Beta HCG, tirokalsitonin), prostat spesifik antijen (PSA) gibi enzim testleri veya genetik testler (retinoblastoma, BRCA-1) uygulanabilir. Carsinoembriyojenik antijen (CEA), Cancer Antijen (CA)nın çeşitli tiplerinin kanser taramasında kullanılması bazen kafa karışlığına yol açmaktadır. Bu testlerin hatalı pozitif yani kanser yokken varmış gibi sonuç vermesi olduğu gibi hatalı negatif yani kanser varken yokmuş gibi sonuç verebileceğini bilmek gerekir.
Tarama programı kapsamında araştırılan kanser türleri:
MEME KANSERI
Her bayan 20 yaşından itibaren her ay düzenli olarak kendi meme muayenesini yapmalıdır. Bunun nasıl yapılacağını bir doktordan öğrenebilir. 20–45 yaşları arasında her yıl, hekim tarafından da muayene edilmelidir. Bazı rehberlerde 40, bazılarında ise 45 yaşından sonra iki yılda bir mamografi ile meme kanseri taraması önerilmektedir. Mammografi yanında meme ultrasonografisi de mammografiyi desteklerici yöntem olarak kullanılmadır. Bu risk faktörü olmayan kadınlar için geçerlidir. Risk faktörleri varsa, tarama programlarını daha erken dönemden başlayarak uygulamak, periyodları sıklaştırmak gereklidir. Örneğin ailede birinci derece yakın olan fertlerde kanser öyküsü ya da kişide dikkat çeken bir bulgu varsa, radyoterapi uygulandı ise, standart uygulamanın dışına çıkılabilir ve daha erken dönemde tarama programı başlayabilir. Burada kural 1. Derece akrabasında kanserin görüldüğü yaştan 10 yıl öncesinden tarama yöntemlerinin uygulanmasıdır.
KALIN BAĞIRSAK KANSERI
Kalın bağırsak kanserlerinde, eğer herhangi bir risk faktörü yoksa, genellikle kadın ve erkekler için 50 yaşına kadar bir riskten bahsedilmez. Kalın bağırsak kanserleri için tarama programları 50 yaşından itibaren başlar ve her yıl bir defa, herhangi bir şikayet olmasa da gaitada gizli kan dediğimiz testin, farklı üç dışkı örneğinde, farklı zamanlarda yapılması gerekir. 50 yaşından itibaren ise, 5 yılda bir sigmoidoskopi veya 5 yılda bir baryumlu kolon grafisisi, on yılda bir kolonoskopi yaptırılmalıdır.
PROSTAT KANSERI
Erken teşhis ile tamamen ya da tamama yakın tedavi şansı olan kanserlerden bir tanesi de prostat kanseridir. Herhangi bir risk faktörü yoksa program genellikle 50 yaşından itibaren başlar. Rektal tuşe dediğimiz, parmakla makattan muayenenin ve kanda PSA testinin yapılması gerekir. 50 yaşından itibaren, 10 yıldan fazla yaşam beklentisi olan erkeklere bu testlerin her yıl yapılması gerekir.
SERVIKS KANSERI
Kanser taramasının ne zaman başlayacağı, cinsel yaşamın ne zaman başladığıyla ilgilidir. Cinsel ilişkinin erken başlaması bu açıdan bir risktir. İlk cinsel ilişkiye girdikten itibaren üç yıllık süre içerisinde bu testlerin yapılmaya başlaması gerekir. Taramadan kastedilen ise her yıl yapılması gereken smear testi de denilen PAP testidir. Smear testinin yapılması, rahim ağzına yapılan bir sürüntü ile oradan dökülen hücrelerin bir boyaya tabi tutularak, hücrelerde malign dönüşümün olup olmadığının gözlenmesidir. İlk ilişkiden sonraki üç yıl içerisinde başlar ve her yıl yapılmalıdır. 30 yaş ve üzerinde peş peşe üç yıl PAP testi normal olarak geldiyse, o zaman taramaların sıklığı azaltılarak, üç yılda bir yapılabilir. 70 yaş ve üzerinde üç ardışık test de normal geldiyse artık testleri sürdürmenin anlamı yoktur.
Diğer kanser çeşitleri için durum nasıldır?
