Kanser

Yazar Betül OvaDiyetisyen • 1 Kasım 2021 • Yorumlar:

Kanser normal beden hücresinin mutasyonu sonucu denetimsiz olarak hızla çoğalması ile oluşan

tüm dünyada sebebi bilinen ölümler arasında kalp ve damar hastalıklarından sonra ikinci sırada yer alan bir hastalıktır.

Kanser %90 çevresel, %10 oranında genetik faktörlere bağlı olarak gelişir. Çevresel faktörlerden en önemlileri; sigara tüketimi, alkol tüketimi, obezite, yanlış beslenme ve yaşam tarzı ile toksik kimyasallara fazla maruziyettir. Genetik olarak kansere yatkınlığı bilinen kişilerin yaşam boyu kansere sebep olan toksik kimyasalları etkisizleştiren antioksidanlardan zengin beslenme düzenine önem vermeleri gerekmektedir.

Kanser riskini artıran çevresel faktörler

  • Sigara kullanımı 

  • Fazla alkol kullanımı

  • Yetersiz taze meyve ve sebze tüketimi

  • Yetersiz posa alımı

  • Aşırı yağ ve yağlı yiyeceklerin tüketimi

  • Aşırı tuz ve tütsülenmiş besin tüketimi

  • Besinleri yanlış saklama koşulları(mikotoksinler-aflatoksin, küfler)

  • Bisfenol-A (BPA) 

  • Nitrit ve nitrat içeren besinler 

  • Mangal/doğrudan ateşte pişmiş etler 

  • Aşırı et tüketimi

  • Pestisitler (tarım ilaçları kalıntıları)

 

Kırmızı etin yüksek ısıda ve ateşe çok yakın pişirilmesi (mangal, döner) ile oluşan heterosiklik aminler kanserojendir ve özellikle kolon kanseri açısından risk oluşturur.

 

İşlenmiş et ürünleri (sosis, salam, sucuk) içeriklerindeki nitrit midede karsinojenik nitrozaminlere dönüşerek özellikle mide kanseri riskini arttırır. Meyve ve sebzeler (C vitamini) nitritlerin nitrozaminlere dönüşümünü baskılar.

 

Bitkisel yağları yüksek sıcaklıklarda ısıtmak (yakmak) yağ asitlerini değiştirebilir ve yağ kanserojen olur. 

 

Besin güvenliği açısından; besinleri saklama sırasında doğal olarak oluşan aflatoksin gibi kansinojenler, meyve ve sebzelerde koruyucu kimyasal olarak kullanılan pestisid kalıntılarına ve küflenmiş besinlere dikkat edilmelidir. Nemli ortamda saklanan ve küflenen besinler toksin üretebilir.


 

KANSERDEN KORUYUCU BESLENME REHBERİ

 

  • Sağlıklı kilo korunmalı ve fiziksel olarak aktif olunmalı. Obezite kronik hastalıkların ve kanserin ortaya çıkmasında tetikleyici unsur rolü oynuyor. Amerikan Kanser Derneği yetişkinler için haftada en az 5 gün 30 dk orta derece aktivite önermektedir.

  • E vitamini, C vitamini, A vitamini, omega-3, selenyum gibi kanserden koruyucu vitamin ve mineraller beslenme ile alınmalıdır. Bunun yanında D vitamini eksikliği varsa mutlaka takviye edilmelidir.

  • Çalışmalar posadan zengin beslenmenin kanser riskini azalttığını göstermiştir. Lifli beslenme özellikle kolon kanserine karşı koruyucu etki gösterir. Meyve ve sebzeler, kurubaklagiller, yulaf, tam tahıl ürünleri posadan zengindir.

  • Mevsime uygun mevye ve sebze seçimi yapılmalı, meyve ve sebzeler çok iyi yıkanmalıdır. Meyve ve sebzelerin hazırlık ve pişirme aşamasında besin değeri kayıpları olmaması için yıkamadan yenmemeli, doğradıktan sonra bekletilmemeli, pişirme suları dökülmemelidir.

  • Sebzeler; C vitamini, E vitamini, betakaroten ve diyet posasına ek içerdikleri flavanoidler, fenoller gibi fitokimyasal bileşikler sayesinde antikanserojen etki gösterir.

  • Soğan, sarımsak, pırasa, brokoli, karnabahar, brüksel lahanası, domates, kırmızı meyveler, zerdeçal (kurkumin), yeşil çay gibi fitokimyasallardan zengin besinler kanserden koruyucu etki gösterir. 

  • Ton balığı, sardalya, uskumru, somon gibi balıklar omega-3 içerikleriyle kalp ve damar hastalıklarının yanında kansere karşı da koruyucudur. Fakat yağda kızartma yöntemi kullanılmamalıdır.

  • Özellikle doymuş yağ yani hayvansal kaynaklı yağların fazla tüketimi ve aşırı tuz tüketiminden kaçınılmalı, daha az yağlı ve az tuzlu beslenme tercih edilmelidir.

  • İşlenmiş et ürünlerinin (salam, sucuk, sosis, salam) içerdiği nitrit ve nitrattan uzak durulmalı. Arada bir tüketilirse de yanına C vitamininden zengin besinler (bol yeşillikli salata, roka, brokoli, biber, turunçgiller, kivi, çilek) eklenmelidir.

  • Hiçbir besin doğrudan ateşe maruz bırakılmamalı, dumanlanmamalıdır. Mangal yapılırken ateşle ızgara arasında 15 cm uzaklık olmalıdır. Özellikle etler yüksek ısılarda pişirilmemelidir. Et hafif sıcaklıkta uzun süre pişirildiğinde kimyasal karsinojenlerin oluşumu en aza indirilir.

  • Pişirme yöntemlerinden kızartma, kavurma gibi seçeneklerden kaçınılmalıdır. Yağın yanması ile hem kanserojenik maddeler oluşmakta hem de yüksek ısıda pişirme ile yiyeceklerde besin değeri kaybı olmaktadır.

  • Besinler uygun şekilde depolanmalı; küflenen besinler, filizlenen soğan ve patates kullanılmamalıdır. 

  • Alkolün fazla tüketimi karaciğer kanseri riskini arttırır. Sigara ile birlikte alkol alma alışkanlığı olanlarda kanser riski birkaç kat artar. Çok bira içenlerde kolorektal kanserine sık rastlanırken, sert içkileri çok tüketenlerde ağız, baş ve boyun kanserlerine sık rastlanır.

 

Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Yorumlar: (0)