Kaos Teorisi ve Psikoterapi
Yazar Gülcem Yıldırım • 10 Ocak 2019 • Yorumlar:
Yükselen bir dalganın kıyıya ne kadar yaklaşacağını tahmin edebilir misiniz? Havada uçan bir tüyün hareketinden tüyün nereye düşeceğini ya da akmakta olan bir nehir yatağının nereye kıvrılacağını anlayabilir misiniz?
Akmakta olan bir nehir yatağının nereye kıvrılacağını etkileyen pek çok neden var bunlardan bazıları rüzgar, sıcaklık, doğanın şekli ve toprağın yapısı. Bunu yer çekimi kanunuyla ya da ve matemetikle hesaplayamıyoruz.
Doğadaki her şey karmaşıklığın içinde gizli bir düzene sahip. Düzensizmiş gibi görünen bir ağacı incelediğimizde üzerindeki çıkıntının, kıvrımın, şeklin, dokunun sürekli kendini tekrar ettiğini görüyoruz. Bunun sebebi aslında karmaşık gibi görünen varlıkların temelde simetrik ve düzenli olması.
İNSAN BEYNİ TIPKI DOĞA GİBİ KARMAŞIKTIR
İnsan beyni tıpkı doğadaki varlıklar gibi kendi karmaşıklığının içinde bir düzene sahiptir. Beynimiz hep bir örüntü peşindedir. Herhangi bir örüntü yakaladığında onu hemen bir başka milyonlarca örüntüyle bağlayıp algı dediğimiz şeyi oluşturur.
İnsan beyni 0-6 yaşlar arasında oluşur. Beyin gelişimi anne karnında başlar, altı yaşına kadar ana hatlarıyla oturmuş olur. Bebek dünyaya geldiğinde beş duyu organıyla dünyayı algılamaya başlar. Görme, işitme, tad alma, dokunma ve koklama. Görme ile ilgili deneyimleri arttıkça görsel hafızası oluşur, işitme ile ilgili deneyimleri arttıkça işitsel hafızası oluşur. Bunu beş duyu organıyla yapar. Örneğin bebeğin ilk tanıdığı kişiler anne, baba, kardeşken zamanla diğer aile bireylerini de tanımaya ve onlara tepki vermeye başlar, ya da ilk tanıdığı ses annenin sesi iken zamanla babanın sesine de tepki vermeye başlar. Bu süreçte bebek ne kadar çok uyarana maruz kalırsa beyin gelişimi o kadar hızlı olur. İnsan beyni tekrarla öğrenir.
Çocuk altı yaşına geldiğinde beynindeki yolaklar da ana hatlarıyla belirlenmiş olur. Süreçte yaşadığı duygular, beynindeki bağlantılar, nöronal yolaklar ömür boyu kullanacağı yolakların taslağını oluşturur. Çocuk artık nasıl seveceğini, nasıl konuşacağını, nasıl davranacağını, nasıl öfkeleneceğini, nasıl mutlu olacağını, nasıl mutsuz olacağını yani nasıl biri olduğunu öğrenmiştir artık.
KADER Mİ? ÇOCUKLUK ANILARI MI?
Kültürümüze ve kendimize oturmuş olan kader, tesadüf, zorunluluk, rastgelelik, şans gibi kavramlar var. Kaos teorisiyle bunu düşündüğümüzde durum pek de kader ya da şans gibi görünmüyor. Düzensiz ve kader gibi görünen pek çok şeyin arkasında gizli bir düzen var. Çocuklukta yaşadığımız anılar bugün nasıl davranacağımızı, hayatımızın hangi yöne evrileceğini, nasıl biriyle evleneceğimizi, ne tarz bir hayatımızın olacağını belirliyor.
TEKRARLAMA ZORLANTISI
Beynimiz çocukluk döneminde yaşadığı olumsuz tecrübeleri de sürekli tekrar etme ihtiyacı hisseder. Aslında kader gibi görülen yaşantılar beynin geçmişte yaşadığı ve halledemediği travmatik tecrübeleri tekrar yaşayarak halletmeye çalışmasından ibarettir. Çocukluğu boyunca sürekli kötü çocuk muamelesi görmüş biri yetişkin olduğunda insanları, ona kötü çocuk muamelesi yapması için teşvik eder. Çocukluğunda başarılarıyla varolan sevilen biri yetişkin olduğunda başarılı ve başarısıyla sevilen biri olur. Çocukluğunda utangaç olan biri kendisini mahçup edecek şekilde davranır, alaycı kişilerle arkadaşlık eder. Çocukluğunda ebeveynini kaybeden kişiler yetişkinlik dönemlerinde sevgili, eş ve partner ilişkilerinde zorluk yaşar diğerinin onu terk etmesi için uğraşır.