Diğer kanser çeşitlerinde böyle rutin bir kanser tarama testi uygulamak öncelikle hasta sağlığı bakımından gerekse maliyet açısından faydalı bulunmamıştır. Diğer kanser türleri için önemli olan bir yakınmanın erken dönemde hekime danışılması hekimin de hastasını kapsamlı değerlendirmesi ve sistemik muayeneyi tam yapması, kanser şüphesi olduğunda gerekli olan testleri zamanında yapmasıdır. Tiroidte 1 cm üzerinde soğuk nodül varsa biyopsi yapılması, kronik öksürüğün akciğer grafisi ve gerekirse tomografi ile araştırılması, erken doyma, midede dolgunluk hissi durumunda endoskobi yaptırılması, idrarda kan olması durumunda üriner sistemin araştırılması ultrason ve gerekirse sistoskopi yaptırılması gibi uygulamalardır.
Aynı hekim tarafından izlenmek önemli midir?
Uygun hekimi bulduktan sonra aynı hekim tarafından izlenmek güzel bir şeydir. Hekim konsültasyon istemekten asla kaçınmamalıdır gerekli gördüğünde hastası için başka hekimlerin görüşünü istemelidir. Önemli olan bir konu da tıbbi kayıtların iyi muhafaza edilmesidir. Gerek elektronik ortamda, gerekse matbu evrak olarak tıbbi kayıtların bulundurulması gerekiyor. Hekime giderken hastanın yanına tıbbi kayıtlarını da alması çok faydalıdır. Hekim, eski bulguları yeni bulgularla karşılaştırarak, anlamlı sonuçlara gidebilir ve bazı gereksiz tekrarlardan kaçmak mümkün olabilir.
Zaman zaman görüntüleme yöntemlerinin zararlı olduğu gündeme geliyor…
Önemli olan bu yöntemin uygulanması ile sağlanacak faydanın, alınan riskten daha fazla olduğu hastalara testi uygulamaktır. Şüphesiz radyasyonun olumsuz etkileri vardır. Ama hastalığın erken tespiti ile çok yüz güldürücü sonuçları olacağı için burada olabilecek riskler göz ardı edilebilir. Bu uygulamalar uzman kişiler tarafından, ulusal ve uluslararası rehberlerin önerdiği periyotlarla yapıldığında hastayı tehdit eden bir yönü yoktur. Mammografide ve Baryumlu kolon grafisinde kullanılan cıhazın kalitesi ve uygulanan dozun uygun olması önemlidir. Tarama programları içerisinde damar içi boyalı maddelerin kullanıldığı incelemeler yoktur. Kolonoskopi de bir görüntüleme yöntemidir ve mahir ellerde yapılırsa bir riski yoktur. Ancak dikkatli yapılmazsa, hasta yeterince hazırlanmaz ise barsak hasarlarına yol açabilir.
Tarama programlarında dikkat edilmesi gereken hususlar nelerdir?
Vücuda kontraslı madde vererek tomografi çekilmesi yönteminin kanser tarama programlarında yeri yoktur. Bu yöntemi kullanmak için, hekimin geçerli bir öntanısı olması gerekir ve hastasının bu inceleme için risk taşıyıp taşımadığını iyi bilmesi gerekir. Risk varsa özellikle böbreklere ciddi zarar verebilecek bir madde vererek tomografi görüntüsü almak yerine, başka metodlarla tanı koyma yoluna gidebilir veya daha az kontrastlı madde kullanılabilir. Bu tetkik istenirken, klinik şüphenin, yani hastalık beklentisinin yüksek olması gerekir. Ama şüphesiz ki o noktaya gelindiyse ve tanıyı kesinleştirmek için buna ihtiyaç varsa yapılması gerekir. Görüntülemede çok iyi, kaliteli cihazların geliştiği şüphesiz. Ama bunları yerinde kullanmak önemlidir. Yine kanser tarama programları adı altında bazen çok gereksiz yere “kanser testleri “ denilen kan testlerinin istendiğini görüyoruz. Tümör belirteçleri dediğimiz bu testler, daha ziyade biyopsi ile tanısı konmuş olan hastaların tedavi aşamasında takip edilmesinde, metastaz şüphesini gidermek için belli aralıklarla yapılır. Yani bunlar aslında kanser olgularının takibinde kullanılan testlerdir. Hiçbir klinik şüphe ve radyolojik görüntü ile bir tespit olmaksızın, sadece merak gidermek için bu testlerin istenmesi doğru değildir.
