Kanser ve Beslenme

Yazar Nail Emre KoyunluDiyetisyen • 25 Ağustos 2022 • Yorumlar:

Kanser sözcüğü , tıp biliminin babası olarak bilinen Hipokrat’ın yazılarında, kanser tümörlerini bir yengeç kıskacına benzettiğinden Yunanca yengeç anlamına gelen “karkinos” tan gelmektedir. Hipokrat, bu tümörlerin iyi huylu ve kötü huylu oldukları ayrımını yapan ilk kişidir de aynı zamanda.

Kanseri basit ve anlaşılır olarak tanımlamak gerekirse onu “doku ve/veya organlardaki kontrolsüz hücre çoğalması” ile anlatabilmek mümkündür. Bu istem dışı ve işleve uygun olmayan aşırı hücresel çoğalmaya neden olduğu bilinen bir çok mekanizmadan söz edilebilmektedir. Bu etkenler arasında, aşağıdaki tabloda da görüldüğü üzere en ön sırada beslenme alışkanlıkları bulunmaktadır.

    Bu tablonun bize verdiği en önemli mesaj, paylaşımda % 60-70 lik bir payı bulunan beslenme ve tütün kullanımı gibi iki büyük etkenin, insan tarafından yönetilebilir etkenler olmasından dolayı, bilinç düzeyinin de arttırılmasıyla ortadan kaldırabilecek olduğumuzdur.

    

    2012 yılında Ankara’da gerçekleştirilmiş olan 2.Ulusal Sağlıklı Yaşam Sempozyumu konusunu Kanser ve Beslenmeye ayırmış ve vurgusu yapılan şu ayrıntı dikkat çekmiştir:
 

Ortalama bir bakışla 2030 yılına kadar kanser görülme sıklığı tüm dünyada iki misline çıkacak ve bu artışın % 75 inin Ülkemizin de içinde bulunduğu gelişmekte olan veya gelişmemiş ülkelerde ortaya çıkacağı tahmin edilmektedir. Bu ağırlığı kaldırmakla karşı karşıya kalacak ülkelerin kansere dünyada harcanan bütçenin yalnızca % 5 ine sahip olması nedeniyle kanser kontrol programlarında ağırlığın, kanseri önleme ve erken tanıya verilmesini  zorunlu kılmaktadır.
 

    Kanser ve beslenmeyle ilgili en akılcı yaklaşım, kanser henüz söz konusu olmadan onu önleyebilir nitelikteki beslenme davranışlarını edinmek olmalıdır. Kanser söz konusu olduktan sonra kanseri yok etme düşüncesi hayalcilik olup hızını etkileme düşüncesi ise daha rasyoneldir.
    Konumuz Kanser ve Beslenme olduğundan kansere davetiye çıkarabilecek hatalı beslenme uygulamalarına akılda daha kalıcı olacağından maddeler halinde değinmekte fayda var. 

  • Yüksek miktarda hayvansal kaynaklı yağ,  protein alımı ile rafine şeker (örn. çay şekeri) ve şeker içeren gıda tüketimi, 

  • Yüksek enerjili hazır gıda tüketimi, hareketsiz yaşam ve obezite,   

  • Kızartma, mangal, barbekü tarzında yüksek sıcaklıkta ve direkt ateşe maruz bırakılan pişirme teknikleri,

  • Sucuk, salam, sosis tarzında nitrit, nitrat  gibi koruyucu maddeler içeren işlenmiş gıdaların aşırı tüketimi ve tütsüleme, füme tarzda gıda işleme teknikleri,

  • Yetersiz sebze ve meyve tüketimiyle gerekli vitamin, mineral, posa ve kanserojen bileşiklere karşı koruyucu olduğu düşünülen antioksidan besin öğelerinin (örn. kateşinler, flavonoller, sülfarofanlar…) diyetle yetersiz alımı,

  • Aşırı tuz ve tuz içeren gıda ( örn. salamuralar, soya sosu) ve alkol tüketimi,

  • Gıdalara temas eden uygunsuz ambalaj materyalleri, küflenmeye neden olabilecek uygunsuz saklama koşulları (örn. kuruyemişlerde aflatoksin oluşumu ve karaciğer kanseri riski)

  • Direkt veya beslenme yoluyla indirekt kurşun, civa, kadmiyum, arsenik maruziyeti (fazla miktar midye ve dip balığı tüketimi).

 

                
    Kanser ve Beslenme başlığı altında vurgusunu yapmamız gereken en önemli mesajlardan biri de aslında kanserden koruyucu başlı başına tek bir besin öğesi veya yiyeceğin olmadığıdır. Ayrıca herhangi bir yiyecek ya da gıda maddesinin kanser hücrelerini beslediğiyle ilgili söylentiler de asılsızdır. Kanser konusunda da önde gelen kuruluşlardan olan Johns Hopkins Üniversitesi Sidney Kimmel Kapsamlı Kanser Merkezi uzmanlarından Elizabeth Platz’ın açıklamalarında kırmızı et tüketimin azaltılmasının kanser riskini düşürmede uygun olduğu, sütün mukus üreten tümörler için herhangi bir etkisinin söylenemeyeceği yer almakta ve dengeli bir diyet örüntüsü dahilinde ılımlı miktarlarda süt, çikolata, et, kahve, çay ve şeker gibi gıda maddelerinden korkulmaması gerektiği fakat diyetteki şeker miktarının artmasıyla birlikte obeziteyi tetiklemesinin kanser için elbette bir risk faktörü olduğu yer almaktadır. 

 

    Mucize veya suçlu gıda yoktur, sağlıklı veya sağlıksız beslenme düzeni vardır! 

    

    Kanser oluştuktan sonra kurtarıcı bir yiyecek veya içecek yoktur! 

 

    Ne reishi mantarı ne zakkum, ne zencefil ne de karışım bitki çayları…Bunların hiçbiri için kanserden koruyucudur veya kurtarıcıdır demek yanlıştır ve etik değildir! Bilakis, kemoterapi gören bireylerin bu tarz aslı astarı olmayan spesifik yiyeceklere yönelmesi, kemoterapide kullanılan ilaçların etki mekanizmalarını olumsuz yönde etkileyebilerek tedaviyi dahi boşa çıkartabilmektedir! 

    

    Akılcı ve sağlıklı olanı, faydalı olduğu bilinen tüm yiyeceklere yeterli ve dengeli enerji alacak şekilde diyette yer vermek ve kilo kontrolünün sağlanmasıyla zararlı gıda ve beslenme alışkanlıklardan mümkün olduğu kadar uzak durmaktır.

 

Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Yorumlar: (0)