Kararsızlık
Yazar Şeyma Koçak • 28 Mart 2023 • Yorumlar:
Karar verme yetisinin çocukluk bağlantısı nedir?
Bebek doğduktan sonraki 1 aylık dönemden itibaren zihni boş bir kamera gibidir. Etrafında olup biten her şeyi duygusal tonuyla birlikte kaydetmeye başlar. Başta annesi olmak üzere tüm bakıcılarının ve aile bireylerinin olumlu ve olumsuz duygularını içine alır. Duygunun kime ait olduğunu fark etmez. Birkaç ay sonra hem kendi duygusunu hem ötekinin duygusunu ayırt etme yetisi gelişmeye başlar ancak iyi ve kötü olarak bölünmüş parçalar halinde.
İyi duygusu olan ben, kötü duygusu olan ben; iyi duygu veren yani iyi öteki, kötü duygu veren yani kötü öteki şeklinde algılar. 5 yaşa kadar da kendini ve ötekini bütün yönleriyle algılama yetisinin gelişmiş olması diğer bir deyişle, bölmenin ortadan kalkması beklenir. Yine bu yaş civarı, ben ve ötekini ayırt etme yetisi tamamen gelişmiş olması beklenir. Bu şu demektir, 4-5 yaş civarı çocuk kendi ve bir başkasının duygu ve inançlarını ayırt etme yetisine sahip olması beklenir.
Sürekli fikir değiştirmek neden olur?
0-6 yaş dönemde bütünleşme ve ayrışma sağlanamadığında, kişinin iç dünyasında ben ve öteki bakıcının duygu parçacıkları dağınık halde kaldığından yetişkin olduğunda hangi parça aktif oluyorsa ona göre karar verir. Bu parçaların aktifliği dakikalar içinde değişebilir. Aktif olan parçalara göre kişi, sürekli fikir değiştirir.
Örneğin, bazen anneanneden devşirdiği duygular dile gelir o an ona göre hareket eder. Bazen babanın duyguları bazen kendi duyguları aktif olur. Kişi çoğunlukla bu duyguların kime ait olduğunu ayırt edemez. Bu duyguların yoğunluğu ara ara yükselir, alçalır. Buna göre fikirleri sürekli değişir. Bir hafta kırmızıyı sever öteki hafta siyahı sonraki hafta bambaşka bir rengi sevdiğini söyler.
Yetişkinler neden kararsız kalır?
Yine bu dönemde ayrışma sağlanmamışsa, bakım verenlerin duyguları iç ses olarak yetişkinlikte çıkar. İç sesler çatışıyorsa, örneğin annesinin duygusu, anneannesinin duygusu ve kendi duygusu uyumsuzsa kişi karar veremez. İçinden bir annesi çıkar, bir anneannesi…Nadiren de kendisi.
‘’Çay mı içsem kahve mi içsem?’’ gibi basit bir durumda bile, içinden annesinin sesi ‘’ayran iç’’ diyebilir. Kişi yarım saat ayran mı çay mı kahve mi içeceğine karar veremeden bekler.
Peki, iç sesi duyamama neden olur?
İç seslerle temas kurmak, çocukluk anılarıyla temas kurmasını sağlar. Eğer kişinin çocukluk çağında zorlayıcı anıları varsa, travmatik anıları varsa bağlantıyı koparmak için zihin anıları bastırır. Bastırmadığı takdirde, anılarla temas kurduğunda kişi dayanamayacağı kadar kötü hissedecektir. Bilinçdışı bunu bildiğinden, üstünü örter.
İnsan, kendi sesi veya bakıcıların sesi olup olmadığını nasıl anlıyor?
Kişi verdiği karardan rahatsızlık duymuyorsa bu iyi bir şeydir. Burada bir çatışma yok.
Ancak bazen,
-
Verdiği karardan huzursuzluk duyar ve karışıklık yaşar,
-
Sürekli fikir değiştirir ve bir sonuca varamaz; karar veremez,
-
Verdiği kararı uyguladıktan sonra, yoğun bir suçluluk, utanma, kendine kızma gibi yargılayıcı ve olumsuz duyguları olur.