HPV Testi: HPV DNA’nın serviks kanseri ile ilişkisi artık kanıtlanmış olup, serviks
kanserli hastaların %99.9’un da HPV DNA varlığı gösterilmiştir. HPV testinin negatif olması
durumunda; takip eden beş yıl içerisinde servikal kanser olma ihtimali çok düşüktür. Servikal
kanser taramalarında kullanılacak HPV testleri; uluslararası geçerliliği olan ve toplum tabanlı
sağlık taramalarında kullanılabilirliliğini gösteren FDA onayı bulunmalı, IVD’si olmalı (In
Vitro Diagnostics) veya testin özgüllüğü CIN2/3 için düşük riskli HPV genotipleri ile
minimal çapraz reaksiyon ile ilgili tarama populasyonları için Meijer et al (IJC 2009)
tarafından yayınlanan Avrupa Yönergelerindeki gereklilikleri karşılamalıdır ve bu durum en
az 2.500 örneklemle yapılmış bir genel toplum primer kanser tarama çalışmasında gösterilmiş
olmalıdır.
Pap-smear Testi: Pap-smear testi dökülen servikal hücrelerin toplanıp incelenmesi
esasına dayanan sitolojik bir tarama testidir. Bu sitolojik tarama testi ile henüz semptomatik
hale gelmemiş olan preinvazif ve erken invazif servikal lezyonlar saptanır. Pap-smear testleri
konvansiyonel ya da sıvı bazlı olarak yapılabilir.
HPV veya Pap-smear testi her beş yılda bir tekrarlanır. Toplum tabanlı kanser taraması
yapılan bireyler vatandaşlık kimlik numaraları ile kayıt edilerek mükerrer testlerden kaçınılır.
HEDEF POPÜLASYON VE TARAMA SIKLIĞI: Ülkemiz koşulları dikkate alındığında
gerçekleştirilebilir hedef, kadınlarda 30 yaşında başlayan ve 65 yaşında biten toplum tabanlı
taramadır (30 ve 65 yaşlar dahil edilecektir). Taranacak popülasyon, aile hekimlerine kayıtlı
bireyler esas alınarak tanımlanmalıdır. HPV veya Pap-smear testi geliştirilecek davet
yöntemleriyle her beş yılda bir tekrarlanır. Son iki HPV veya Pap-smear testi negatif olan 65
yaşındaki kadınlarda tarama kesilmelidir.
NORMAL SONUCU OLAN HASTALARDA UYGULANACAK YÖNETİM: HPV
testinin negatif olması veya Pap-smearin patoloji raporunun normal gelmesi durumunda kişi
bilgilendirilir. HPV testine göre, serviks kanseri yapan virusu taşımadıkları, Pap-smear testine
göre, alınan sürüntü de kanser öncülü hücrelerin olmadığı söylenir. Bu sonuçlar serviks
kanseri olmadığını veya ileride asla olmayacağını garantilemez. Kişiye, 5 yıl sonra tekrar
serviks kanseri taraması yaptırması söylenir. Yetersiz örnek alımı durumunda bireylerin
tarama testleri tekrar edilir.
ANORMAL SONUCU OLAN HASTALARDA UYGULANACAK YÖNETİM: Anormal
sonuç HPV testinin pozitif olması veya Pap-smear’de anormal hücrelerin görülmesidir (ASCUS,
ASC-H, LSIL, HSIL, Atipik glandüler hücreler vb). Bu sonuçlar, kanser tanısı değildir,
ancak kişinin tekrar değerlendirilmesi gerektiğini gösterir. HPV testi pozitif çıkarsa Papsmear
testi yaptırmak için, Pap-smear sonucu anormal çıkarsa, tedavi gerektiren bir sorun
olup olmadığını belirlemek için serviksin daha ayrıntılı bir şekilde muayene edilmesi gerekir.
Bunun için birey ileri merkezlerdeki kadın doğum uzmanlarına yönlendirilir. Sevk edilecek
ileri merkezler ve kolposkopi çekim merkezleri (kamu ya da özel merkezlere ait merkezler),
Türkiye Halk Sağlığı Kurumu, Kanser Daire Başkanlığı’nca belirlenir ve kalite standartları
açısından denetlenir.