İNSAN DOĞANIN BİR PARÇASIDIR
Doğanın her köşesinde gizlenmiş olan milyonlarca döngü var. İnsan vücudu da doğanın bir parçası. Nehir yataklarının kıvrımları insan vücudundaki damarların kıvrımları gibi, doğadaki saçaklanmalar, dairesel hareketler, çıkıntılar da öyle. İnsan bedeni doğaya uyumlu bütünün bir parçası, doğanın bir parçası.
Kalple ilgili yapılan EEG çalışmalarında ilginç bir bulguya rastlanıyor. Kalp ritim seviyesi hiçbir zaman diğeriyle aynı değil. Kalp bu sayede değişen koşullara uyum sağlayabiliyor. Kalp kaotik çalışması sayesinde bir çok şeye dayanabiliyor. Heyecanlanma, üzülme ve korku, bu duyguların her biri kalp ritminde bir takım değişikliklerin oluşmasına sebep oluyor. Kalbin kaotik çalışması esnekliğini artırıyor.
BEYNİMİZ DE KALBİMİZ GİBİ ESNEK
Kalbin kaotik çalışmasının altında yatan en önemli sebep esneklik. Bu esneklik bizim hayatta kalmamızı sağlıyor. İnsan beyni de tıpkı kalp gibi esnek. Beynimizin en önemli görevi bizim hayatta kalmamızı sağlamak. Yapılan nörobiyolojik araştırmalar gösteriyor ki beyin kaotik, karmaşık ve düzensiz. Hafıza kayıtları, anılar, duygular, karar verme, fiziksel ihtiyaçlar, bedeni hareket ettirme gibi milyonlarca işlevi var. Bu kayıtların bulunduğu bölgeler bilinse de henüz beynin tam olarak nasıl çalıştığını bilmiyoruz.
Beyindeki temel ilke; kayıtlar hiçbir zaman tek bir bölgede saklanmıyor. Bu şu demek beyin bu sayede kendisini herhangi bir soruna karşı korumaya alıyor. Hafıza kayıtları pek çok yerde pek çok bölgeye depolanır. Dolayısıyla terapide kısa sürede bir değişim olmuyor beynin yeni öğrendiği bilgiyi sürekli tekrar tekrar tecrübe edip işlemlemesi gerekiyor. Terapist danışan arasında kurulan ilişkinin defalarcakere tecrübe edilmesi gerekiyor.
TERAPİDE NE OLUR? PSİKOTERAPİ NEDİR?
Beynin esnekliğinin bize en büyük katkısı şu; sürekli tekrar eden döngüyü fark edersek yeni bir döngü oluşturmak mümkün. İnsan beynini değiştiren, yeni bir döngü oluşturmamızı sağlayan şey ise sağlıklı bir insanla kurduğumuz sağlıklı bir ilişki. İnsan dünyaya geldiğinde nasıl konuşacağını, nasıl yürüyeceğini, nasıl seveceğini, nasıl güvende hissedeceğini, anne ve babasından öğrenir. Kişi yetişkin olduğunda çocuklukta yaşadığı sorunlar, ruhsal sıkıntı, iç bunaltısı, depresyon, panik atak, obsesyon, kişilik bozukluğu, kaygı, anksiyete, ilişki problemleri olarak karşısına çıkar. Sağlıklı bir ilişki ve bağ kurmak, kişiyi iyileştirir. Terapide danışan terapistiyle sağlıklı bir ilişki kurar. Kurduğu sağlıklı ilişki yetişkin kimliğinin altındaki sıkıntılı çocuğun döngüsünü değiştirir. Danışanın tekrarlama zorlantısı zamanla azalır ve geçer. Danışan kurduğu yeni ilişkiyle yeni yolakları tecrübe eder.