Bu durumlarda, kişinin çocukluktaki figürleriyle arasında çatışma var demektir.
Çocukluktaki bakıcıların sesi çoğunlukla süper ego sesi olarak yani topluma, kültüre, dine uyumlu sesler olarak karşısına çıkar. Kişi bazen bazıları topluma uyacak bazen de topluma ters düşecek kararlar vermek isteyebilir.
Bu sağlıklı ve olması gereken bir şeydir. Faydalı olan, bazen topluma uyumlanmak, bazen bireyselliği korumaktır. Kişinin, iki duyguyu da yaşamasına ihtiyacı vardır.
Anne baba duygu aktarımı yaparak çocuğun karar alma yetisini etkiler…
‘’ Dünya çocuk için bir laboratuvardır.’’
Bakım verenler kendi olumsuz duygularını bilinçdışı şekilde çocuğa aktarabilir. Örneğin, annenin hasta olmakla ilgili kaygıları varsa, çocuğun ihtiyacından fazla olarak sağlıklı yedirir, ayağından terliği sırtından kazağı eksik etmez. Terliyor diye koşmasına izin vermez, terlese hemen üzerini değiştirir ve terli kalmasına müsaade etmez.
Burada çocuğun acıkmak ya da doymak, sıcak ya da soğuk, terlemek ya da hasta olmak gibi duyguları hissetmek ister. Ancak anne ve babalar buna fırsat vermeden onun yerine karar verirler. Çocuk bundan rahatsız olmuyorsa, sorun yok ama…
Anne babanın duygusu başka çocuğun duygusu başka olabilir, olması da normaldir. Anne ayrı biridir çocuk ayrı biridir. Çocuğun ihtiyacı o kadar sağlıklı yemek olmayabilir, örneğin ayran yerine kola içmek isteyebilir. Burada, çocuğun arzusuna göre hareket etmek gerekir.
Çocuk, bakıcılarının düşündüğü kadar üşümüyor olabilir ya da bu laboratuvarda deney yapan bir bilim insanı olarak üşümeyi deneyimlemek istiyor olabilir. Sonuçta çocuk ayrı bir insandır ve bunu hissetmek temel ihityacıdır. Çocuğun özgür kalması, kendi duygusal ihtiyacına göre hareket etmesi, gelecekte insiyatif almasını, karar almasını kolaylaştıran bir etkendir.
Kişinin kendi duygusunu fark etmesi için öneriler
-
Kişi duygusunun kendi benliğine mi yoksa çocukluğundaki bir figüre mi ait olduğunu ayırt etmekte zorlanıyorsa;
-
Bu kimin duygusu?
-
Ben ne istiyorum?
-
Bana ne iyi gelir? Sorularını sık sık kendine sorması
-
Tercih ediyorum, istiyorum, karar verdim, seçiyorum gibi cümleleri sık sık kullanması fayda sağlar.
Bu pratikler uzun süre yapıldıkça bilinçdışı geri planda işlemlemeye, üzerinde çalışmaya başlar. Kişi, 3 -6 ay sonra otomatik böyle düşünmeye ve bir duygunun kime ait olduğunu ayırt etmeye başlar.
-
Bedeni özgür bırakarak kişi derinlerdeki gerçek duygusunu öğrenebilir…
Beden asla yalan söylemez. Kişi, olası bir karar verememe anında bir dakika boş durup sonra sözü bedenine bırakırsa asıl ihtiyacının ne olduğunu görebilir. Örneğin, kişi dışarı çıkmak ile evde kalıp film izlemek arasında gidip geliyor. Burada hiç düşünmeden kendini serbest bırakırsa bedeni bir süre sonra harekete geçecektir. Diyelim ki dışarı çıkmak için hazırlanmak yerine balkonda çiçekleriyle oyalandı. Bu şu demektir, kişinin o anki gerçek duygusu evde kalıp balkonda çiçeklerle vakit geçirmektir. Bedeni ne yapıyorsa asıl ihtiyacı ve istediği odur.