2.GENEL BİLGİLER
2.1.Epidemiyoloji ve İnsidans
KRK insidans ve mortalitesi dünya çapında belirgin değişiklik göstermektedir (5).
Dünya çapında her yıl yaklaşık bir milyon KRK tanısı konulurken, 500.000 hasta
KRK nedeniyle kaybedilmektedir (1). En yüksek insidanslar Kuzey Amerika,
Avustralya, Kuzey ve Batı Avrupa’da iken gelişmekte olan ülkelerde özellikle
Asya ve Afrika’da düşük oranlar vardır (6). Bu coğrafi farklılık diyete, çevresel 3
maruziyete ve genetik yatkınlığa bağlı gibi gözükmektedir (7). Sporadik KRK için
yaş en büyük risk faktörüdür. 40 yaşın altında KRK nadirken, 40-50 yaştan sonra
insidans artmaya başlamaktadır (5). KRK vakalarının % 90’ı 50 yaş üzerinde iken;
80 yaş üzerinde bu oran erkekler için % 10’a, bayanlar için % 15’e kadar
yükselmektedir. KRK’nin yaşam boyu görülme sıklığı % 2,4-5 civarındadır. Kişide
var olan belli risk faktörleriyle bu oran yükselmektedir (8).
3.KOLOREKTAL KANSER RİSK FAKTÖRLERİ
Çevresel ve genetik faktörler KRK’nin gelişme olasılığını artırmaktadır (9). En
yüksek risk artışı genetik temelli olsa da, KRK’lerin çoğunluğunu ailesel
kanserden çok sporadik vakalar oluşturur (10). Ailesel Adenomatozis Polipozis
Koli (FAP) ve Herediter Non-polipozis Kolorektal Kanser (HNPCC) ailesel kolon
kanserleri içinde en yaygın görülenler olmalarına karşılık, bunlar KRK vakalarının
% 5’ten azını oluşturur (11).
3.1.Tarama Önerilerini Etkileyebilen Risk Faktörleri
Ailede ailesel kolon kanseri öyküsü, ailede veya kişide adenom veya KRK tanısı
olması veya kişide inflamatuar bağırsak hastalığı olması tarama önerilerini
değiştirebilmektedir (12).
3.1.1.Ailede veya Kişide Adenom/KRK Öyküsü
Kendisinde KRK veya adenomatöz polip öyküsü olanlarda, ileride KRK gelişme
riski artmıştır. Tek odak KRK rezeksiyonu yapılan hastalarda operasyon sonrası
beş yılda metakron primer kanser gelişme yüzdesi 1,5-3 arasındadır (13).
Villöz/tübülovillöz polip (özellikle de çok sayıdaysa) öyküsü ve 1 cm’nin
üzerinde adenomatöz polip KRK riskini artırır. Çok sayıda izole, 1 cm’nin altında
tübüler adenomun ise risk artışı yapmadığı bilinmektedir (14). Aile öyküsü
genetik yatkınlık yapan sendromlar haricinde de önemli bir risk faktörüdür. Bir 4
tane birinci derece yakınında KRK öyküsü bulunması halinde, kişide genel
popülasyona göre KRK gelişme yüzdesi 1,7 kat artış göstermektedir. Bu oran iki
tane birinci derece yakınında öykü bulunması veya tanı yaşının 55 yaşın altında
olması durumunda daha fazla artmaktadır (15). Ailede 1 cm’nin üzerinde
adenom veya villöz/tübülovillöz adenom öyküsü olması halinde, ailede KRK
öyküsü varmış gibi risk artışı olur (13
4.KOLOREKTAL KANSER TARANMALI MI?
Kolorektal kanser erken evrede teşhis edildiğinde büyük ölçüde tedavi edilebilir
bir hastalıktır. Kolorektal kanser’de erken teşhis, mortalite, morbidite
azalmasının yanında; tedavi maliyetlerini de düşürecektir. Kolorektal kanseri
erken evrede teşhis etmenin yolu ise hastalığı asemptomatik evrede tarama
programları ile yakalamaktır. Tarama programlarında gaitada gizli kan testi,
sigmoidoskopi, kolonoskopi ve görüntüleme yöntemleri kullanılmaktadır. Bu
bilgiler ışığında kolorektal kanser’den ölümlerin önlenebilmesi tedavilerin
uygulanabilmesi için erken teşhis önemlidir. Erken teşhis ise kaliteli ve etkili
tarama programlarının uygulanması ile sağlanabilecektir.
