KANSERİN MEDİKAL TEDAVİSİNDEKİ YENİLİKLER NELER?
Yazar İbrahim Tek • Onkoloji Cerrahı • 4 Nisan 2017 • Yorumlar:
Kanser, vücudumuzdaki değişik organlarda bulunan hücrelerin kontrolsüz çoğalması sonucu
oluşan, klinik görünümü, tedavisi ve yaklaşımı birbirinden farklı olan bir hastalıklar grubudur.
Ülkemiz de ölüm nedenleri arasında 2. sırada yer alan kanser hastalığı, dünyada 2015
yılından itibaren ilk sıradaki ölüm nedeni olmuştur. Ülkemizde 2008 sonu itibariyle, kanserin
insidansı, erkeklerde yaklaşık yüz binde 280, kadınlarda ise 172 olarak hesaplanmaktadır.
Özetle; ülkemizde her yıl 170 bin kişiye kanser teşhisi konulmaktadır. Bu kanserlerin 2/3'ü
erkeklerde, 1/3'ü kadınlarda oluşmaktadır. Bu oranlama dünyada da bu şekildedir. Dünyada,
kanser türleri açısından erkeklerde ilk üç sırayı, prostat, akciğer ve kolon kanseri alırken;
ülkemizde bu sıralama akciğer, prostat ve mesane şeklinde olmaktadır. Kadınlarda ise ilk üç
kanser türü dünyada meme, kolon ve akciğer kanseriyken; Türkiye’de sıralama meme, tiroit
ve kolorektal kanseri şeklindedir.
Yeni ilaçlar umut veriyor...
Kanser hastalığının medikal tedavisi son zamanlarda geliştirilen yeni ilaçlarla daha umut
verici bir duruma gelmiştir:
Monoklonal antikorlar: Daha çok tümör hücresinin yüzeyindeki reseptör denilen kısımlara
bağlanırlar. Bu ilaçlar genellikle damar yolundan kullanılırlar ve tümör hücrelerinin yok
edilmesini sağlarlar. Bazen de bağlandıkları reseptörlerin ürettiği sinyallerin hücre içerindeki
dağılımını değiştirerek tümör hücrelerinin çoğalmasını engellerler. Bu ilaçların bazıları da
kanser hücresinin yeni damar yapmasını engelleyerek tümörün beslenmesini bozma şeklinde
etki ederler. Bazıları insandan üretilenler, bazıları "kimerik" denilen yarı insan, yarı hayvansal
veya sentetik, bazıları da tamamen biyoteknolojik yöntemlerle üretilen sentetik ürünlerdir.
Ülkemizde bu ilaçların kullanıldığı hastalıklar; lenfomalar, meme kanseri, kalın bağırsak
kanseri, baş-boyun tümörleri, beyin tümörü, over kanseri, rahim ağzı kanseri bazen de
akciğer kanseridir.
Trozin kinaz inhibitörleri: Hücrelerde bulunan ve hücrelerde hayati öneme sahip olan bir
enzim grubu tirozin kinaz, hücrelerin çoğalmasını sağlar. Trozin kinaz inhibitörleriyle tümör
hücrelerinin büyümesi engellenir. Bu ilaçlar karaciğer enzimlerinin fonksiyonunu arttıran ve
azaltan ilaçlarla çok etkileşirler. Bu ilaçları kullanan kanser hastaları bu yan etkilere çok
dikkat etmelidirler.Kullanımı kolaydır. Ülkemizde böbrek kanserleri, akciğer kanseri,
lenfomalar, küçük hücre dışı akciğer kanserleri, kronik lösemiler, myeloma, meme kanseri,
nöroendokrin tümörler, gastrointestinal stromal tümörler gibi hastalıklarda kullanılırlar.
İmmünoterapi ilaçları: Son dönemde popüler olup, cilt kanserinde adeta çığır açmışlardır.
Normalde vücudumuz kendine ait olmayan antijenleri bağışıklık yoluyla tanımaktadır. Kanser
hücreleri vücudumuzdaki "T lenfositleri" denilen bağışıklık hücreleriyle, kanser hücre
yüzeylerinde bulunan "PD-1 /programlanmış hücre ölüm reseptörleri"yle etkileşerek, T
hücreleri tarafından kanser hücrelerinin tanınması engellenir. Bu şekilde bağışıklık
sisteminden kurtulurlar. Bu etkileşimi kaldıran ilaçlar kanser tedavisinde çok etkili
olmuşlardır. Damar yoluyla kullanılan bu ilaçlar; maliyn melanoma, küçük hücre dışı akciğer
kanseri, böbrek kanserleri ve lenfomalarda çok etkili tedavilerdir.
Diğer çalışmalar...
Bunun dışında son zamanlarda bazı kanser tedavilerinde aşı tedavileri üzerinde çalışmalar
yapılmaktadır. Fakat şu an için net kullanım alanı tedaviden ziyade önlem amaçlı olarak
rahim ağzı kanserinde ve hepatit B önleminde kullanılmaktadır. Prostat kanseri, böbrek
kanseri, akciğer kanserinde aşı tedavileri ile ilgili çalışmalar devam etmektedir. Ayrıca
özellikle lösemilerde yeni hücresel tedavilerle ilgili çalışmalar yapılmaktadır. Bağışıklık
sistemimiz de rol alan T hücrelerinin tümör hücreleriyle laboratuar ortamında değişik
"sitokin" denilen hücre büyümesini sağlayan faktörlerle işleme tabi tutulup tekrar kişiye geri
verilmesiyle ilgili tedavi seçenekleri de araştırılmaktadır.
Eski ve yeni tedavileri karşılaştırırsak;
Kanser tedavisi, son 10 yılda hızlı bir şekilde umut verici şekilde değişmektedir.Yeni ilaçların
yan etkisi eski kemoterapi ilaçlarından farklı olmakla beraber, uzun dönem yan etkileri tam
olarak bilinmemektedir. Örneğin; klasik kemoterapi ilaçları, vücudumuzda çok çoğalan
sistemleri (kemik iliği, saç, tırnak, gibi) cildi ve bağırsak sistemini etkilerken; monoklonal
antikorlar çoğunlukla alerjik reaksiyonlar, hipertansiyon, nefrotik sendrom ve ciltte
döküntüler gibi sıkıntılara yol açarlar.
Tirozin kinazlar hipotiroidi, asteni, hipertansiyon, ciltte döküntüler, ritm bozukluğu gibi
şikayetlere yol açarken; immünoterapide kullanılan ilaçlar otoimmün hastalıklar, pnömonitis,
asteni gibi durumlara neden olabilirler. Bunun dışında immünoterapi tedavisinde tedavi
yanıtını değerlendirmek, eski tedavilere göre biraz güçtür. Klasik kemoterapilerde tümörler,
tedavi sonrası yanıt varsa küçülürken; immünoterapi tedavilerinde yanıt olmasına rağmen
bağışıklık sistemi uyarıldığı için tedaviye yanıt alınsa bile büyük saptanabilirler. Bu durum
unutulmamalıdır. Ayrıca yeni ilaç tedavileri eskiye kıyasla çok daha pahalıdır.
En etkin tedavi: Riskten korunmaya çalışmak
Bu ilaçların çoğu "metastatik" denilen ileri evre hastalıklarda kullanılmaktadır. Bir diğer
unutulmaması gereken nokta; kanserde etkin tedavi, hala risk faktörlerimizi azaltarak
mümkün olduğunca korunmak; yani sigara içmemek, alkol tüketmemek, dengeli beslenmek,
spor yapmak, ideal kilomuz da olmak ve önerilen kanser tarama programlarını yaptırmaktır."