4.1.Kolorektal Kanserde Tarama Stratejileri
KRK tarama önerisinde etkinlik, duyarlılık, yalancı pozitiflik, güvenirlilik, maliyetetkinlik
ve hastanın tercihi göz önünde bulundurulması gereken faktörlerdir
(37). Amerika Birleşik Devletleri Dernekler Federasyonu Görev Gücü (MSTF) ve
Amerika Birleşik Devletleri Koruyucu Hizmetler Çalışma Kolu (USPSTF)’nun
2008’de oluşturduğu iki büyük rehberde de farklı tarama önerileri
bulunmaktadır (38). Amerikan Gastroenteroloji Koleji (ACG) de farklı bir rehber
yayınlamıştır (39). Amerikan Kanser Cemiyeti (ACS), ACS-MSTF ve Amerikan
Radyoloji Okulu (ACR)’nun rehberleri birleştirilerek 2008’de bir rehber
yayınlanmıştır (40). 2001’de üzerinde görüş birliğine varılmış olan rehberdeki 7
beş tarama testine (GGK testi,sigmoidoskopi, GGK+sigmoidoskopi, çift kontrast
baryumlu enema ve kolonoskopi) BTK ve fekal DNA taraması da eklenmiştir.
ACS-MSTF 2008 rehberleri KRK’nin erken evrede taranmasıyla (GGK); adenom
saptanması ve bu sayede kanseri önleme taramasını(çift kontrast baryumlu
enema, BTK, kolonoskopi, sigmoidoskopi) birbirinden ayırmışlardır. Rehberler
klinisyenlere, hastanın bu iki sınıf test hakkında bilgilenmelerine yardımcı
olmalarını ve sonrasında seçimin hastaya yaptırılmasını önermektedir. Hastaya,
taramada asıl amacın erken tanıdansa, kanseri önlemek olduğu vurgulanmalıdır
(37).
4.KOLOREKTAL KANSER TARANMALI MI?
Kolorektal kanser erken evrede teşhis edildiğinde büyük ölçüde tedavi edilebilir
bir hastalıktır. Kolorektal kanser’de erken teşhis, mortalite, morbidite
azalmasının yanında; tedavi maliyetlerini de düşürecektir. Kolorektal kanseri
erken evrede teşhis etmenin yolu ise hastalığı asemptomatik evrede tarama
programları ile yakalamaktır. Tarama programlarında gaitada gizli kan testi,
sigmoidoskopi, kolonoskopi ve görüntüleme yöntemleri kullanılmaktadır. Bu
bilgiler ışığında kolorektal kanser’den ölümlerin önlenebilmesi tedavilerin
uygulanabilmesi için erken teşhis önemlidir. Erken teşhis ise kaliteli ve etkili
tarama programlarının uygulanması ile sağlanabilecektir.
4.1.Kolorektal Kanserde Tarama Stratejileri
KRK tarama önerisinde etkinlik, duyarlılık, yalancı pozitiflik, güvenirlilik, maliyetetkinlik
ve hastanın tercihi göz önünde bulundurulması gereken faktörlerdir
(37). Amerika Birleşik Devletleri Dernekler Federasyonu Görev Gücü (MSTF) ve
Amerika Birleşik Devletleri Koruyucu Hizmetler Çalışma Kolu (USPSTF)’nun
2008’de oluşturduğu iki büyük rehberde de farklı tarama önerileri
bulunmaktadır (38). Amerikan Gastroenteroloji Koleji (ACG) de farklı bir rehber
yayınlamıştır (39). Amerikan Kanser Cemiyeti (ACS), ACS-MSTF ve Amerikan
Radyoloji Okulu (ACR)’nun rehberleri birleştirilerek 2008’de bir rehber
yayınlanmıştır (40). 2001’de üzerinde görüş birliğine varılmış olan rehberdeki 7
beş tarama testine (GGK testi,sigmoidoskopi, GGK+sigmoidoskopi, çift kontrast
baryumlu enema ve kolonoskopi) BTK ve fekal DNA taraması da eklenmiştir.
ACS-MSTF 2008 rehberleri KRK’nin erken evrede taranmasıyla (GGK); adenom
saptanması ve bu sayede kanseri önleme taramasını(çift kontrast baryumlu
enema, BTK, kolonoskopi, sigmoidoskopi) birbirinden ayırmışlardır. Rehberler
klinisyenlere, hastanın bu iki sınıf test hakkında bilgilenmelerine yardımcı
olmalarını ve sonrasında seçimin hastaya yaptırılmasını önermektedir. Hastaya,
taramada asıl amacın erken tanıdansa, kanseri önlemek olduğu vurgulanmalıdır
(37).
4.2.Avrupa'da Kolorektal Kanser Taraması Konusundaki Konsey Tavsiyesi
Kolorektal kanser (KRK) avrupa'da kanser ölümlerinin en sık ikinci nedenidir.
KRK taramasından kaynaklanan, potansiyel zararı, gereksiz anksiyete ve
morbidite oluşturulmaması tarama programlarının en önemli konusudur. KRK
taramasında yarar elde edebilmek için kalite işlemindeki her adımın en uygun
şartlarda olması gerekir. Bu durum hedef kitlenin davet, tarama testi
performansı ve gerekirse tanısal çalışma yapılarak tespit edilen lezyonlanların
tanımlanmasını içerir.
Tarama ağırlıklı olarak sağlıklı insanlar üzerinde gerçekleştirilir; bu nedenle
kanser tarama programlarında insanların yarar ve zarar arasında uygun bir
dengeyi korumak için gerekli kapsamlı kalite güvencesi de sağlanmalıdır. Avrupa
Birliği (AB) tarafından önerilen primer tarama testi, endoskopik tarama
yöntemlerin kullanımının artmasına rağmen 50-74 yaşları arasındaki erkek ve
kadınlar için gaitada gizli kan testidir (GGK). AB kalite güvencesi rehberinin
amacı; kolorektal kanser tarama programlarının özellikle ortalama risk nüfus
taraması için geliştirildiği ve yüksek riskli bireylerin yüksek riskli protokoller için
sevk edilmesi gerekliliğini sağlamaktır. 8
5.KOLOREKTAL KANSER TARAMALARINDA KULLANILAN YÖNTEMLER
5.1.Kolorektal Kanser Taramasındaki Testler
5.1.1.Gaitada Gizli Kan Testleri
Gaitada gizli kan testinin (GGK) testinin bazı dezavantajları vardır. GGK testi
genelde kanama yapmayan poliplerin taranmasında iyi bir seçenek değildir.
Testin yüksek dereceli poliplerden çok kansere karşı duyarlılığı daha fazladır.
Ayrıca GGK testi pozitif çıkarsa yalancı pozitif sonuçları değerlendirmek
gerekmektedir (41).
5.1.1a.Guaiac Tabanlı Gaitada Gizli Kan Testi:
Gaitadaki hemoglobin varlığı peroksidaz reaksiyonuyla ortaya çıkar (41). Tek bir
test KRK taramasında yeterli değildir (42). Tarama her testte iki örneğin
bulunduğu üç ardışık testle yapılmalıdır (43). Guaiac tabanlı gaitada gizli kan
testinin Hemokult, Hemokult 2, Hemokult SENSA (HS) ve Hemokult R gibi
çeşitleri vardır. HS, KRK için Hemokult 2’den daha duyarlı, daha az özgüldür
(44). HS’nin KRK’deki duyarlılığı % 64-80 iken, (45) Hemokult 2’nin % 25-38’dir.
HS’nin özgüllüğü % 87-90 iken; Hemokult 2’ninki % 98-99’dur (46). Yıllık
taramaya uyumdaki endişeler yüzünden 2008 rehberleri kanser için duyarlılığı
% 50’den az olan testleri taramada önermemektedir (47). Bu yüzden ancak
daha duyarlı olan HS testi taramada önerilmektedir (48). European Journal of
Cancer (2012) yayınlanmış olan ve Anne Kershenbaum ve ark. yaptığı bir
çalışmada Hemaoccult Sensa kullanılmış ve 382.463 hastada yapılmış olan GGK
testinde % 4.2 (+) lik bir oran bulunmuştur. Bu oran başka hiçbir merkezde
tekrar edilememiştir. Bu testlerin pozitiflik oranları % 15-25’ler seviyesindedir.
Bu yüzden toplum tabanlı taramalarda yüksek ve gereksiz kolonoskopi ihtiyacı
gerektirmesinden ötürü önerilmemektedirler (36).
5.1.1.b.Gaitada Gizli Kan Taramasında İmmünokimyasal Testler
Sadece insan hemoglobinini taradıkları için diğer GGK testlerine göre daha
özgüldür (41). Bu testler niteliksel (normal,anormal) ve niceliksel olmak üzere
ikiye ayrılır. İmmünokimyasal testin duyarlılığı, örneğin işlenmesindeki
gecikmeyle (hemoglobinin parçalanmasıyla) düşmektedir (49). Bu testlerin
pozitiflik oranları % 5-7 arasında değişmektedir. İmmünokimyasal test diğer
GGK testlerine göre daha pahalıdır, fakat yanlış pozitiflik oranı daha az olduğu
için daha az kolonoskopi gerektirmesinden dolayı maliyet etkinlikte diğerlerinin
önüne geçmektedirler (41). 2011 yılında yayınlanmış olan bir makalede Janneke
A. ve ark kolonoskopi altyapısı sınırlı olan ülkelerde kolonoskopi sayısı ihtiyacını
nasıl azaltabiliriz cevabını aramışlardır ve GGK pozitifliğini hangi testle
düşürebileceklerini araştırmışlardır. Eğer kolonoskopi sayısı yeterli ise en az
50ng/ml’lik hemoglobin ölçümünü, değilse en az 200ng/ml’lik hemoglobin
ölçümünü önermektedirler. Bu değerleride ancak immunolojik kantitatif
testlerle sağlayabileceklerini ifade etmişlerdir. Dolayısıyla immunolojik
kantitatif testin faydası kolonoskopi cihazının görece az olduğu ülkelerde
kolonoskopi ihtiyacını daha da azaltmak amacıyla hemoglobin ölçüm seviyesini
daha yükseğe çekmektir. Dünya sağlık örgütünün’nün (DSÖ) önerdiği sınır
50ng/dl’dir. Lezyon sensitivitesi arasında da her iki hemoglobin düzeyi arasında
anlamlı bir fark olmadığı yapılan çalışmalarda ifade edilmiştir.
5.1.3.Fekal DNA Testi:
Ticari olarak satılan DNA gaita kitleri, DNA paneli içermektedir. KRK ile ilişkili
tüm genetik anormallikler DNA testine dahil edilemediği için yanlış negatifliği
vardır. Tek bir testin KRK için duyarlılığı % 62-100, yüksek derece adenom için %
27-82, özgüllüğü de % 82-100’dür (50). Bu test pahalıdır (51). Tarama aralıkları
tam belli değildir, şu andaki pratikte beş yıl arayla test tekrarlanmaktadır (41).
6.AMERİKAN ULUSAL KAPSAMLI KANSER AĞI ÖNERİSİ (NCCN)
NCCN bir panelle KRK tarama rehberlerini Ocak 2010’da düzenlemiştir
(62). Ulaşılabilir olma durumunda 10 yılda bir kolonoskopi veya yıllık GGK testi
veya 5 yılda bir sigmoidoskopi ± yıllık GGK testi tarama önerileri arasındadır.
ÇKBE’nin sadece kolonoskopi yapılamadığında ve BTK veya GGK ile tarama
düşünülmediğinde yapılması önerilmiştir (53).
ÜLKE MODALİTE TEST YAŞ GRUBU TARAMA HIZ
Kanada(M) İki Yılda Bir GGK 50-74 % 18 (2008)
İsrail Yıllık GGK 50-74 % 14 (2008)
Japonya Yıllık GGK ≥ 40 yıl % 17 (2002)
Kore Yıllık GGK ≥ 50 yıl % 21 (2008)
Avustralya İki Yılda Bir GGK 55 veya 65. doğum günü. K % 38 (2010)
Hırvatistan İki Yılda Bir GGK 50-74 % 20 (2010)
İngiltere İki Yılda Bir GGK 50-75 % 54 (2007)
Finlandiya İki Yılda Bir GGK 60-69 % 71 (2009)
Fransa İki Yılda Bir GGK 50-74 % 34 (2011)
İtalya İki Yılda Bir GGK,FS 50-69 % 48 (2008)
İskoçya İki Yılda Bir GGK 50-74 % 54 (2010)
İspanya İki Yılda Bir GGK 50-69 %34 (2007)
Çek Cumhuriyeti Yıllık GGK veya CS > 55 % 20 (2008)
Almanya Yıllık GGK 50-74 19%, KS:% 3-4(2009)
Letonya Yıllık GGK % 8 (2010)
Polonya Periyodik KOLONOSKOPİ 50-66 (2000-06), <% 2
ABD Yıllık GGK 51-75 % 80
Ülkemizin altyapısı ve olanakları göz önüne alındığında ideal yöntem iki yılda
bir uygulanacak Gaitada Gizli Kan Testi (GGK) ve 10 yılda bir yapılacak
kolonoskopi yöntemleri ile yapılacak olan taramadır.
YÖNTEM: Meme kanserinde ideal yöntem iki yılda bir uygulanacak mamografi ile
taramadır. Tarama sırasında her iki meme için de birisi medyolateral oblik (MLO), öteki
kranyokaudal (CC) olmak üzere ikişer poz film çekilmelidir. Tarama filmleri iki ayrı radyoloji
uzmanı tarafından ve birbirlerinden habersiz olarak okunmalı, kişinin izlenmesinde her iki
radyoloji uzmanının önerilerine de uyulmalıdır. Asıl tarama yöntemi mamografi olmakla
birlikte, mamografinin etkinliğini arttırmak amacıyla taramaya katılan her kadına klinik meme
muayenesi de yapılmalıdır. Ayrıca toplumda farkındalık yaratmak amacıyla 20 yaşından sonra
her kadına kendi kendine meme muayenesi yapmaları için danışmanlık hizmeti verilmelidir.
Taramanın etkili olması, yani “meme kanseri mortalitesinin düşürülmesi” şeklindeki
amaca ulaşılabilmesi için, hedef nüfusun yüzde yetmişten fazlasının taramaya katılmış olması
gerekmektedir. Taramanın başarılı olabilmesi için, her aşamada kalite güvencesi ilkelerine
titizlikle uyulmalıdır.
Mamografi çekimi her iki yılda bir tekrarlanır. Toplum tabanlı kanser taraması yapılan
bireyler vatandaşlık kimlik numaraları ile kayıt edilerek mükerrer testlerden kaçınılır.
HEDEF POPÜLASYON VE TARAMA SIKLIĞI: Kadınlarda 40 yaşında başlayacak ve
69 yaşında bitecek olan toplum tabanlı taramadır (40 ve 69 yaşlar dahil edilecektir).
Taranacak popülasyon, aile hekimlerine kayıtlı bireyler esas alınarak tanımlanmalı ve
geliştirilecek davet yöntemleriyle 2 yılda bir tekrarlanmalıdır.
NORMAL SONUCU OLAN HASTALARDA UYGULANACAK YÖNETİM:
Mamografi raporunun normal gelmesi durumunda kişi bilgilendirilir. Çekilen mamografide
meme kanserini düşündürecek bir görüntü olmadığı söylenir. Bu sonuç meme kanseri
olmadığını veya ileride asla olmayacağını garantilemez. Kişiye, 2 yıl sonra tekrar meme
kanseri taraması yaptırması söylenir.
ANORMAL SONUCU OLAN HASTALARDA UYGULANACAK YÖNETİM:
Mamografi raporunda bir patoloji olduğunun raporlanmasıdır. Bu sonuç, kesin kanser tanısı
değildir, ancak kişinin tekrar değerlendirilmesi gerektiğini gösterir. Kesin teşhisin
konulabilmesi için memenin daha ayrıntılı bir şekilde muayene edilmesi ve gerekirse biyopsi
yapılması gerekir. Bunun için birey ileri merkezlerdeki Genel Cerrahi uzmanlarına
yönlendirilir. Hastaların sevk edilecekleri yerler ve merkezlerin kalite standartları açısından
denetimleri Türkiye Halk Sağlığı Kurumu Kanser Dairesi’nce belirlenir.